Leonardo  Da Vinci'nin  bindiği  gemi  bir  günlük  bir  yolculuğun  ardından  İstanbul'un  Sarayburnu limanında  demirledi.  Leonardo  o  güne  kadar  methini  çok  duyduğu  ama  kısa  süre  önce  Türkler  tarafından  feth  edilmiş  bu  şehri  görünce  ''  Oh  mama  miya.  Bu  ne  güzel  bir  şehir.''  Diyerek  hayranlığını  ifade  etti. 

Daha  sonra  karada  kendisini  beklemekte  olan Kaptan-ı  Derya  Kara  Nişancı  Davut  Paşa'ya  yaklaştı ve  hürmetle  eğildi  önünde.

-Padişahım  çok  yaşa. 

Kara Davut  Paşa  hem  şaşırdı  hem  öfkelendi.

-Ulan  dingil !  Koskoca  padişahı  senin  ayağına  gelir  mi  sandın?  Ben  padişah  değilim.  Kapdan-ı deryayım. Aslında  ben  dahi  gelmezdim  ya  İspanya'dan  gelen  Yahudi  kefereleri  de  bugün  geleceği  için   buralarda  dolaşıyorum  işte. 

- Oh  May  God.   Pardon  paşa  yolculuk  sarstı  ben  de  sapıttım.  Ne  diye  İngilizce  konuşuyorum ki? Yani  Dio  Mio.  Senin  anlayacağın  şekilde  söyleyecek  olursak...

-Kes  lan.  İtalyanca  bilirim  ben.  ''Aman  Tanrım''  Diyorsun.  Devam  et.

-Bu  Yahudi  göçmenler  Osmanlı  topraklarına  mı  geldi?

-Evet. Sultana  o  kadar  söyledik  alma  şu  kefereleri.  Ülkelerinde  kalp  kanlarının  son  damlasına  kadar  savaşsınlar''  Dedik  ama  dinletemedik.  

- Mülteci  sorunu  size  kakalandı  desenize.

-Ulan  bana  bak !  Terbiyeli  konuş.  Ne  demek lan kakalandı?  

-Neyse  Paşa.  Hazır  buraya  gelmişken tam  şu  noktaya  Padişah  hazretlerinin  bir  heykelini  yapayım  mı?

-Oğlum  şimdi  durduk  yere  icat  çıkarma  başımıza.  Rahmetli  Padişahımız  Sultan  Mehmet  Han  hazretleri sizin  vatandaşınız  Centile  Bellini'ye  bir resmini  yaptırdı  diye  bayağı  bir  huzursuzluk  oldu  zaten.  Bir  de  sen  şimdi  başımıza  heykel  çıkarma. 

- Valla  teklif   var  ısrar  yok  paşa.  Siz  bilirsiniz. 

-Haydi  şimdi  düş  önüme  de  saraya  götüreyim  seni. 

*****

Leonardo Da Vinçi   bir  saat  sonra  Padişah  II.  Bayezıd'ın  huzurundaydı.

Tam  huzura  çıktığında  padişahı  hapşırık  tutmuştu.

-Hapşuuuu
-Padişahım  çok  yaşa.
-Sağol  Leonardo  usta.  Sen  de  gör.
- Pardon.  neyi  göreceğim?

Hadım  Ali  Paşa  gülerek  cevap  verdi:

-Ebenin  örekesini  göreceksin.  Başka  neyi  olabilir  ki?
-Ebemin  örekesi  mi?  Nasıl  bir  şey  o?

Bu  sefer  Şeyhülislam  Efdalzade  cevap  verdi:  Ebelerin  doğum  yaptırırken  kullandıkları  sandalye  veya  koltuğa  öreke  denir.  Onu  diyor Sadrazama  paşa.
-Ne  alaka? 

Padişah  II.  Bayezıd  dayanamadı.

-Bre  bi  susun  da  Leonardo  usta  ile  iki  kelam  eyleyelim.  

Sonra  Leonardo'ya  döndü.

