Hödük


---Yeni  arkadaşlar  için  eski  bir anı  hikayem----

******

''Sen ne dersin bu işe Duman? İlk defa bir kadın bana birlikte bir fincan kahve içmeyi teklif ediyor.'' 

O hoooo Duman verdiğim balık kafalarını lüplemekle meşgul. Beni duyacak hali yok ama yine de adam...Pardon kadın ( Duman bir bayan kedi ) hiç olmazsa ’Hayırlı olsun’ manasında bir ’ Miyav’ der di mi? Oysa bizim Duman bebelerine bol süt yapabilmek için dalmış balık kafalarına... O da haklı aslında.

Bir fincan kahve mi? Allah'tan kadına söyledim midemde ülser olduğunu. Ya, o değil de bu tanışma merasimlerinde ille de kahve içmek şart mı? Haydi kahve içmek şart diyelim neden ille de acı kahve? İçine az şeker atılsa kıyamet mi kopar?
*****
Kan ter içindeydi Halit Emmi. Terden sırılsıklam olmuş yüzünü bana doğru döndürdü ve her biri yol yol çiziklerle dolu nasırlı elinin şehadet parmağını adeta gözümün içine sokarcasına hayıfla söylendi. ’ Bak oğul. O elindeki çubuğa takılı elmanın üzerini kaplayan pembe renkli şey var ya. İşte ona şeker derler. İşte o şeker de şu gördüğün pancardan elde edilir. Eğer okumazsan senin olacağın da bu.''

Saf saf sordum ’ Okumazsam şeker pancarı mı olacağım?’ 

Halit Emmi kah kah kaaahh diye güldükten sonra ’ Irgat olursun ırgattt’ Diye cevap verdiğinde kendime kendime ’ Ben okumayacağım’ Demiştim. ’ Cahit Irgat olmayı kim istemezdi ki?’

''Yaa işte böyle Duman...Şeker, şeker pancarından elde edilirmiş. Neden? Kahveye katılsın diye. Ama sen kahveyi de bilmezsin tabii ki. Sen habire doğur dur anasını satayım. Kızım insan biraz nefsine sahip olur. Ne o öyle her sene en az dört çocuk? İnsan doğurabildiği kadar değil bakabileceği kadar doğurmalı. Değil mi?''

Ama sen insan değil misin? Ha bak orada haklısın işte.

Neyse...Sen beni dinlemiyorsun. Ben çıkıyorum. Ev sana emanet.

Sen köpek değil misin? Bak işte orada da haklısın. Sen zaten hep haklısındır.
*****
''Haklısın hanım. Bu gemi artık yürümüyor. Her gün bir öncekinden beter batıyoruz. İkimiz birlikte boğulacağımıza ayrılalım. Belki içimizden biri yüzerek sahile ulaşır. Boğulmaktan birbirimize tutunarak kurtulmamız mümkün olmayacak. Zira ben çırpındıkça senin boğazına sarılıyorum, sen çırpındıkça benim boğazıma sarılıyorsun.''

Hiç itiraz etmedi. El ele girdik adliye binasından içeri. Sadece yarım saat sürdü tüm iş ve işlemler. Dışarı çıktığımızda ellerimiz de yollarımız da ayrılmıştı. Değişmeyen tek şey boğulmaya devam ediyor olmamızdı. Ayrı ayrı da boğuluyorduk. Validem sağ olsaydı üzüntüsünden kahrolurdu kadıncağız.
*****
-Şeyyy. Valide Camiini biliyor musunuz Leman Hanım?
-Üsküdardakini mi? Evet Biliyorum.
-İyi o zaman. Saat tam üç gibi onun önünde buluşalım. Oradan bir cafeye gideriz müsait  olursanız.
-Tamam Sami Bey. 

Ulan oğlum Sami. Şu dünyaya kalas geldin, kereste olmadan gideceksin. Ulan ’ müsait’ Kelimesi için Türk Dil kurumu ’ ilişkiye hazır kadın ’ açıklamasını yapmamış mıydı davar? ’Müsait’ ne? Adam gibi ’Uygun’ Desene...Neyse..Kadın bilmiyor galiba kelimenin bu manasını.
*******

-Sami Bey!
-Buyurun Recep Bey
-Apartman aidatını almaya gelmiştim.
-Çok acele işim var Recep bey. Daha sonra. Tamam mı?
-Müsait olduğunuzda uğrayın bırakın

Gel de ağzını burnunu dağıtma yamuk herifin. Müsait  olunca yani  ilişkiye  hazır  olunca  yanına  uğrayacakmışım.  Beni  ne  sandı şerefsiz? 

Yok Sami sakın herife dalmaya kalkma. Baksana ayı gibi. Bir pençede yere serer seni.

Ne demiş Karacoğlan?

