Güley Hanım,
yüzde 83 oranında bedensel engelli bir insan. Engelinden dolayı yürüyemiyor. Ev
içerisinde yerde oturarak ve emekleyerek hayatını sürdürüyor.
Evinden dışarıya ise akülü tekerlekli
sandalye sahibi olan kadar hiç çık(a)mamış, çıksa da kapı önünden bir adım
ileriye gidememiş ve dolaşamamış bir insan.
Yıllar önce ilk akülü tekerlekli sandalyesine
kavuştuktan sonra rahmetli Recep Şimşek adlı üyemizin tavsiyesi ve girişimi
üzerine derneğimize gelmiş ve üye olmuştu.
Konuşması çok doğal, içten ve samimiydi.
İçinde en ufak bir kötülük dahi geçmeyen saf, inançlı ve inancının gereklerini
de aksatmadan yerine getirmeye çalışan güzel yürekli bir insan. Yerde
emekleyerek yaşamasına rağmen yatalak olan yaşlı annesine bile vefat ettiği ana
kadar o haliyle yıllarca bıkmadan usanmadan bakmış birisi.
Güley Hanım ile annesinin tek geçim kaynakları
ise Kore gazisi olan rahmetli babasından annesi ile kendisine bağlanan yetim
aylığıdır. Aldıkları bu maaş geçinmelerine yetmediği gibi bir de yatalak olan
annesinin beslenme mamasına, ilaçlarına, alt bezlerine ve diğer giderlerini
karşılamaya dahi yetmemektedir.
Bu nedenle Güley Hanım, ev içinde oturduğu
yerde mahalledeki kadınlara etek, şalvar vb gibi dikiş işleri yaparak evin
ekonomisine katkıda bulunmaya çalışır. Ev ekonomisine katkıda bulunduğu gibi kötü
günler içinde lazım olur düşüncesiyle kıyıda köşede ufak ufak birikimler
yapmaya çalışır.
Herhangi bir engeli olmayan insanların dahi
yap(a)madığı büyük bir fedakârlık ve özveriyle yemesinde içmesine, banyosundan
tuvaletine kadar her şeyiyle tek başına oturduğu yerden ilgilendiği annesi
vefat ettikten sonra biriktirdiği paraların üzerine biraz da borçlanarak kendi
yaşantısına uygun bir ev alır ve yerleşir.
Evinin borçlarını bitirene kadar dikiş
işlerine devam ettikten sonra “Babamdan bağlanan maaş az da olsa geçinmeme
yetiyor. Bir boğazım değil mi, fazlasında gözüm yok.” diyerek bırakır. Bunu
yapacak kadar gözü gönlü tok bir insandı.
Yemeyip içmeyerek, dişinden tırnağından
artırarak aldığı evinde yaşayan Güley Hanım da, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depreme
evinde yalnızken yakalanır. Asrın felaketi denilen depremde her engellinin
yaşadığı sorunları birebir yaşamış ve günlerce yaşam mücadelesi vermişti.
Deprem nedeniyle hasar gören binlerce evlerden bir tanesi de Güley Hanımın
evidir.
Evinde oluşan hasarları tamir ettirmek
istediğinde ise çok yüksek maliyetlerle karşılaşınca üzüntüye kapılır. Çünkü
duyduğu yüksek ücretlerle evindeki hasarları tamir ettirmesi onun için imkânsızdan
öte bir şeydir.
Kore gazisi olan rahmetli babasından bağlanan
yetim aylığı olarak aldığı maaş 4 bin lira kadardır. Aldığı bu 4 bin lira maaşı
bir yıl süresince yemeden içmeden biriktirmiş olsa dahi evindeki hasarı
yaptırması imkânsızdır.
Bu nedenle evinin bağlı bulunduğu Battalgazi
Kaymakamlığı ile Battalgazi Belediye Başkanlığına giderek durumunu anlatmaya
çalışır. Ancak olumlu bir netice alamaz. Ardından ise Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanına ulaşarak ona da durumunu anlatır ve yardımcı olmasını talep eder. Her
başvurduğu yerde geçimine dahi yetmeyen aldığı maaş ile evinde oluşan hasarı
tamir ettiremediğini ve bu nedenle yardımcı olmalarını söyler.