-Uzun  yoldan  geldin  usta.  Aç  mısın?
-Yok  padişahım.  Gemide  arkadaşlar  sağolsunlar  kelle -  paça  çorbası  ve  mumbar  dolması  yedirdiler.  Bir  sizin  çok beğendiğiniz  bir  yemek  varmış  ondan  yedim.
-Neymiş  benim  çok  beğendiğim  yemek?
-Hünkar  beğendi  diyorlardı.
-Hımm.  Evet  beğenirim.  Neyse...  Seni  buraya  niçin  çağırdık  biliyor  musun?
-Biliyorum  padişahım.  Köprü  için 

Hadım  Ali  Paşa  dayanamadı. 

-Ha  haaa  haaaa. Nahhh  köprü  için.   Çükünü  kestireceğiz.

Leonardo da Vinci  Sapsarı  kesildi.

-Dio  Mio.  Bunun  için  mi beni  taaa  İtalya'dan  buraya  getirttiniz? 

****

Sarayda  böyle  bir  muhabbet varken  bir  kaç  saat  öncesine  Beykoz  Çayırına  dönelim.

Şerife  anası  deli  Muhibe'nin  ikinci  kez  ''  Gız  siye  diyem.  İnekleri  sağdıy mi? ''  Diye  ünlemesi  üzerine  cevap  verdi. 

-Sağıyam  ana. 
-Toyuhlarıy  altından  yımırtaları  topladıy  mı? 
-He  ana  topaladım.
-Balcanı   tepsiye  koyup  fırına  sürdüy  mü?
-Sürdüm  ana.
-Ula  her  pohu  yapiysen.  Bir  o  kadar  da  güzelsen  de  ne  diye kızmetiy  çıhmiy  senin?  
-Kısmetim  çıhıy de  sennen  babam  anazın  nikahını  istiysiniz  damat  adaylarından.  Siziy  yüzünüzden  evde  galdım. 

İşte  tam  bunları  konuştukları  anda  Saraydan  geldikleri  hal  hallerinden  belli  olan  bir  kaç  yeniçeri  ve  bir  fayton  yanaştı  evlerine.  Yeniçerilerin  çavuşbaşısı  ünledi.

- Padişahımız  Efendimiz  hazretlerinin  ibrikçi başısı  Halil  Ağa  kızı  Şerife Hatun  burada  mı  ikamet  eyler?

Deli  Muhibe  merak  içinde  cevap  verdi.

-He  burada  otiriy.
-Güzel...  Padişahımız  efendimiz  Şerife  Hatunu  huzura  çağırır.
-Niye  ki?
-Ne  bilem  ana?  Padişaha  ''  kızı  niye  çağırıyorsun  ki ?''  diye  soramazdık  elbette.
- Eyi  madem  gitsin.  Ama  padişah  hazretlerine  söyleyin  ahşam  garanlığı  çökmeden  göndersin  gızı.  Bizim  gız  öyle  gece  vahdi  sokaklarda  olmaya  alışıh  değildir.
-Haa  haaa  haaa.  Tamam  ana.  Söyleriz. 

Derken  efendim  Şerife  de  saraya  gitti  ve  huzura  çıkmak  için  beklemeye  başladı.

****

Padişah  II. Bayezıd  sadrazam  Ali Paşanın  patavatsızlığına hayli  kızmıştı.

-Leonardo  usta !  Sen ona  aldırma.  Biz  seni  buraya  öncelikle  bir  kız  resmi  çizmen  için  çağırdık.
-Kız  mı?  Köprü işi ne  olacak?
-Köprü  işini  daha  sonra  konuşacağız.  Sen  öncelikle  biraz  sonra  huzura  girecek  olan  kızın  bir  portresini  yapacaksın?
-Hımmm  anladım. Peki Nü  mü  çalışacağım?
-Nü  mü?  Nü de  ne?
-Yani  çırılçıplak.
-Hööössst.  Destur  de.   Tam  tersine.  Kız  tesettürlü  olacak.
-Tamam .  Siz  ne  derseniz  o. 

