bin kere denemedin mi daha önce
bin kere durmadı mı göğsüne taş
nedir böyle korkutan seni kapılar ardında
niçin yanmaktasın bir bilinmez telaştan
usanmadın mı bakmaktan saatlere mevsimler boyu
alış, büyü, ayağa kalk artık
baban yok, olmayacak, kalk artık
topla odunlarını yüreğindeki köklü ağaçların
bırak denizleri öylece dursun
göğü bırak, kadınları bırak, seçimleri bırak
yalvarırım kalk artık, yalvarırım kalk
dünya böyle ufak bir yerdir
içinde yemekler yeyip uyuduğumuz
nasılsa varılır ve hatırlanır büyük kentler
o binalar, o beton sessizliklerinde büyür anlamı insan olmanın
kalk artık, geçmez vakit düşünmekle akşamları
o akşamlar, gittikçe dağılan sonsuz anlamı insan olmanın
hamurlar açılır halılar dokunur ve temizlenir avlular sararmış yapraklardan
hep bir eliyle üretkenliğin, o doğurgan ve güçlü elleriyle
gün geçer ve hazırlanır toprak bir büyük ayrılığa
hissedilir tadında ve renginde kirazın o vakit
yalvarırım kalk artık, yollara ve kentlere açılan kapıdan
uyan çağlar boyu sürmüş antik uykularından
yalvarırım kalk artık, yalvarırım kalk