Kutsal  Oda



‘’ Bak hayatım!’’ diyordu Eröl, Fabrikatör Hulusi Amcanın -ille de fakir ama mağrur erkek delisi kızı- Nalan’a...’’Bak işte evimizi buraya kuruceğiz…

-Oh Eröl o kadar mes’udum ki şimdi kelebekler gibi ağliyceğim. Ama benden sana sonuna kadar açık senet...Sakın beni boş bırakma...Bir kaç düzine çocuk yapalım olur mu?

-Bak Nalan’ım burası helamız…İşte şuraya banyomuzu kuruceğiz.Şuraya bir mutfak kurarız. Sen bana gaz ocağı üzerinde sahanda yumurta yaparsın… Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi…Ay pardon hayatım dalmışım…

-Erölll..Erölll….Bak bu köşeyi oturma odası yaparız. Çocuklarımız işte burada tepinip dururlar. Şu köşeye de seri üretim merkezimizi, yani yatak odamızı kurarız.

-Eevet Nalan’ım bak, bahçemizin şu köşesine de bir ahır kurarız. Sen orada artık bol bol süt sağarsın. Kümes kurarız , yumurta toplarsın. Her gün tamamen naturel süt içer, naturel yumurta yeriz. Suyumuzu da işte şuraya kuruceğim tulumbadan çekersin.

-Evet Eröl’üm..Evet…Her gün muhabbet kuşlarımızdan yumurta, şempanzelerimizden süt sağarım sana. Ya sahi, süt ve yumurta neyden oluyordu?

-Boş ver Nalan’ım takma kafaya. Gerekirse ben bakkal Rıza  Amcaya yazdırırım. Biz evimizi kurmaya devam edelim. Unuttuğumuz bir şey kaldı mı?

-Aaaa bak nasıl da unuttuk. Misafir odası…Onu nereye kuruceyiz?

-Yaaa sahiii en önemli şeyi unuttuk. Misafir odamız…Öyle ya bu Allah’ın kuş uçmaz, kervan geçmez dağında sürüyle misafirimiz olucek. Onları nerede ağırlıyceyiz?

-----------------------------------------------------------------------

İnsan  yaşlanınca  işte böyle eski siyah-beyaz Yeşilçam filmlerine takılıp kalıyor.

Ulan geri zekalı Nalan! Koskoca Fabrikatör Hulusi Bey’in kızısın ille velakin aşk denilen bir illet uğruna takılmışsın Allah’ın çapulcusu Erol’un peşine. Neymiş efendim temiz hava, naturel gıda yiyecekmiş. Zıkkımın kökünü ye e mi? Sen on iki odalı koca yalıyı beğenme, gel şimdi ‘’ Yatak odamız, oturma odamız, aaaa misafir odamız neresi olacak?’’ diye arpacı kumrusu gibi düşün. Hem sen öyle düzinelerce çocuk doğurmayı kolay mı sanıyorsun Allah’ın akıldan münezzeh yaratığı? Kendini torba sanıyor gerzek. Elini daldır daldır içinde ne varsa çıkar. Ooohhh… O kadar kolay olsa kör ninem de doğururdu sekseninden sonra.

Vay beee… Bizim anne- babalarımız, hatta çocukluk ve gençlik yıllarımızda biz bile ‘’Sosyal içerikli film’’ diye bunları seyrediyorduk ha?

Evet…Bu filmlerdeki her şey palavraydı..Bir tek şey hariç:

Hani ister kiracı olun isterse hasbel kader bir gecekondunuz olsun. Yahut kendi eviniz bile olabilir hani söyle 150 - 200 Metrekare filan. Hah..işte o evlerde mutlaka bir yatak odası, bir oturma odası ve bir de müze olmalıydı.

Müze de nereden çıktı demeyin. Anlatınca anlayacaksınız.
-------------------------------------------------------------------------------------

-Muttalip Bey…Heeeyyy sana diyorum yine uyuya kalmışsın televizyon karşısında…Kalk bak ne diyeceğim. Çok önemli.

