Göcüp Giderken Dünden Ezelden 2

Sabahin alasafaklar köründe, kizillastikca dogum sancisini giyip kusanan yeni günün ve yine atlar arabalar kagnilar davarlar sigirlar yaziya gidenler yabandan dönenlerin örtülüye ve atöyüne dogru kivrilip bükülen yolagzi dönümünde, kizildan agarip siyrilan daglar dereler ve tepelerin silüetleri belirgin ve bilinir hale geldikce; ha geldi ha gelecek yol gözleyislerinin Acirli yokusuna dogru kayar kilitlenir dolmus yahut kamyon bekleyen ergünüzki erkenci saatler.

 

Dünkü geceden hazirdir sabahki serin suguga sokulmus büzülmüs hengame. Uyusuk ve biraz da uyku semesinin verdigi cansizligin sarilip yapisan üsüme halleri, belini küregini tazelemeye, kazmasinin kirik agzini kaynatmaya, orak dirgen galic almaya, zikke, zincir, yular, dangirdak, zil, eger, kurtün, zire, kilit, semer,kendir, urgan, bicki, kelkit, ayna, barut, tütün, tabaka veya acer tirpan bakmaya…

 

Bunlarin hic biri degilse yastigini yorganini culunu heybesini torbasini centesini  kolanini zaten kendi örüp diktigi; zaten kendleri gelen tahtacilardan kasnagini kalburunu elegini gozerini dizdigi; dükkanci Serdar ve Delahmet emmilerden lambasini cirasini fitilini cevizli lokuma ve her derde deva Gripin`e varincaya defter kalem pil sabun dügme citciti kadar kavunmus karpuzmus atlasi pazeni türlü cicekli kumaslar dahil köyden hic bir yere gitmeden bir adim ötede halde hazir buldugu; zaten kirilan tekerini sökülen mazusunu tokacini kendi imkan becerisinde tamir edip yeniden kullanimin saglik sihhatine kavusturdugu ; ve bütün bunlar haricinde igneden iplige ne lazim ne luzumluysa; kap, kacak, üst , bas, gazocagi, legen, sac, mangal, duvar saati gibiler yaninda naylondan lastikten yahut mesten ayakkabi eksigini gidermeye; hic biri degilse sehirdeki yakinini ziyaret edip carsi gezdikten sonra evdekilere yarim elma gönül alma hedayeleri alip sevindirmeye icleri yogurt süt nohut fasülye bag bostan yemisi yumurta bulgur bagli torbalar, heybeler ve sepetler dibinde beklesir dururdu insanlar.

Kaysi cekirdegine kuylu kuylu oynanan heves orda kalirdi. Happan canaklari orda, evlarin duvarlarina sekilenmis hizenler orda, tenekedeki saksi cicekleri orda, kapidaki gügüm orda, daldaki esinti orda, damdaki harmandaki celik comak ve halaylar orda, sap saman orda, degirmenin sesi orda,gelengiler ibibikler kirlangiclar orda,  kalaycilarin körükleri ve cadirlari orda, isli cira ve ocaktaki kül orda..…

 

Muslu, Alican, Masser kimi yesil Kamyon kimi mavi Bemece kimi Kirmizi Man, ayaz buz tipi karisimi kis günlerinde calismayan mazotunun altina kütük yakarak kimi zaman söför mahlinin omuz omuza binip  dolup sigmaya calistigi, gelirken yaz günlerinde kamyon kasasinin tereklerine kadar ivir zivir öte beri dolduruldugu, ben en cok hatirladigi Gorali`nin mavini yoksa kendisi teker teket icerdeki koltuklarin altina y dibine yosusturup, demir merdivenle ciktigi doomusun bagajini tika basa yerlestirip sardiktan sonra derin uykudan sabahin tertemiz havasini alarak henüz uyanmislari kimi yelekli kimi ceketli imi entarili kimi yakasi acik mintan…nerden bulurdu onca lafi bilmem Gorali , herkesle laflasarak usuuulca calan hisirtili radyodan havadisler , haberler, gazeller, sarkilar türküler derken…Alabas`tan da aldigi yolcularla beraber Aladayli`ya asagiya, sonra irmagin en azgin aktigi baglar kiyisindan yavas dedikce yavas  tahtalari catirdayan köprüyü, Hasanciya giden yolu, Gömeci, Günesliyi birbiri ardina kivrilip dolanarak….. Kursunlu Cami dibindeki Istanbul Oteli`yle Hemen karsisindaki yazlik sinema arasindaki yer bizim köyün duragiydi. Orda indirirdi merkeze kadar gidecek köyden gelenleri . Ordan toplar alir yerlestirir alicli tarlalardan bayirlardan yukarilara, köye…sehir gezip dönenleri yeniden.