Naçar Karacaoğlan naçar
Pençe vurur göğsün açar.
Kara gündür gelir geçer.
Gamlanma gönül gamlanma

Hem Üsküdar’a giderken maraza çıkartmaya gerek yok. İnşallah Cenab-ı Rabbilalemin de maraza çıkartıp yağmuru boca etmez tepemden aşağı. Zira bulutlar kümülonimbus kümülonimbus göz kırpıyorlar. Her an bizim Dıgıl Çelebi’nin ( 2 No lu oğlum. Asıl adı Tuğrul'dur. Ona 2 No lu Kangalım da derim.) Selvi Boylum Al Yazmalım fimini seyrederken döktüğü göz yaşları gibi hüngürdeye hüngürdeye boşaltabilirler ne kadar damlacıkları varsa.
******
-Merhaba Leman Hanım. Davetimi kabul edip geldiğiniz için çok teşekkür ederim.
-Merhaba Sami Bey. Merhaba olmasına merhaba da siz beni davet etmediniz ki. Ben sizi davet ettim.
-Haaa doğru. Davetinizi kabul edip geldiğim için teşekkür ederim.
-Ay ne diyorsunuz siz?
-Davete icabet sünnettir diyorum.

******
''Of be kadın. Anlatamıyorum galiba. Çocuğu bu sıkıntıdan kurtarmak için sünnet ettirmemiz gerekiyor. Neden inat ediyorsun? Varsın henüz altı aylık bebek olsun. Abisi de bir buçuk yaşında... İkisini birden çıkartalım aradan. Sünnet düğünü yapmak şart mı? Yok işte anasını satayım. Sünnet düğünü yaptıracak param yok. Senin mürüvvet görme hevesin yüzünden çocuk hep böyle ağlaya ağlaya mı işesin?''

****
-Bir şey mi dediniz Sami Bey?

-Diyordum ki Osmanlı Şehzadeleri hep oldukça ileri yaşlarda sünnet olmuşlarmış. Hatta içlerinde 16-17 yaşında sünnet olanlar bile varmış.
-Allah Allah..İlginç..Ama şimdi nereden aklınıza geldi anlayamadım.
-Ben de on altı yaşımdayken sünnet olmuştum. Haaa biliyor musunuz ben bu olayı bir edebiyat platformunda ’ Ham meyveyi kopardılar dalından ’ Başlıklı bir yazım ile anlatmıştım.
-Ciddi misiniz?
******
''Ben hep ciddiyimdir...Ah baba ahhh. ’ Oğlum ciddi ol. Ciddi adam öyle her şeye sırıtmaz’ Diye diye asık suratlı herifin biri yapıp çıkardın beni. Bir tek gülen fotoğrafım yok biliyor musun? Millet benim yazdıklarıma gülüyor ama ben hiç gülemiyorum.''
****
-Sami Bey. Gidelim mi artık? Hep burada dikilip kalmayacağız herhalde?
-Haklısınız. Gidelim. Kümülonimbuslar her an tepemize boşalabilirler?
-Ay o da ne?
-Yağmur bulutları yani...
-Ben de onu diyordum. Hemen bir cafeye gidip oturalım.
-Yalnız gitmeden önce ben size önünde bulunduğumuz şu Valide Camii hakkında biraz malumat vereyim.

-Tam adı Valide-i Cedid Camii olan bu Cami, Osmanlı Padişahlarından II. Mustafa ve III. Ahmet’in anneleri olan Emanetullah Rabia Gülnuş Sultan tarafından yaptırılmıştır. Caminin yapımına 1708 yılında başlanmış ve 1710 da tamamlanmıştır. Caminin mimarı Kayserili Mehmet Ağadır. Bu arada hatırlatayım: Mimar Sinan da Kayserilidir. Hatta Mimar Sinan’ın yanında yetişimiş olan ve Yeni Caminin mimarı olan Mimar Davut Ağa da Kayserilidir.''

Allah Allah...Kadın cep telefonuna kayıt mı yapıyor söylediklerimi, yoksa birine mesaj mı yazıyor? Neyse ben anlatmaya devam edeyim. Yağmur da başladı ama olsun. Bu bilgilerden mahrum kalmasın kadıncağız.

-Nerede kalmıştım? Evet...Rabia Gülnuş Sultan aslen Giritlidir. Asıl adı Evamania’dır. 1642 de doğmuş olan Rabia Gülnuş Sultan 1715 de 73 yaşında vefat etmiştir. Onun inşa ettirdiği bu caminin mimari özelliklerine gelince: Cami Kare planlıdır. Basık şekilli kubbesi dört kemerle dört yarım kubbenin meydana getirdiği sekiz köşe üzerine oturur. İkişer şerefeli iki minaresi vardır..

Hay Allah. Şimdi kim bu muhabbete limon sıkan. Leman Hanımın cep telefonu çalıyor.

-Pardon Sami Bey. Gördüğünüz gibi telefon geldi. Benim çok acil gitmem gerekiyor. Ne olur kusura bakmayın. Bir başka sefer yine buluşuruz. Bu sefer de sizden Mihrimah Camiinin hikayesini dinlemek isterim. Şimdi bana müsaade.

Yok arkadaş. Bir insanın kısmeti kesik olmaya görsün. Daha Üsküdardaki sadaka taşlarını , Kız Kulesini, Aziz Mahmut Hüdayi dergahını anlatamadan çekti gitti kadın iyi mi?

9 Nisan  2017/ Sami  Biberoğulları- İstanbul.

( Hödük başlıklı yazı Sami Biber tarafından 24.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.