İnat
ettim! Taa ki uyanıp, Tanırı Dağları Doruklarından Aral Gölüne akan Irmakta; yüzümüzü yıkayıp
uyanıcıya kadar, bazen ayak tabanımızı, bazen koltuk altımızı gıdıklayacağım.
Uyanmayı
hep birlikte başarabilirsek, kendimize
gelinceye, o zaman çekerim elimi; gıdıklamaktan vazgeçerim.
Cumhuriyet
çocuğu olarak, Osmanlı hayranlığını
içime sindiremiyor, kabul edemiyorum.
İnkar edecek de değilim elbette. Türklerin engin tarihinde bir Osmanlı
İmparatorluğu var.
Hem
de, bu gün kü bir insan ömrü göz önüne
alınarak hesap edilirse; uzun süre yaşamış da denebilir.
Hz
Adem’in 2000 sene Hz Havva’nın 2040 sene yaşadığı düşünülürse o zaman
da, çocuk yaşta yıkıldığı
söylenebilinir.
Madem ki Osmanlı diye bir devlet var öyleyse biz neyi
tartışacağız*,
Hemen,
lafı uzatmadan özet olarak konuya girelim.
Osmanlı
ismi; bir ırk, bir etnik kimlik değil, bir hanedanlığın adı!
Osmanlı
Hanedanlığının atası sayılan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundan
bir Türk idi.
Her
Türk gibi Osman Gazi’de iyi bir askeri
talim ve terbiye alarak yetişti.
Selçuklu
İmparatorunun uç beyi olma şerefine nail oldu. Anadolu'nun Türkleşmesi
faaliyetlerime katıldı.
İmparatorluğa
yürüyen Türk Devletinin temellerini attı.
Kötü
mü etti elbette hayır. İyi mi etti tabi
ki bin kere evet!
Lakin
geldiğimiz noktayı iyi değerlendirmek, tarihi doğru okumak; geleceğimizi sağlam
inşa etmek mecburiyetindeyiz.
Kısaca
ifade etmek gerekirse Osmanlı bir isimden doğmuş bir hanedanlık!
Bir milletin
adı değil!.
Bir
soyun,bir etnik kökenin; bir nesebin geçmişi değil!
İmparatorluğa
uzanan tarih çizgisinde hem eksileri hemde artıları var. Artı ve eksileri ile
birlikte tarihe mal oldu ve tarite kaldı.
İyilik
ve kötülüğünü tartışmak değil amacım, tarih olan Devleti yeniden inşa etmeye
çalışmanın beyhudeliğini dile getirmek.
Özellikle duraklama ve gerileme dönemindeki Osmanlı’nın
neyini özlüyor, nesine özeniyorsunuz?
·
Sarayda ki cariyelerle yaşanan halveti mi yoksa nikahsız çok eşliliği mi?
·
Harem-i Hümayun’da ki (400’den 1600’e kadar değişen ) esir
cariyeleri mi?
·
Padişah’ın kendi oğlunu, şehzadenin; kendi öz kardeşini
boğarak öldürdüğü baba ve kardeş cinayetlerini mi?
·
Türk’lerin
Devlet yönetiminden dışlanmasını mı?
·
Devşirmelerin devleti yönetmesini mi çok
arzuladınız?
·
Yoksa, Devşirme gençler için kurulan, Türk çocuklarının kabul
edilmediği “Enderun “
devşirme mekteplerini mi?
·
Vilayetlerin paşalara kese
kese altın karşılığı satılmasını mı
yoksa Anadol'unun bir uçtan öbür uca cehaletini mi
·
Yoksa, Sivas Valisi İbşir
Paşanın güzel eşini isteyen Sultan İbrahim Hayranlığınız mı, su yüzüne çıktı?
Biliyorum bu
yazıyı mısırdaki sağır Sultan yazsaydı benim sorduğum bu soruları, aynı
ifadelerle olmasa da; bir başka kalıp içinde sorardı.
Bu beylik soruların cevabını azıcık mürekkep yalayan her okur yazar bilir.
Aslında tarihin derinliklerinde, gün yüzüne
çıkartılması gereken o kadar çok gizemli gerçekler var ki, insanın yazarken yüzü
kızarır.
Yüzümüz kızarmasın diye üstü örtülü dokunalım
da siz merak ederseniz derinliğine ininiverin.
Hiç kimse saray Ağaların zulmü yüzünden
Anadol'unun harap olduğunu bilmediğini söylemesin!
Afyonkarahisar’da Haydaroğlu, Konya
civarlarında Katırcıoğlu, Halep taraflarında İbşir Paşa ve Seydi Ahmet Paşa’nın
Anadolu’yu ateş gibi yakan zulmünü Türk Halkı unutur mu?
Katırcıoğlu’nun yolları kesip Hacca gidenleri
soyduğunu, İbşir’in adamlarının köyleri
bastığını, ahalinin mallarını gasp ettiğini; kadın ve kızlara tecavüz ettiğini
de tarih kitaplarına ben yazmadım.
Size bir kaynak vereyim!
Ahmet
Refik Altınay’ın KADINLAR SALTANATI’NI,
Alphonse de Lamartine’in Osmanlı Tarihine ucundan kıyısından bakınca, aklı
selim, gerçek medeni insansan; Osmanlıya hayranlık duyma hevesi şişirilmiş
balonun söndüğü gibi söner.
Tarih’i değişik kaynaklardan biraz
incelediğimiz de, Osmanlı’nın Cumhuriyetten eksilerinin olduğunu görür;
fazlanın olmadığına tanık ederiz.
Şu su götürmez bir gerçek ki, Anadolu insanı
Cumhuriyetle Anayasal hakka kavuştu, birey olduğunu cumhuriyetle öğrendi.
Türk kadın
cariye olmaktan, esir pazarlarında alınıp satılmaktan Cumhuriyet
kurulduktan sonra kurtuldu.
Türk deyince dili şişenler, Atatürk dememek
için bin dereden su getirenler; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde iktidar olanlar, Padişah İsimlerini yaşatmak için Köprüye-
geçite verirken: Alenen Atatürk’ü
unutturmak istiyorlar.
Unutturabilirler mi? bu sorunun cevabını gelin
rahmetli İsmet İnönü Versin.
Hadi Canım Sende…
Yazarın
Sonraki Yazısı