Çalmadık, başvurmadık kapı bırakmamasına
rağmen her gittiği yerden ne yazık ki olumlu bir yanıt alamaz. En son Malatya
Valiliğine giderek Açık Kapıya başvuru yapar. Birkaç gün sonra oradan gelen
telefon üzerine büyük umutlarla giderek konuyu sorar. Aldığı yanıt Battalgazi
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına gidip başvurması gerektiğidir.
Vakfın yerini bilemediği için yardımcı olmamı
istedi. Bulunduğum yere yakın olduğundan yanıma gelmesini ve birlikte giderek
yardımcı olabileceğimi söyledim.
Vâkıfa gittiğimizde binanın ön ve arka girişinde
bulunan rampaların standartlara uygun olmadığını gördüğümde moralim bozuldu.
Engelli vatandaşların yoğun gittiği yerlerin başında bulunan vakfı daha önce
Malatya Valiliği Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu olarak
denetlememize rağmen en ufak bir değişiklik yapılmamıştı.
Binanın önünde uygun boş alan olmasına rağmen
füze rampası gibi standart dışı ve sağlıksız o rampayı yapmak hangi sivri zekâ
akıllının aklına geldi merak ediyorum. Galiba rampayı engelliler kullansın diye
değil de uzaya füze fırlatmak amacıyla yaptırdılar. Yoksa bunun başka bir
açıklaması olamaz. Ne diyelim vakıf müdürü ile diğer görevlilerin erişilebilirlik
konusundaki anlayışları ile engellilere verdikleri değer bu kadar olsa gerek.
Moral bozukluğuna rağmen yardım alarak binaya
girdik ve Güley Hanımın durumunu anlatarak valilikten gönderildiğini söyledik.
Tekrar başvurusunu aldılar ve bir iki haftaya kadar sonucun belli olacağını
söylediler.
Güley Hanımın büyük umutlar bağladığı bu
başvurudan da ne yazık ki olumlu bir sonuç alınmadı. Bizzat gidip rampadan
dolayı içeriye giremeyeceğim için bir görevliden sonucu sordum ve
reddedildiğini öğrendim. Aldığım sonucu üzülerek de olsa Güley Hanımı arayıp
bildirdim.
Bir engelli vatandaşın evini tamir ettirmeye
destek veremeyen sözde duyarlı geçinen kurum, kuruluş ve yetkililere sormak
istiyorum. Ülke olarak yüksek enflasyon canavarıyla boğuştuğumuz yetmezmiş gibi
birde depremin açtığı yaralarla uğraştığımız günümüz şartlarında aylık 4 bin
liranın elektrik, su, doğalgaz, mutfak masrafını karşılamayacağını sizlerin de
bildiğine eminim. Bunu bilmenize rağmen depremin ardından oluşan büyük yıkımlar
nedeniyle tozdan topraktan geçilmeyen bir şehir haline gelen Malatya’da,
engellileri bırakın engelsiz insanların dahi bir yerden bir yere gitmekte
zorlandığı ortadayken, okuryazar olmayan gariban bir engelli insanı futbol topu
gibi oradan oraya dolaştırmalarınızla engellilere verdiğiniz değer bu kadarmış.
Yazık! Tek kelimeyle yazıklar olsun diyorum!
Sonuç olarak başvurulan yerlerden olumlu
yanıtlar alamayan Güley Hanımın evini yine birkaç engelli arkadaşımız ve
duyarlı insanların katkılarıyla kendimiz yaptırmaya çalıştık.
Sözün özü olarak, Güley Hanım ve onun gibi
depremde mağdur olan engellilerin evlerindeki hasarları onarmak ve tadilat
etmek amacıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile diğer bakanlıklar başta
olmak üzere Malatya Valiliği ve diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşları
tarafından Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler vb. gibi uluslararası fonlara
başvuru yapılarak bir proje, bir çalışma yapılamaz mı? Böyle bir projenin ve
çalışmanın yapılmasıyla Anayasaya eklenen pozitif ayrımcılığın kâğıt üzerinde
olmadığı tüm kamuoyuna gösterilmiş olunacaktır. Sizce de öyle değil mi?