-Buyur Müberra Hanım..Gönlümün sultanı, gözümün nuru, gönlümün süruru buyur. Neydi o önemli konu?

-Önümüzdeki hafta Kamile’ler gelecek biliyorsun.

-Biliyorum mehparem…Eeee?

-Ay hâla anlamadın mı?

-Anlamadım hayatım…Daha mücerred ve müşahhas konuşabilir misin reca ederim?

-Ayol kızımızı istemeye geliyorlar.

-Eveett..Biliyorum.Ne yapmamı istiyorsun?

-Ayol ele güne rezil mi edeceksin bizi? ‘’Muttalip Bey ve Müberra Hanım’ın evlerinde oturacak bir koltukları, kanepeleri bile yok.’’ mu dedirteceksin millete?

-Hakket hanım..Bizim misafirleri oturtacak koltuğumuz ve kanepelerimiz var mı? Bak unuttum gitti…Sanırım yirmi sene önce bir şeyler almıştım ama?

İşte konuşmanın bu kısmına kadar anne ve babasını merakla dinleyen Süheyla da söze girdi.

- Gerçekten de anne…Yirmi bir senedir hep bu kanepelerde oturuyoruz. Bizim bir misafir masamız, misafir koltuğumuz hiç olmadı.

-Aaaa öyle deme kızım..Babana haksızlık etme…Bizim de var. Ama eskidiler baya.

-Var mı? Hani nerede? Ben niçin hiç görmedim? Baba..Sen biliyor muydun yoksa?

-Dedim ya kızım. Ben de yirmi sene önce yani sen henüz bir yaşındayken bir kez gördüm misafir odasına girdiklerini daha sonra da hiç görmedim.

-Nasıl yani bizim misafir odamızda koltuklarımız mı var?

-Evet…Sadece koltuk değil…İki tane İran Halısı, bir tane ceviz ağacından vitrin, vitrinin içinde Çin porselenleri, Paşabahçe’nin en nadide sürahileri, çay , kahve takımları, pasta tabakları, porselen yemek takımları, en pahalısından Kütahya’da özel üretim porselen tabaklar, bir adet 1992 model el değmemiş - yirmi yıl öncesinin son teknolojisi- renkli televizyon. Başka neler vardı Müberra Hanım? Unuttum sen hatırlatsana.

-Ayol nesini hatırlatayım? Hepsi de demode oldular. Onları değiştirip yerine yenilerini almak gerekir yoksa Kamilelere rezil oluruz vallahi.

-Ya anne bak tam yirmi bir senedir o odaya bir kez bile giremedim. Ölümü öp bu sefer girip bir kez olsun bakayım içeride neler var neler yok. Hem bakarsın hâlâ kullanılabilecek bir şeyler vardır. Onları atmayız hiç olmazsa ha?

-Olmaz…O oda misafirler için. Oraya ancak eve misafir geldiği zaman girilebilir.

-Anneciğim bize hiç mi misafir gelmedi yirmi bir senedir? Ya neredeyse gelin olup gideceğim, daha görmedim o odayı. Hem Hüsnü Amcamlar, Sıdıka Teyzemler, Haşim Amcagiller geldiğinde de açmadın sen o odayı.

-Kızım, Hüsnü Amcanlar, Sıdıka Teyzenler misafir mi? Onlar bizden..Haşim Amcanlar da komşu..Onlar da bizden sayılır…Misafir odasını misafir dışında kimselere açarsan ne olur?

-Ne olur anne?

-Ne olacak o canım takımlardan bir tane tabak, fincan kırılsa koskoca takımı kaldır çöpe at gitsin. Değil mi?

-Ya anne hiç olmazsa öylece vitrinde seyretmeme izin verseydin. Müzelerde bile o kadar değerli elmasları, zümrütleri gördüm ama kendi evimde işte bu odaya bir kez olsun giremedim. 120 metrekare evimiz var ama biz, ben doğduğumdan beri hep altmış metrekare bir alana sıkışıp kaldık. Kalan altmış metrekare hep bir sır olarak kaldı.

