Bizim Evde 15 Temmmuz 2016 – 16 Temmuz 2016---1. Bölüm--
15 Temmuz 2016’da İstanbul’un
Ümraniye İlçesinde 2 No’lu
oğlum Tuğrul ile ikamet etmekteydim. Akşam yemeğimizi
yedikten sonra o
odasına ben de kendi
odama çekildim ve her
ikimiz de kendi
bilgisayarımızın başında her
zaman olduğu gibi bir
şeylerle meşgulüz...
* Saat 22.05...
Facebooktan sayfa arkadaşım
olan birisi ‘’ Ne oluyor lan?’’ Diye
yazdı. Daha ona ‘’ Hayırdır? ‘’ diye sormadan birdenbire face bookta ‘’ Ankara’da savaş
ucakları neredeyse binaların
çatılarına dokunacak kadar
alçak uçuş yapıyor.’’ Diye
yazmaya başladı Ankara’da ikamet
edenler.
Bir şeyler oluyordu
besbelli ama ne?
Televizyonu açtım.
*Saat 22.10
Tüm kanallar Boğaz Köprüsünün ( Şimdiki 15 Temmuz Şehitler
Köprüsü ) Tek yönlü olarak
askerler tarafından trafiğe
kapatıldığı haberini veriyordu. Görüntülerde ise
köprünün tanklar tarafından
trafiğe kapatıldığını görmekteydik.
‘’ Eyvah’’ dedim. ‘’
Teröristler demek ki
Boğaz Köprüsünü havaya
uçurma eylemi yaptılar. ‘’
Aklıma bir darbe kesinlikle
gelmedi.
* Saat 22. 30 Sıraları...
Ankara’da yaşayan bir bayan arkadaş
kocasından aldığı haberi
iletti. Servis şoförü
olarak çalışan ve görevi
icabı MİT- Genel Kurmay
Binası çevresinde seyir
halinde olan kocası
‘’ Mit Binası
Bombalanıyor. Genel Kurmay
Binası çevresinde müthiş
bir askeri hareketlilik
var’’ Diye haber
vermiş.
Ben hâlâ
pkk’lı teröristlerin çok
çok büyük bir
terör eylemi yaptıklarını
gökyüzündeki savaş uçaklarının
da onlara karşı
havalandığını sanıyorum.
*Saat 22. 35...
İstanbul Hava Limanına
bir grup asker
tanklarla gelip kontrol kulesine
girdler.
Ben hâlâ
uyanabilmiş değilim. 1960
ihtilalini hayal meyal, 1980 ihtilalini de
tüm haşmeti ile
yaşamış olan benim
aklımın ucundan bile geçmiyor bunun
bir darbe girişimi
olduğu. Çünkü o
darbelere benzer hiç
bir tarafı yok.
Hele hele Mit’e
ve Genel Kurmaya
saldıranların bizim askerlerimiz ( en
azından bizim askerlerimizin üniformalarını taşıyan
hainler) olduğuna rüyamda bile
görsem inanmam mümkün değil.
O bakımdan da aklımın
ucundan bile böyle bir
ihtimal geçmiyor.
Saat 23.00
Ataşehir tarafında güvenlik
görevlisi olarak çalışan
büyük oğlum Cihangir bize geldi. Haliyle bu
saatte niçin geldiğini
sordum. Çünkü o bizim yanımızdaysa
karısı yani gelinim evde
yalnızdı. Kızdım ‘’niçin bu
saatte geldin?’’ diye.
‘’ Baba, köprü kapalı gidemedim.
Mecburen körüden buraya
kadar yürüdüm.’’ Dedi.
Evet... Boğaz Köprüsünden taa
Ümraniye’ye yürümüştü.
*Saat 23.10...
Nihayet başbakan Binali
Yıldırım olayın bir kakışma
olduğunu açıkladı ve
resmi bir ağızdan
resmi bir açıklama duymuş olduk.
Lakin belki kızacak
ve yahu amma
da safmışsın diyeceksiniz
ama ben olayın
hâlâ pkk terör
örgütünün çılgın bir
saldırısı yani bir
iç savaş olduğunu
düşünüyorum ve ‘’ Kakışma
‘’ İfadesini de bu
anlamda yorumluyorum. Türk askerinin
Türk asker ve polisine bomba
ve mermi yağdırabileceğine hâlâ
en ufak bir ihtimal vermiyorum.
Bu arada
Tuğrul da benim
olduğum odaya geldi ve her iki oğlum
da soruyor ‘’ Baba
ne oluyor?’’ Diye.
Baba bir
halt anlamamış ki
oğullarında da söylesin.
Kısaca ‘’ hele
bekleyelim bakalım. Ne
olduğunu göreceğiz ‘’ Dedim.
*Saat 23.50...
Ankara’da yaşayan arkadaş
‘’ Ankara yanıyor’’
diye yazdı.