 

Simsiyah dumanlanip direklenen tütünüyle arada bir canavar düdügü ve yürüdükce kuyrugu uzayan kara tiren katarlarini ilk Kumarli`ymis orda gördügümde simdi hatirliyorum; ve simdi biliyorum ki Ankara Eskisehir`lerden  gelip Sivas`lara gidiyormus .

 

Sonra…siyah önlük üstüne beyaz yaka. Köyden ayrilirken dördüncü sinfinkinin kol dös bagir ilikten dügmeye yamanip  yirtilmadik yeri kalmayana yenisi olsun diyerek, türlü kalemlerin onikiligi ve gip gicir tiggirla Okul hademesi Kuruhöyük`ten kari koca birlikte yürüten Istiklal Ilkokulu`nda besinci sinifa gidip gelmeye basladim. Eve üc dakikalik; ana giris kapisindan sola sapinca bizim evin de adresi olan Egemenlik sokagi sonunda, Sari boyali evin karsisinda, Ekmek firini ve mahle cesmesinin dibinde  Cuma günleri tipki Süt Tozu`ndan kaynatilmis herkesin eden getirdigi  cay sekeriyle tatlandirilan  kupayla veya masrafayla icilsin sütüyle beraber,  gevrek ekmek de dagitilirdi. Avludaki Akasya her tenefüsün zil caliminda ckul cocuklarini sarar kucaklasirdi. Kulaklarimda calan cinlayansa Akordiyon calan Cerkez Müzik ögretmeni ve dersi birakip damarlara isleyen erdemli olma yolundaki Bes Be sinif ögretmeninin hayata dair her biri birbirinden etkileyici ve güzel hikayeleri ve öyküleriydi. Sanirim siirseverligim veyazi yazma tutkum ordan armagan kaldi bana…

 

Evimize gelince, tüm diger Bagcebasi, Tavukcu ve Civar mahlalerde oldugu gibi her  biri birbirinden özgün, biri digerine benzemeyen ; fakat tüm görenleri kendine hayran birakan kösk konak ve saray yavrusu silsilesinden biriydi.

 

Ana girisi ve Avlusu biri mahleye ismini veren bahceye biri  de labirentlerinde insani icine saklayip büyüleyici görselligine gizleyen evlerin ara sokagina bakiyordu. Ermeni, Cerkez, Avsar, Kürt hepsi bir arada, bahcenin Erciyes tarafina bakan dogu kismindaysa büyük bir binayla görünüp kayboluslarina mihenk mizani tutan oymak oymak yüksek seslilikte carsiya gelis gidislerini ortaya koyan Roman`larin mahlesi baslardi.

 

Granit merdiven basamaklariyla, at nali civisiyla sac kaplamasi islenmis yerinden zor kimildayan catal kapiya kimin geldigini gören karsilikli oda pencereleri vardi. Iceri kiloyu geckin kuvvete ihtiyac duyan büyük anahtarin acmasiyla, agir sürgü kalkar, binbir güclükle iki dönüp yaptiktan sonra dilli ve agir topkmak - gücü yetmeyenin ceviremeyecegi-  düser, ic avlunun her bir odasinin kapilari karsilikli birbirine mukayet oldugu ve yukardaki essiz sanat eseriyle islenmis camdan aydinlatma kubbenin her yeri isiklarla doldurup besledigi, kubbenin altindaki kemer sutun basliklari yine birbirine bakisan aslan figürleriyle bezeliydi…Oda tavanlari süslü giriftlerle yüsekce pencereye sahip oldugu gib, pencere ve kapilariysa her biri oyma islemeli zararla kapliydi.

 

Oda icleri yatak yastik yorgan kiler hacet….koyma büyüklügü ve genisliginde her biri yine digerinden farkli oyma dolaplarla islemeli nakisliydi. Kapinin hemen girisi ardinda fenerlik, ciralik yahut sahanlik olarak yagli boya resimleriyle süslü , duvarin yari hizasindan tavana ulasan oval oyuklukla kavisliydi. Sokaga dogru acilip disari bakan pencereler camlar önünde demirle korunakli zevk ve zerafeti temsil ederken, her birinde isiklar söndügünde geceye örten kepenklerle dayali döseliydi.

