Samanlıkta Samanı Kaldıramadım
Yardım Et Zühtü-1-
Efendim nasıl başlayayım hikâyeye?
Elbette ki en başından anlatacağım sizde benden bunu istersiniz sonundan anlatacakta
değilim yani. Efendim tanırsınız bizim Zühtü’yü beraber ortaokula kadar
mahallemizde iki ev ileride oturan komşumuz Rüstem amca ile Nuriye halanın
biricik oğlu Zühtü. Sessiz kendi halinde pek konuşmaz, okuma aşkıyla dolu benim
gibi okul için değil hikaye roman okumak için, içinde şevk azim dolu, o nedenle birlikte
kitap okurken bu okuma aşkımıza ve bize yani bana aşık olan Gülendam ve Zühtü’ye
aşık olan Rukiye yanımıza yaklaşarak, beraberce kitap okuma seansına katıldığımız
çok oldu, ben Gülendam’a ufak ufak göz kırparken.
-Gözlerin yoruldu galiba istersen
az ara ver.
-Hayır, gözlerim yorulmadı sana
öyle geliyor. Az dikkatli bakınca anlarsın sana göz kırptığımı.
-Neden bana göz kırpıyo…
Başladı içten içten gülümsemeye. Rukiye
Zühtü’ye göz kırpsa da dürtse de Zühtü de hiç kıpırdanma yok. Hani bir
zamanalar “Zühtü” türküsü vardı bilenler bilir bilmeyenlere birkaç mısra
yazayım onlarda öğrensin. Efendim samanlıkta çalışan şaire hanım kardeşimiz
aşık olduğu komşu oğluna(burası benim eklememdir) durumunu anlatmak için.
Samanlıkta kaldıramadım samanı da
Zühtü
Ben sana kandım Zühtü
Şimdi geldi sarılmanın zamanı da Zühtü
İşte Rukiye de başladı.
Samanlıkta samanı kaldıramadım
Zühtü
Gel beraber akşama kaldıralım Zühtü
Diye mesajlar verse de Zühtü
durumdan habersiz Rukiye’ye.
-Sesinde güzelmiş.
Ben dürttüm yerinden hoplattım
ayağa kalkacak kadar.
-Oğlum kız sana mesaj veriyor
anlasana.
-Niye mesaja mı ihtiyacımız var.
-Yok mu?
-Var mı?
-Salak kız san aşık hem de sırılsıklam.
Birden mesaj yerine
ulaşınca,kızardı,bozardı.
Rukiye’nin annesi bizleri evlerinde
kitap seansında kitap okurken kapının arkasında duydu yani duymuştur ki Zühtü’ye
içeriye girince boğazlayacak kadar haşin ve sert baktı neredeyse onu pencereden
atacak gibi, hışımla içeriye girdi. Efendim Rukiye’nin annesi Nuriye Hanım, Zühtü’nün
annesi Nuriye hanımın yaptığı Sütlü Nuriye tatlısını beğenmeyerek Nuriye
hanımın gözüne batmasıyla ona karşı bir gıcıklık duyunca, haliyle Zühtü’ye de
gıcıklık duyuyordu ya da ben böyle anlıyordum. Anlama konusunda iyidirim, aşkla
bakışmalara gülüşmelere bilmez miyiz okuyoruz aşka yazıyoruz aşkla elbette bununla
haşır neşir olunca, bakışların neler söylediğini dudağın yanağında açan gamzelerin
içinde çiçeklerinin açıp açmadığını bilirim, gönlüm çok hassastır bir radar ya
da bir uydu, anında kapsama alanına girer bakışmalar gülüşmelerin kime karşı
olduğunu nedenini bilir anında söylerim aşık olduğunu, bu konuda bana çok
danışan arkadaşım oldu. Bana.
-Mehmet, bakar mısın ben Hülyayı
deliler gibi seviyorum ona ilgi duyarak yaklaşıyorum, sen bakışlarına bakarak
bana âşık olup olmadığını söyler misin?
Önce gamzesi varsa gamzesine
bakarım, içinde aşk çiçekleri açıyor mu diye yani gülüşü var mı ona karşı, gamzeleri
yoksa gözlerine kirpiklerinin kırpışına bakarım ve anlarım anında bunu çok
kitap okumakta hece ve kelimelerle sıkı fıkı olmamda aşkı okurken yaşadığımdan
olsa gerek, bana bu yadigâr kaldı. Neyse konudan uzaklaştık kaybolmayalım
dönelim. Zühtü içi içine sığmıyor desem yalan olacak ulan adam havalara zıplar
sevinçten içi içine sığmaz taşar tam bir odun desem yeridir. Baktım Rukiye
kıvranıyor yanına yaklaşarak.
-Sen üzülme ben bu odunu kereste yapar sonra sana âşık olacak şekilde yontarım merak etme.
Nede olsa iyi bir
yazar olmasam da karalarım, aşkla değişimlere inanırım buna ben kendim
kendimden şahit oldum iyi bilirim. Aslında toplumda herkesi aşkla aşık ederek
toplumsal uyanışa vesile olmak var da, bu şu anda çok zor, neyse buna döneceğim
sonra. Çok sevdiğim birkaç mısralık sözüm var.
Varmak istersen aşka bir yavşakla
(buradaki yavşak kendi egosuna yapışmış ondan kurtulamayan anlamında)
Varamazsın sen aşka sen terk et onu
ilk kavşakta
Umarım ne demek istediğimi
anlamışsınızdır. İnsan aşkı koklamalı aşkla olmalı ki gülümseyerek gönlünü şen
etsin efendim. Bugünlük noktalayalım yarın devam ederiz, arkası yarın, selamlarımla.
Mehmet Aluç