Lisanım yitik , mısralar noksan ,
İlâhi bir lütuf beklediğim , bir cilveli aksân .
Her tarafta muteber sadâlar ,
Ve hayli zordur alışıla gelmedik vedâlar .
Bir ince sızı bir ince dehliz ,
Önümde aşılamaz dertlerden bir deniz .
Pususunda sabâh'ın nice yıkık hülyalar ,
Fecrin âtisinde cinayete kurban ûlyalar .
Bir derin vehm"in telâşında sanrılar ,
Kalbi en çok sevdiklerin yaralar .
Bir film şeridi gibi hayâtımdan acı kesikler ,
Hüviyetinden asliyyetine kadar kaybolmuş kimlikler .
Trabazan"ın önünde kurulmuş ölüm kokan ağaçlar ,
Nokta ile virgül'e benzer kederden ayraçlar .
Ya çare bu deryây'ı ateşe verip sarmaksa ,
Ya İnsânı İnsan yapan hakiki bir ahlâksa ?
Paryasında kalmış vatan'ın soğuk sularında,
Hayat ne zor bir mesel imiş , ölümle hayat arasında .
Kalmaksa ya çare , yaşamaksa yaşatmaktan daha hisveri ,
Heyhât , nerede kaldın ey cellâdım , nerede o meçûl özveri ?
Prangalar'a vurulmuş ruhumun akmakta göz yaşı ,
Anladık ki bir mazlumun âh'ı inletir dağı, taşı .
Bu ne his , bu ne ırak çaresizlik ,
İşte ölmekten beter kimsesizlik .
Her gece bir lahzâ da kaybolan yıllarım ,
Gidene değil bundan gayrı kalana ağlarım .
İşte sarılması zor olan o âmâ yaralarım ,
Mürekkebimden kan damlar , iki satır karalarım .
Öylesine bir naiflikte yazar , dünya ile uhrây'ı aralarım ,
Hüsn-ü hicâz kokar benim mateme düşkün baharsız baharlarım .
Yahut mehtâbında giryân olduğum o fevkalâde sandal ,
İçimde ki o ihtiyar , artık yaşamaktan düşmüş , hantal .
Kırık kalplerin ardında kırık olurmuş hayatlar,
İnsan ekmek gibidir , açıkta kalınca bayatlar .
Taze tutulması müstehâk duygular ,
Vesveselerden müberri , hakikatten ırak kurgular .
Yaradılanı ancak Yaradan sorgular ,
Şimdi ilkbahâr'ın yerini almış sonbahardan kalan solgular .
Bir nefes misâli , şûlemde gizli kederlerim ,
Bundan gayrı her lahzâ da adını yüreğime kazıyıp der'lerim .
Âh benim tahammüle zor kederlerim ,
İşte bir nefes kadar yakın , binlerce kaderlerim.
Ben hem kâğıt hem kalem hem defterim ,
Beyhûde içimde katledilen hayâllerim .
Bin umûd'u yıkar bir ufak zanlar ,
Ağlarsa kalbim bundan gayrı yaşadıklarına ağlar .
Kendinize iyi bakın, ey suskun dostlar,
Konuşmayan diller , konuşmayan duvarlar.
Yakut misali içimde parlayan bir nûr,
Dinmedi şu kederlerim inmedi bir lahzâ sürûr .
İhsan olur mu bilmem gayrı muhabbet bana ,
Bundan gayrı keder bana huzur sana .
Dökülmesin âb-ı hayatından bir zelle râm ,
Senin mahzuniyyetindir bana harâm .
Ey gül'ü gül yapan , daney'e hayat sunan ,
Bir okkalı muhabbet'e beni âşina kılan .
Bir cemâl'in çehresine püryân oldum,
Aşk ummanında gayrı üryân oldum .
Ben yüreğinden kesilen bir koldum ,
Yaşamaya azmetmek gibi bir hata ile açan güllerimi soldurdum .
Amma bir umûd içimde beni ötelere atan ,
Hakiki bir iman ki beni diyarlardan diyârlara katan .
Haindir bundan gayrı sevdasına sahip çıkmayan ,
Haindir ! Bir heves uğruna bin diyâr-ı muhabbetten vazgeçip mahbûb'un satan .
Ey zahit , sen benim afâkıma etme istincâb,
Kimi Hâk ile şebâb , kimi Nâ - Hâk ile kılmış istihzâb !
Ey benim nazarım , hilmetim , muhabbetim ,
Zifiri karanlık girdâbımda dahi parlayan , nûr-u gevherim .
Yumuk gözlerin'in altında konaklayan bir garib'im ,
Hüsn-ü hayâtım , benim gam kokulu hazân mevsim'im .
Şefaatim , kerametim , sıdkiyyetim ,
Kalbin'in her köşesinde yanan bir alevim .
Ey benim al evim , hicaz kokulum , meskenim ,
Dert daşûm , bağ - daşûm , diyâr-ı gurbetim.
Senin sahralarına sürdüm bu aşktan orduyu,
Görmek , işitmek , tatmak bu sahralarda zor duyu.
Zira senin vecdine secd eder olmuş yüreğim ,
Allahım , o dur gayrı senden son dileğim .
Artık arş-ı muazzamada açılsın o ulu kapılar ,
İcabet görsün dualar , yıkılsın gayrı zulümden yapılar !
Ey benim misk-i gülistân kokulum ,
Ben kalbinde saklanan süveydây-ı derûnum.
Benim sayfa sayfa yazıpta bitiremeyeceğim ulu manâm ,
Bu celsede bana kalan , Aşk'ın Darında Ya Hayat Ya İdâm !