 

Tavanlar saf ve som ince zar islemesinin özenini zirveye tasiyan, en orta yerinde sapkali lambalarin tsarktigi, birer birer citayla cicekten yapraga dekore edilmis özgün mimari örnegiyi.  Lambalarsa siyah cevirdikce citirdayan ac- kapa kilidiyle duvarlara ilisikti.

 

Kubbanin altindaki avlunun bahceye cikan yerinde evin hamami ve sagli sollu tuvaletleri vardi. Evin bahcesi sogandan sarimsaga herseyi ekip topladigimiz mahsul topragiydi. Evin ikinci ve diger odalar kisimlariysa, yukardaki tüm ince zarifligini eksiksiz tasiyan  bu bahceye bitisik kendine mahsus mekan mahaliydi.

Kömürlük odunluk meraminda tursu kurma küpleri, üzüm asma direkleri  ve diger vesaireleri  koymak icin evin büyüklügü kapsaminda kemer kemer kasilmis ve benim kömür getirmek veya odun kirmak icin orda bekledikce lezzetine doyulmaz tursu denesinden ve suyundan nasiplendigim bodrumlari vardi.

Cam kubbeli avludan dama kivrimli ve kesme taslarla dösenmis sagl sollu merdiven cikisi vardi. Damin her kösesinde ve orta yerinde ücr beser mesafeyle ejder baslikli tastan oluklari vardi. Bir bahcedeki acik avludan yukariya mahlenin her yerinden görünen,  yaz güz baharlar boyunca yapraklarinda efiil efil esen rüzgarin fisiltilari duyulan kavak agaci vardi..

 

Deniliyor ki bugün;  Katar`in kendi yüzölcümü büyüklügünün iki mislisi liman bag bostan kiyi köse orman deniz demeden  PETRO DOLLARA satilip topraktan sicilden feragat edildi..

 

Ilkesi olmayanin ülkesi de olmaz gercegiyle, CUMHURIYET ilkeleriyle dogup büyüdükce insan, toplum, ilim, bilim, sevgi, saygi, dil tarih , kültür, özgürlük, emek, sanat…kisacasi ve hic kuskusuz hayati ayakta tutan hersey büyüyor ve onursal dengini ve degerini kazaniyor.

Ki bunlar Cumhuriyetcilik, Laiklik, Devletcilik Devrimcilik, Milliyetcilik, Halkcilik diye alti ana baslikta; biri digerini tüm samimiyetiyle hayatin gercegine uygun düzenleyip danisip yüzlesip dengeleyen aydin ilerici refah huzurlu Türk insani ve Toplumunun yurdu yuvasi olmaliydi ki, ekonomik siyasal kültürel ilim bilim teminatina özgün yarin denen nazli  gelecek, onu yerlesip barinacak olanlara maddi manevi her bakimdan kullananin kulu icadi zavallisi kulklasi kölesine cehaleti mutsuzlugu gecimsizligi siddeti karanligi eziyeti zavalliligi muhtacligi bölüsüp bogusan degil, emege ve paylasima dayali egitimli bilicli bütün onursal zenginligini sunmaya kaynaklik ve topraklik edebileydi.

Tipki bir zamanlar ister sagdan ister soldan, her kazanan belediye baskaninin oy ugruna GECE KONDU tirilyarderlerini her kacak ve carpik yapilasmaya talan tarumar ederek bugünlerin yol hüner hokus pokus belleten akiberini dogurttugu gibi.. Genc taze diri özgür cesaretli dogru dürüst bilgin fikirler üretemiyor siyaset maalesef. …

Ve bu kokusmus cürümüslügün alisilmis kaniksanmis kabullenilmis  faturasiyla, kendi icinden kopan her güdenin kolayca kandirip inandirip cekip cevirdigi ve dünkü saplandigi kabizlikta bugününü hic tanimlayamadigi gibi yarinini coktan unutmus ve umudunu kesmis, eski parcalarinin Altili Masasi`na yahut TEKLI saltanat furyasina, senede kitap okuma sayisi biri bile bulmayan ÖRGÜTLÜ CEHALETI tüm dert endise kargasa sorun acmaz cikmazlarla bogup, derten belaya baska hayat olmamanin bagimli güdümlü ezikliginin seceneksiz tikanmisligina bekle ha bekle, inzivasinda ömür üzüp cile yormakta.

 

Seyfi Karaca………….Ocak / 22

( Göcüp Giderken Dünden Ezelden 2 başlıklı yazı Yeldegirmeni tarafından 4.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu