2. FASIL: NUSH İLE USLANMAYANI ETMELİ TEKTİR, TEKDİRDEN ANLAMAYANIN HAKKI KÖTEKTİR.
- Hem koca katili hem hiç bir suçu yok. O nasıl oluyor İbrahim?
- Evet hocam. Cemil'in annesi, Cemil'in babasını öldürdü ama bir nevi nefsi müdafaa idi yaptığı. Lakin anlatamadı derdini. Öyle avukat tutacak parası filan da olmayınca cahil kadın kendini fazla savunamadı. Ağır tahrik altında cinayetten sekiz sene verdiler ve Sivas Ceza evine yolladılar.
-Hay Allah…Eeee niçin öldürmüş peki adamı?
- Hocam, adam ayyaş ve işsiz güçsüzün tekiydi. Kadıncağızı her gün dövüyordu. Öldüğü gün de kadıncağız dışarıda sac üzerinde ekmek pişiriyor. Bir yandan yufka açıp bir yandan ekmek pişirirken yani eli ayağı un ve hamura bulanmış vaziyetteyken bu adi herif gelip kadınla cinsel ilişkiye girmek istiyor. Kadın bakıyor ki adam yine sarhoş. Zaten midesi bulanıyor onun bu hallerinden. ‘’ Ekmek bitsin bari ‘’ diyor ya, adam dinlemiyor. Kadını o vaziyette eve sokmaya çalışıyor. Kadın direnince de başlıyor dövmeye. O kadar dövüyor ki sonunda kadıncağız dayanamıyor ve sacın altına attığı odunlardan birini kaptığı gibi adamın kafasına indiriyor. Sadece bir kez vuruyor. Ama adamın canı burnundaymış ki hemen orada geberip gidiyor. İşte olay bu.
-Vay canına be. İşe bak sen. İyi de Kadın haklı…Bu durumda Cemil neden konuşmuyor annesiyle?
-Hocam Cemil’in ninesi dolduruyor hep. Dedesi bile ‘’Benim oğlum ölmeyi hakketti.’’ derken ninesi çocukları fena doldurdu annelerine karşı. Hatta o sıralarda çok küçük olan Şaban, annesini öldü biliyor.
Mesele anlaşılmıştı lakin ben Cemil’i annesiyle konuşmaya nasıl ikna edecektim? Kadına bir söz vermiştim ve mutlaka o sözü yerine getirmeliydim.
Tam iki gün buna kafa patlattım. İki gün sonra kadın arayacak ve kendisine verdiğim sözün yerine getirilip getirilemediğini soracaktı bana. İşte o gün gelmişti.
Cemil’i odama çağırdım. Bir annenin, bir evladı dünyaya getirebilmek için nasıl dokuz ay sıkıntılar çektiğini, hastalanınca nasıl baş ucunda sabahlara kadar uyumadan beklediğini, bir evladın gözlerinin içine bakmanın anne için ne demek olduğunu anlattım,anlattım,anlattım ama Cemil sanki düşünen adam heykeli. Hiçbir tepki vermiyor. Bu sefer dinden girdim ‘’ Peygamberimizin ‘’cennet annelerin ayakları altındadır’’ hadisini açıklamaya çalıştım dilim döndüğünce. Cemil ‘’ O bahsettiğiniz anneler koca katili olmayan anneler ‘’ diyor başka bir şey demiyor.
Nasihatla olmamıştı. Tekdir ettim ( azarladım) yine olmadı. Sıra kötek ( dayak ) faslına gelmişti.
Tam o anda telefon çaldı. Aldım ahizeyi
-Alooo Sami Beyle mi görüşüyorum?
-Evet Hanımefendi. Benim. Sesinizden tanıdım sizi. Meseleyi de öğrendim. Siz Cemil’in babasını öldürmüşsünüz öyle mi?
-Evet ama hocam…
-Ellerinize sağlık. Şimdi bana bir beş dakika müsaade ederseniz sizi Cemille konuşturacağım. Ben bu arada oğlunuzu biraz döveceğim de…Haa siz de bana ''Elleriniz dert görmesin.'' diyeceksiniz sonunda.
-Hocam ayaklarının altını öpeyim. Zorla olmaz. Hem onu döveceğinize ben ömrümün sonuna kadar konuşmayayım daha iyi.
-Yok yok merak etmeyin. Zorlamak için dövmeyeceğim. Onun bazı şeyleri anlayabilmesi için döveceğim. Siz bana inanın ve güvenin. Her şey çok güzel olacak merak etmeyin. Beş dakika sonra yine arayın siz de anlayacaksınız.
-Hocam ne olur O’nu dövmeyin. Allah rızası için.
-Yav sen karışma benim işime. Döveceğim diyorsam bir bildiğim var elbet.
-Hocam Allah'ını seversen….
Yüzüne kapattım telefonu. Nasılsa beş dakika sonra arayacaktı..
Sonra Cemil’e döndüm. Önce sağ yanağına sonra sol yanağına öyle şiddetli iki tokat çaktım ki her iki yanağında da beş parmağımın izi çıktı.
-Şimdi Cemil söyle bakalım ama erkekçe, mertçe söyle. Şu anda beni öldürmeyi düşünüyor musun?
Cemil, gözlerinden dökülen sicim gibi yaşlarla cevap verdi:
- Evet elimde imkanım olsa seni öldürürdüm.
-Neden? Alt tarafı iki tokat yedin. Oysa annen o tokatlardan her gün yiyordu. Sen iki tokat yedin diye benden nefret ettin ve öldürmeyi düşündün. Peki annen ne yapsaydı? Son nefesini babanın dayaklarıyla mı verseydi? Babanın dayaklarıyla ölmüş olsaydı kutsal bir anne mi olacaktı? Koca dayağıyla ölmüş bir anne sence daha mı saygıya, sevgiye layık? Bak, bu okuldan mezun olup gidinceye kadar bir daha sana asla elimi sürmeyeceğim. Biraz sonra telefon çaldığında da ahizeyi ben kaldırmayacağım. Karar senin o ahizeyi eline ya alırsın ya da almazsın.
Az sonra telefon yine çaldı. Cemil ok gibi fırlayarak telefonun ahizesini kaldırdı.
-Annee…Seni o kadar özledim ki.
O göz yaşı içinde annesiyle konuşurken Şaban’ı çağırdım odaya.
-Şaban gel bakayım yavrum. Bak abin telefonda kimle konuşuyor biliyor musun?
-Kimle öğretmenim?
-Annenle.
-Benim annem ölmüş öğretmenim.
-Hayır yavrum ölmemiş. İnsanlık, vicdan, insaf ve merhamet ölmüş ama annen ölmemiş.
Minicik Şaban insafı merhameti, vicdanı anlamadı elbette ama anladı ki annesi hayatta.
Bir kaç dakika sonra iki kardeş ‘’ Biraz da ben konuşayım’’ kavgası yapıyorlardı. Sonunda Cemil telefonu bana uzattı.
-Hocam annem sizinle konuşmak istiyor.
Aldım ahizeyi.
-Hocam gerçekten de elleriniz dert görmesin…
BİTTİ.
( Ellerin Dert Görmesin Öğretmenim.--2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 23.11.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.