Kalp Kelamında Aşkı Okumak Ve Yaşamak -2
ON Yıl Sonra
Gül artık on yaşına gelmiş ilk okul üçüncü sınıfa geçmişti. Okula
giderken ve gelirken annesinin mezarına uğrayarak, ona öpücükler yollayarak
gidip geliyordu. Bazen saatlerce annesiyle konuşarak.
-Anneciğim sen rahat uyu, ben babama bakıyorum senin gibi
bakamasam da onu hiç kızdırmıyorum. Sofrayı hazırlıyorum, önüne minicik
ellerimle kuruyorum.
İleride kızını her gün izleyen babası Durmuş, gözyaşları
içinde, gülümseyerek takip ediyordu. Kızına annesizliğin acısıyla yarasına
merhem olamadığını hissettikçe Rabbine el açacak yarasını sarması için dualar
ediyordu. Duadan başka neyimiz var insan olarak? Eşine karşı duyduğu hasret,
kızına anneliği yapamamanın çaresizliği hasretine karşı sabırla karşı gelerek
dayanmaya çalışıyordu. Artık eve geldiğinde ona hoş geldin diyeni yoktu gerçi
kızı annesinin yokluğunu aratmıyordu ona, Rabbim bir şekilde yarasını tedavi
ediyordu. Yüreğindeki aşk ateşi hala yanıyordu, sönmesin diye hasretle
harlıyordu her an onu aşkla düşünerek canlı tutmaya çalışıyordu. Herkes ona
neden yalnızlığı sevdiğini evlenmediğini söyleyince.
-Ben hala onunlayım onunla yaşıyorum kalbimde onunla yaşayan
ve beni diri tutan aşkımız var nasıl yalnız olabilirim ki aşk benimle onunla
iken ben…
Herkes deli diye bakıyordu, anlamıyorlardı zaten anlamalarını
da beklemiyordu. Kızına yeniden birisine, cici anne demesini istemiyor, üvey
evlat muamelesine maruz kalmasını hiç istemiyordu. Buna içten sevmek aşkla
sessizce severken yaşamak deniliyordu çoğu insan bilmiyordu.
İçten aşkla yanarken hasretini çekerken sevmektir aşk
Ne yaratanı ne yâri ne aşkı unutmadan sevmektir aşk
Bazen sessiz kalarak sevmektir aşk
Tek hecede sevmek yanmak aşktır
Aşkla bir yol bulmuş kızıyla terk edip giden sevdiğinden bir
emanetle yürüyordu zaten. Her baktığında kızına onu görmek ayrı bir sevinç ve
mutluluk veriyordu. Gece olunca kızı uyuduktan sonra, hasret şehrinde gezerken
karşısına hep Gülşen çıkıyordu, ona gülümserken yavrumuza iyi bak diye
nasihatler verirken bir anda kayboluyordu. Hasreti hangi şehire düşerse oraya
gidiyor her gittiğinde Gülşen’ini orada buluyordu. Bazen bir ayın altında bazen
yıldızların altında karşılıklı bakışarak hasret şehrinde gezinirken bir anda
uyanırken kızına sıkıca sarılıyordu.
Mehmet Aluç