*Saat 00.15
TRT 1 televizyonunda bir
bayan sunucu Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yönetiime
el koyduğu haberini verdi.
Tam olarak yaptığı şey darbecilerin eline
tutuşturduğu bir kağıttan
onların ‘’ Yurtta
Sulh Cihanda Sulh
Konseyi ‘’ adını verdiği
konseyin bildirisini okumaktan
ibaretti.
1980 Darbesinde hayatta
bile olmayan benim
evlatlar sordu: ‘’ Baba ne bu?’’
Dedim ki ‘’
Aha da b.ku
yedik. Bunun adı
darbe.’’
‘’ Eee
şimdi ne olacak?
‘’ Dediler.
‘’ Bir
süre ülkeyi askerler
yönetecek ve bu arada
da demokrasi hukuk insan
hakları vesaire tamamen
rafa kaldırılacak.’’ Dedim.
Çocuklar tedirgin oldular
ister istemez. Ben
onlardan daha tedirginim
zira 1960 ve 1980 darbesini
de biliyorum.
Ancak yine de
bir tuhaflık var
bu darbede. Çünkü
TRT 1 Dışında hiç
bir televizyon kanalı
darbecilerin bildirisini okumuyor.
Oysa tüm kanallarda
okunması lazım.
Yine beni umutlandıran
bir husus var:
Milli Savunma Bakanımız
bu bildirinin korsan
bir bildiri olduğunu
söyledi.
*Saat 00.37
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, CNN Televizyonunda canlı
yayın yapmakta olan
Hande Fırat ile canlı
canlı telefon bağlantısı
kurdu ve tüm
vatandaşlarımızı bu darbeye
karşı sokağa çıkıp
darbecilere karşı direnmeye
davet etti.
Daha bir
ya da iki
dakika geçmeden bizim
mahallede arabalar, motorsikletler, içleri ellerinde bayrak
olan insanlarla dolu
olarak sokaklara döküldü. Millet sanki
düğüne gider gibi
ya da asker
uğurlar gibi kornalar
çalarak bir yerlere gidiyorlardı. ( Sonradan oğullarımdan
da öğrendiğim kadarıyla
çoğu Boğaz Köprüsüne
gitmişlerdi. )
Ben evdeyim... Gözüm Bilgisayar
ekranında...
Baktım pek çok face book
arkadaşım ( Ki onlara arkadaşım
demekten utanç duyuyorum. Zira pek çoğunu
Milliyetçi olarak biliyordum.) ‘’ Kimse
sokağa çıkmasın. Vurun kafayı
yatın. Gezi’de ‘’ Hiç kimse
sokağa çıkmasın.’’ Diyen zâtın
şimdi mi milleti
sokağa çağırmak aklına geldi?’’
diye yazdılar. (
Ya da benzer
şeyler. )
Velhasılıkelam ülke elden
giderken birileri hâlâ
siyasetin derdindeydi. Ama
ne mutlu ki
Milletin çoğunluğu o
gece siyaseti bir kenara bırakmış
vatan davası için, kendileri ve evlatlarının
istikbali için ölümü
göze alarak sokaklara
caddelere meydanlara çıkmışlardı.
O gece
artık uyku haramdı. Gözümü
ve kulağımı dört
açmış hem sosyal
medyadan hem de Tv
kanallarından gelişmeleri takip ediyordum.
*Saat 01.40...
Boğaz Köprüsünü geçmeye çalışan
insanların üzerine ateş
açıldığı haberi yüreğimi sızlattı.
‘’ Eyvah... Hem oğullarım
hem de abim köprüye
koşanlar arasındaydı ( Abim telefonla bildirmişti
Köprüye gittiğini.)
Aynı saatlerde mahalledeki
bütün camilerden selalar
okunmaya başlayınca bir
kez daha acıyla
‘’eyvah’’ dedim. Artık
nasıl bir kan
gövdeyi götürmüş ne
kadar insan ölmüştü
ki camilerden selaları
veriliyordu(!)
Kimin aklına gelirdi
ki bunun Müslüman
Türk Devletlerinde bir
savaş geleneği olduğu.
Daha önce gördüğümüz
işittiğimiz bir şey
değildi ki...Bu arada
hemen belirteyim: Benim
kulaklar az ağır
işitir. Selaları duyuyorum
ama sela okunduktan sonraki
duyuruda hocalar ne
diyor anlayamıyorum. ( Meğer
hâlâ evde mi
oturayım yoksa ben
de dışarı mı
çıkayım diye tereddütte
olanları sokaklara caddelere- meydanlara davet
ediyormuş )
Acaba bizimkilerin de başına bir
şey geldi mi?
Lanet telefon çalıyor
ama cevap veren
yok.
Yüreğim ağzımda....
Devam edecek.
(
Bizim Evde 15 Temmmuz 2016 – 16 Temmuz 2016---1. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
15.07.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.