Şeyhülislam  Efdalzâde  sadrazam  Ali  paşanın  kulağına  eğildi.

-Zokayı  yuttu  kefere.
-Hocam  anlamadım  ki.  Biz  bu  herifin  çükünü  kestirmeyecek  miydik?
-O  sonraki  iş.  Önce  bizim  Şerife'yi görüp  ona  aşık  olsun.  Sonra  evlenmek  için  yanıp  tutuşsun.  daha  sonra  biz  evlenebilmesi  için  hem  Müslüman hem  de  sünnet  olması  gerektiğini  söyleyeceğiz.  çaktın  mı şimdi  köfteyi?
-Vaaayyyy.  Sen  da  az  çakal  değilmişsin  ha  hocam.
-Hööööst.  Veririm  fetvayı  Vallahül  azim. 

***

Nihayet  şerife  de  huzura  girdi   ve  Leonardo  da  Vinçi  onu  görür  görmez  artık  başka  hiç  bir  şey  düşünemez  oldu.  Bu  güzellik karşısında  resmen  çarpılmıştı.

- Dio mio.  Che  belle  ragazza.  Daha  sonra  içinden '' Aynen  bir  zamanlar  elimden  kaçırdığım  Francesco del  Giocondo'nun  karısı  Lisa  del  Giocondo'ya  benziyor.  Ama  bu  sefer  kaçırmayacağım''  Diye  düşündü.  

Ali  Paşa  şeyhüislamın  kulağına  eğildi.

-Kızı  görünce  resmen  yamuldu lavuk. 

Leonardo  Da  Vinci  bir  müddet  Şerife'ye  baktıktan  sonra  merakla  sordu.

-Hemen  başlayabilir  miyim?  

Padişah  ''  Sen  bilirsin ''  Der  demez  Leonardo  Da  Vinci  çalışmaya  başladı  

Bu  çalışma  oldukça  uzun  bir  zaman  devam  etti.  Leonardo  usta  özellikle  Şerifenin  gülüşü  ve  muntazam  parmaklarını  resmetmek  için  çok  çalıştı  ve  söylemeye  gerek  yok  bu  arada  Şerife'ye  aşık  oldu.

Uzun  süren  bir  çalışma  sonunda  Şerife'nin  tablosu  tamamlanmıştı. 

Leonardo  Da Vinci  sonunda  tekrar  padişahın  huzuruna  çıktı.

- Ulu  ve  yüce  hünkarım.  Siye  bir  maruzatım  vardır.
-Vaaay  sen  de  kaptın  Urfa  şivesini  ha?
-He  vallah  gapmişem  Hünkarım.  Şerife  hatun  beni de  gendiye  benzetti.
-Güzeel..  Güzeellll.  Tablo  bitti  herhalde.
-He  gurban.
-Bakayım.

Leonardo  tabloyu  gösterdi. 

- Hımmmm  çok  güzel  olmuş.  Bu  tabloya  bir ad  verdin  mi?
-He  gurban.  Mona  Lisa  dedim  ona.
-Mona  Lisa  mı?  Neden  şerife  değil  de   Mona  Lisa ?
-Vallah  ne  sen  sor  ne ben  diyem  gurban.  
-Tamam.  Sen  bilirsin.  
-Bir  maruzatım  daha  vardır.
-Söyle.
-Ben  Şerife  ile  evlanmah  istiyem. Sordum  soruşturdum  bunların  gendi inekleri  varmış.  Gız  helal  süt  emmiş  yani.  Zaten  bizim  papa  da  diydi  seni  helal  süt  emmiş  biri  ile  evlandırah  diye.
- Tamam  o  zaman.  Ama.
-Ama?
- Onu  da gelecek  bölümde  söyleyeyim  olur  mu? 
.......

RESİM:  Tabii  ki  Şerife'nin  resmi.  









( Da Vinci'nin Şerifesi---4. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 21.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.