Gönülden göze yollar döşenirdi eskiden
Sîne alev almadan genizler sızlar önce
Veda ânı yangınlar yaşanırdı eskiden
Gurbet koca bir devdi; bir öcü bilinirdi
Hem acı veren yanı, hem gücü bilinirdi
Umuda yolun başı Sirkeci bilinirdi
Gözyaşlarıyla raylar aşınırdı eskiden
Mazi olmadan bahar, gelmeden daha kışlar
Bilirdi görevini postacı Turna kuşlar
Yüreklerde fırtına... ardından sağnak başlar
Kirpikler arasından boşanırdı eskiden
Kalkan tren ardından seperken eller suyu
Dünya koskocamandı gurbet dipsiz bir kuyu
Hıçkırıklar bölerken çoğu zaman uykuyu
Can sabır silahını kuşanırdı eskiden
Orhan'la Ferdi'lerden nağme çalarken utlar
Cigara dumanında aşılırdı hudutlar
Hayallere sarılan hoş kokulu umutlar
Tahta bavul içinde taşınırdı eskiden
Kalanın dilde âhı gidenin yâdı vardı
Hasretin hazin sesi farklı feryâdı vardı
Tarifi dile çile emsalsiz tadı vardı
Yazmaya kara kalem üşenirdi eskiden
Ceplere giren dünya bir an olsun bıraksa
Çok yitik şey görürdü insan avcuna baksa
Eş, dost, komşu, arkadaş... sevdiğinden ıraksa
Özlem ile anardı, düşünürdü eskiden
Mecit Aktürk