-Olmaz kızım..Bizim gelenek ve göreneklerimiz var. Misafir odası misafir içindir. Misafir dışında hiç kimse için açılamaz o oda. Muttalip Bey sen de bir şeyler söylesene kızına.

-Annen haklı kızım. O odayı ben bile göremedim ki sen de göresin. Neyse..Eşyaları değiştireceğiz nasılsa...O gün evde olursan yeni haliyle görürsün. Ha bir de seni istemeye geldikleri zaman Kamile Hanımlar için mecburen açacağız odayı…İşte o zaman değil görmek, aynı zamanda o odadaki kahve fincanı takımlarına el sürme imkanın da olacak. Dua et de seni istemekten vazgeçmesinler. Yoksa daha çoook beklersin.
-------------------------------------------------------------------------

Geçenlerde bir arkadaş yeni ev satın almıştı. Evi gidip görmeden önce tabii ki sordum.

-Hocam ev nasıl büyük mü?

-Eh idare eder…3+1 , 150 metrekare filan.

-Güzelmiş…Üç oda, bir salon…Güle güle oturun. Artık bir kahvenizi içmeye geliriz.

Bir kaç gün sonra arkadaşın evine gittim ‘’Hayırlı olsun’a ‘’ İçeri girer girmez bir salonla karşılaştım. Salonun bir ucunda mutfak, hemen bitişiğinde de şu Amerikan kovboy filmlerindeki gibi bir bar vardı.

Arkadaşım beni salona buyur etti. İşin doğrusu göğsüm kabarmıştı. Çünkü beni de aileden addetmiş ve bana yabancı muamelesi yapıp misafir odasına almamıştı. Kanepeye çöreklendim ve yenge hanımın mutfakta - altından alev çıkmayan- acayip bir ocakta -üzerinde kappiçino yazılı bir poşetten - bir şekilde yapıp hazırladığı değişik tadlı kahvemi yudumladım.

-Hocam, eviniz çok çok güzel. Çok beğendim. Eğer mahsuru yoksa şöyle odalara da bakabilir miyim?

-Tabii ki buyur sana göstereyim.

Başladı odaları göstermeye…

-Hocam burası yatak odamız…( Arkadaşım ile hanımının. Yanlış anlaşılmasın )

-Hımmm.. Çok çok güzel.

-Burası da bizim oğlanın odası.

-Oğlanın ayrı odası mı var? Güzel…Güzellll…Harika. ( Öğğğ…O duvardaki posterler de ne öyle…İğrenç )
En sonunda evin en önemli bölümünü de görecektim. Hani sadece şu misafirlere gösterilen oda…Evin müzesi…

-Eveeettt …İşte burası da kütüphane ve benim çalışma odam.

Şaakkk diye düşüp bayılmamak için kendimi zor tuttum. Kütüphane ve çalışma odası mı?

-Hocam kutsal odası yok mu bunun?

-Anlamadım? Kutsal oda mı? O da ne?

-Yani misafir odası…O kadar para verip 3+1 daire almışsın ama misafir odası yok.

-İlahi hocam…Senin bu esprilerine bayılıyorum doğrusu.

‘’Vallahi espri yapmıyorum ‘’ diyemedim.

Yok arkadaş…Millette gelenek ve göreneklere bağlılık diye bir şey de kalmamış…Şimdi bir misafir gelse nerede ağırlayacak bu arkadaşım? O kadar para verip daire satın alıyorsun ama misafir odan yok…Yazık, yazıkkk
-------------------------------------------------------------------------------------

İşte böyle Nalan ve Eröl….Keşke zamanımızda yaşasaydınız. Artık evlerde o kutsal odalar yavaş yavaş tarih oluyor. Sizler de Allah’ın dağında ‘’ misafir odamızı nereye kuralım’’ diye kafa patlatmazdınız hiç olmazsa.
( Kutsal Oda başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu