Sabahin alasafaklar köründe, kizillastikca dogum sancisini giyip
kusanan yeni günün ve yine atlar arabalar kagnilar davarlar sigirlar yaziya
gidenler yabandan dönenlerin örtülüye ve atöyüne dogru kivrilip bükülen yolagzi
dönümünde, kizildan agarip siyrilan daglar dereler ve tepelerin silüetleri
belirgin ve bilinir hale geldikce; ha geldi ha gelecek yol gözleyislerinin
Acirli yokusuna dogru kayar kilitlenir dolmus yahut kamyon bekleyen ergünüzki
erkenci saatler.
Dünkü geceden hazirdir sabahki serin suguga sokulmus
büzülmüs hengame. Uyusuk ve biraz da uyku semesinin verdigi cansizligin sarilip
yapisan üsüme halleri, belini küregini tazelemeye, kazmasinin kirik agzini
kaynatmaya, orak dirgen galic almaya, zikke, zincir, yular, dangirdak, zil,
eger, kurtün, zire, kilit, semer,kendir, urgan, bicki, kelkit, ayna, barut,
tütün, tabaka veya acer tirpan bakmaya…
Bunlarin hic biri degilse yastigini yorganini culunu
heybesini torbasini centesini kolanini
zaten kendi örüp diktigi; zaten kendleri gelen tahtacilardan kasnagini
kalburunu elegini gozerini dizdigi; dükkanci Serdar ve Delahmet emmilerden
lambasini cirasini fitilini cevizli lokuma ve her derde deva Gripin`e varincaya
defter kalem pil sabun dügme citciti kadar kavunmus karpuzmus atlasi pazeni
türlü cicekli kumaslar dahil köyden hic bir yere gitmeden bir adim ötede halde
hazir buldugu; zaten kirilan tekerini sökülen mazusunu tokacini kendi imkan
becerisinde tamir edip yeniden kullanimin saglik sihhatine kavusturdugu ; ve bütün
bunlar haricinde igneden iplige ne lazim ne luzumluysa; kap, kacak, üst , bas, gazocagi,
legen, sac, mangal, duvar saati gibiler yaninda naylondan lastikten yahut
mesten ayakkabi eksigini gidermeye; hic biri degilse sehirdeki yakinini ziyaret
edip carsi gezdikten sonra evdekilere yarim elma gönül alma hedayeleri alip
sevindirmeye icleri yogurt süt nohut fasülye bag bostan yemisi yumurta bulgur
bagli torbalar, heybeler ve sepetler dibinde beklesir dururdu insanlar.
Kaysi cekirdegine kuylu kuylu oynanan heves orda kalirdi.
Happan canaklari orda, evlarin duvarlarina sekilenmis hizenler orda, tenekedeki
saksi cicekleri orda, kapidaki gügüm orda, daldaki esinti orda, damdaki
harmandaki celik comak ve halaylar orda, sap saman orda, degirmenin sesi
orda,gelengiler ibibikler kirlangiclar orda,
kalaycilarin körükleri ve cadirlari orda, isli cira ve ocaktaki kül
orda..…
Muslu, Alican, Masser kimi yesil Kamyon kimi mavi Bemece
kimi Kirmizi Man, ayaz buz tipi karisimi kis günlerinde calismayan mazotunun
altina kütük yakarak kimi zaman söför mahlinin omuz omuza binip dolup sigmaya calistigi, gelirken yaz günlerinde
kamyon kasasinin tereklerine kadar ivir zivir öte beri dolduruldugu, ben en cok
hatirladigi Gorali`nin mavini yoksa kendisi teker teket icerdeki koltuklarin
altina y dibine yosusturup, demir merdivenle ciktigi doomusun bagajini tika
basa yerlestirip sardiktan sonra derin uykudan sabahin tertemiz havasini alarak
henüz uyanmislari kimi yelekli kimi ceketli imi entarili kimi yakasi acik
mintan…nerden bulurdu onca lafi bilmem Gorali , herkesle laflasarak usuuulca
calan hisirtili radyodan havadisler , haberler, gazeller, sarkilar türküler
derken…Alabas`tan da aldigi yolcularla beraber Aladayli`ya asagiya, sonra
irmagin en azgin aktigi baglar kiyisindan yavas dedikce yavas tahtalari catirdayan köprüyü, Hasanciya giden
yolu, Gömeci, Günesliyi birbiri ardina kivrilip dolanarak….. Kursunlu Cami
dibindeki Istanbul Oteli`yle Hemen karsisindaki yazlik sinema arasindaki yer
bizim köyün duragiydi. Orda indirirdi merkeze kadar gidecek köyden gelenleri .
Ordan toplar alir yerlestirir alicli tarlalardan bayirlardan yukarilara, köye…sehir
gezip dönenleri yeniden.
Simsiyah dumanlanip direklenen tütünüyle arada bir canavar
düdügü ve yürüdükce kuyrugu uzayan kara tiren katarlarini ilk Kumarli`ymis orda
gördügümde simdi hatirliyorum; ve simdi biliyorum ki Ankara
Eskisehir`lerden gelip Sivas`lara
gidiyormus .
Sonra…siyah önlük üstüne beyaz yaka. Köyden ayrilirken
dördüncü sinfinkinin kol dös bagir ilikten dügmeye yamanip yirtilmadik yeri kalmayana yenisi olsun
diyerek, türlü kalemlerin onikiligi ve gip gicir tiggirla Okul hademesi
Kuruhöyük`ten kari koca birlikte yürüten Istiklal Ilkokulu`nda besinci sinifa
gidip gelmeye basladim. Eve üc dakikalik; ana giris kapisindan sola sapinca
bizim evin de adresi olan Egemenlik sokagi sonunda, Sari boyali evin
karsisinda, Ekmek firini ve mahle cesmesinin dibinde Cuma günleri tipki Süt Tozu`ndan kaynatilmis
herkesin eden getirdigi cay sekeriyle
tatlandirilan kupayla veya masrafayla
icilsin sütüyle beraber, gevrek ekmek de
dagitilirdi. Avludaki Akasya her tenefüsün zil caliminda ckul cocuklarini sarar
kucaklasirdi. Kulaklarimda calan cinlayansa Akordiyon calan Cerkez Müzik
ögretmeni ve dersi birakip damarlara isleyen erdemli olma yolundaki Bes Be
sinif ögretmeninin hayata dair her biri birbirinden etkileyici ve güzel
hikayeleri ve öyküleriydi. Sanirim siirseverligim veyazi yazma tutkum ordan
armagan kaldi bana…
Evimize gelince, tüm diger Bagcebasi, Tavukcu ve Civar
mahlalerde oldugu gibi her biri
birbirinden özgün, biri digerine benzemeyen ; fakat tüm görenleri kendine
hayran birakan kösk konak ve saray yavrusu silsilesinden biriydi.
Ana girisi ve Avlusu biri mahleye ismini veren bahceye
biri de labirentlerinde insani icine
saklayip büyüleyici görselligine gizleyen evlerin ara sokagina bakiyordu.
Ermeni, Cerkez, Avsar, Kürt hepsi bir arada, bahcenin Erciyes tarafina bakan
dogu kismindaysa büyük bir binayla görünüp kayboluslarina mihenk mizani tutan oymak
oymak yüksek seslilikte carsiya gelis gidislerini ortaya koyan Roman`larin
mahlesi baslardi.
Granit merdiven basamaklariyla, at nali civisiyla sac
kaplamasi islenmis yerinden zor kimildayan catal kapiya kimin geldigini gören
karsilikli oda pencereleri vardi. Iceri kiloyu geckin kuvvete ihtiyac duyan
büyük anahtarin acmasiyla, agir sürgü kalkar, binbir güclükle iki dönüp
yaptiktan sonra dilli ve agir topkmak - gücü yetmeyenin ceviremeyecegi- düser, ic avlunun her bir odasinin kapilari
karsilikli birbirine mukayet oldugu ve yukardaki essiz sanat eseriyle islenmis
camdan aydinlatma kubbenin her yeri isiklarla doldurup besledigi, kubbenin
altindaki kemer sutun basliklari yine birbirine bakisan aslan figürleriyle
bezeliydi…Oda tavanlari süslü giriftlerle yüsekce pencereye sahip oldugu gib,
pencere ve kapilariysa her biri oyma islemeli zararla kapliydi.
Oda icleri yatak yastik yorgan kiler hacet….koyma büyüklügü
ve genisliginde her biri yine digerinden farkli oyma dolaplarla islemeli
nakisliydi. Kapinin hemen girisi ardinda fenerlik, ciralik yahut sahanlik
olarak yagli boya resimleriyle süslü , duvarin yari hizasindan tavana ulasan
oval oyuklukla kavisliydi. Sokaga dogru acilip disari bakan pencereler camlar
önünde demirle korunakli zevk ve zerafeti temsil ederken, her birinde isiklar
söndügünde geceye örten kepenklerle dayali döseliydi.
Tavanlar saf ve som ince zar islemesinin özenini zirveye
tasiyan, en orta yerinde sapkali lambalarin tsarktigi, birer birer citayla
cicekten yapraga dekore edilmis özgün mimari örnegiyi. Lambalarsa siyah cevirdikce citirdayan ac-
kapa kilidiyle duvarlara ilisikti.
Kubbanin altindaki avlunun bahceye cikan yerinde evin hamami
ve sagli sollu tuvaletleri vardi. Evin bahcesi sogandan sarimsaga herseyi ekip
topladigimiz mahsul topragiydi. Evin ikinci ve diger odalar kisimlariysa,
yukardaki tüm ince zarifligini eksiksiz tasiyan
bu bahceye bitisik kendine mahsus mekan mahaliydi.
Kömürlük odunluk meraminda tursu kurma küpleri, üzüm asma
direkleri ve diger vesaireleri koymak icin evin büyüklügü kapsaminda kemer
kemer kasilmis ve benim kömür getirmek veya odun kirmak icin orda bekledikce
lezzetine doyulmaz tursu denesinden ve suyundan nasiplendigim bodrumlari vardi.
Cam kubbeli avludan dama kivrimli ve kesme taslarla dösenmis
sagl sollu merdiven cikisi vardi. Damin her kösesinde ve orta yerinde ücr beser
mesafeyle ejder baslikli tastan oluklari vardi. Bir bahcedeki acik avludan
yukariya mahlenin her yerinden görünen,
yaz güz baharlar boyunca yapraklarinda efiil efil esen rüzgarin
fisiltilari duyulan kavak agaci vardi..
Deniliyor ki bugün; Katar`in
kendi yüzölcümü büyüklügünün iki mislisi liman bag bostan kiyi köse orman deniz
demeden PETRO DOLLARA satilip topraktan
sicilden feragat edildi..
Ilkesi olmayanin ülkesi de olmaz gercegiyle, CUMHURIYET
ilkeleriyle dogup büyüdükce insan, toplum, ilim, bilim, sevgi, saygi, dil tarih
, kültür, özgürlük, emek, sanat…kisacasi ve hic kuskusuz hayati ayakta tutan
hersey büyüyor ve onursal dengini ve degerini kazaniyor.
Ki bunlar Cumhuriyetcilik, Laiklik, Devletcilik Devrimcilik,
Milliyetcilik, Halkcilik diye alti ana baslikta; biri digerini tüm
samimiyetiyle hayatin gercegine uygun düzenleyip danisip yüzlesip dengeleyen
aydin ilerici refah huzurlu Türk insani ve Toplumunun yurdu yuvasi olmaliydi
ki, ekonomik siyasal kültürel ilim bilim teminatina özgün yarin denen nazli gelecek, onu yerlesip barinacak olanlara maddi
manevi her bakimdan kullananin kulu icadi zavallisi kulklasi kölesine cehaleti
mutsuzlugu gecimsizligi siddeti karanligi eziyeti zavalliligi muhtacligi
bölüsüp bogusan degil, emege ve paylasima dayali egitimli bilicli bütün onursal
zenginligini sunmaya kaynaklik ve topraklik edebileydi.
Tipki bir zamanlar ister sagdan ister soldan, her kazanan
belediye baskaninin oy ugruna GECE KONDU tirilyarderlerini her kacak ve carpik
yapilasmaya talan tarumar ederek bugünlerin yol hüner hokus pokus belleten
akiberini dogurttugu gibi.. Genc taze diri özgür cesaretli dogru dürüst bilgin fikirler
üretemiyor siyaset maalesef. …
Ve bu kokusmus cürümüslügün alisilmis kaniksanmis
kabullenilmis faturasiyla, kendi icinden
kopan her güdenin kolayca kandirip inandirip cekip cevirdigi ve dünkü
saplandigi kabizlikta bugününü hic tanimlayamadigi gibi yarinini coktan unutmus
ve umudunu kesmis, eski parcalarinin Altili Masasi`na yahut TEKLI saltanat
furyasina, senede kitap okuma sayisi biri bile bulmayan ÖRGÜTLÜ CEHALETI tüm
dert endise kargasa sorun acmaz cikmazlarla bogup, derten belaya baska hayat
olmamanin bagimli güdümlü ezikliginin seceneksiz tikanmisligina bekle ha bekle,
inzivasinda ömür üzüp cile yormakta.
Seyfi Karaca………….Ocak / 22