M.
NİHAT MALKOÇ
Eğitimcilikten
Sendikacılığa 60 Yılın Muhasebesi
Eğitimci,
araştırmacı, sendikacı, mütefekkir, şair ve yazar Mehmet Akif İnan, 12 Temmuz
1940 tarihinde Şanlıurfa'da, Balıklıgöl Mahallesi'nde dünyaya gelmiştir. Gümrük
memuru olan babasının adı Hacı Müslim, aslen Kahramanmaraşlı olan annesinin
ismi ise Şakire Hanım'dır. Baba tarafından Mirzaali Aşireti'ne mensupturlar.
Ailenin
altı çocuğundan en büyüğü olan Mehmet Akif İnan'ın çocukluk ve ilk gençlik
yılları Urfa'nın Su Mahallesi'nde geçmiştir. İlkokulu Urfa Cumhuriyet
İlkokulu'nda, ortaokulu ve liseyi ise Urfa
Lisesi'nde okumuş; fakat lise son sınıfta bir öğretmeniyle münakaşa ettiği için
son senede naklini annesinin memleketi olan Maraş Lisesi'ne aldırmak
mecburiyetinde kalmıştır. Bu nakil, şair için bir çeşit sürgündür. 1959'da,
sadece bir yıl okuduğu Maraş Lisesi'nden mezun olmuştur. Liseyi bitirdikten
sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü'ne girmiş, ikinci sınıfta okuluna bir yıl ara verse de,
1972'de buradan mezun olmuştur. Üniversiteye bir yıl ara veren İnan'ı, şair ve
yazar Nuri Pakdil, okulunu bitirmesi
hususunda ikna etmiştir. O zamanlar fakülteden mezun olmak için öğrencilere tez
hazırlattırırlardı. Mehmet Akif İnan da
"Cumhuriyetten Sonra Türk Şiiri" konulu bir tez hazırlayarak
okulundan mezun olmaya hak kazanmıştır.
Mehmet
Akif İnan, fakülteyi bitirdikten sonra Uşak İmam-Hatip Lisesi'nde, Gazi Eğitim
Enstitüsü'nde ve Ankara Fen Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak çalışmıştır.
Son okulundaki öğretmenlik vazifesi son nefesini verene kadar devam etmiştir.
Hislerini
şiire ve yazıya ustalıkla döken Mehmet
Akif İnan'ın ilk şiirleri ve yazıları 1957’den itibaren memleketinin yayın
organı olan Urfa Demokrat gazetesinde yayımlanmıştır. Akif İnan, henüz
öğrencilik yıllarında (1962-64) Salih Özcan'ın sahibi olduğu Hilâl dergisi ve
yayınlarının idareciliğini üstlenmiştir. Şair İnan'ın yazı ve şiirlerinin bir
kısmı, 1958-1993 yılları arasında Ankara merkezli 367 sayı çıkan bu İslâmî dergide
yayımlanmıştır.
Üniversite
öğrenimine bir süre ara veren Mehmet Akif İnan, 1964-69 yılları arasında Türk
Ocakları Genel Merkezi’nde müdürlük yapmıştır. Bu dönemde başta "Türk
Yurdu" olmak üzere; "Türk Ruhu, Filiz, Fedai, Orkun, Oku, Defne ve
Yeni İstiklâl" gibi dergi ve gazetelerde şiir ve yazıları yayımlanmıştır. Bu
dergilerde yayımlanan şiirlerini kitaplarına almamıştır. 1959’da Urfa'da bir
grup arkadaşıyla "Derya" adlı bir gazete çıkarmıştır. 1972'de ilk
kitabı olan "Edebiyat ve Medeniyet Üzerine" adlı eserini
yayımlamıştır.
Teşkilâtçı
bir insan olan Akif İnan,1969-1972 yıllarında Türk Taşıt Sendikası’nda uzman
sendikacı olarak çalışmıştır. Bu onun sendikacılıktaki ilk tecrübesi olmuştur. 1965
yılının 23 Temmuz'unda edebiyat öğretmeni Sevim Hanım'la evlenmiş, bu
evlilikten 1967'de kızı Şakire Banu dünyaya gelmiştir. Akif İnan 1975'te
askerliğini kısa dönem olarak yapmıştır. 1980 yılında da Hac farizasını yerine
getirmek üzere kutsal topraklara gitmiştir.
Mehmet
Akif İnan, 1999 senesinin ortalarında kanser hastalığına yakalandığı için
Ankara'daki çileli hastane süreçleri başlamış; fakat buna rağmen sendikadaki
görevini ölümüne kadar devam ettirmiştir. Hastalığı ilerleyince yaşama dair
ümitler kaybolmuş; doğduğu topraklara, memleketine götürülmüştür. "Yılların
alnıma çektiği çizgi/Kocalttı başımı bir ehram gibi//Yaslasam gövdemi karlı
dağlara/Sonsuz bir uykuya kavuşsam bir gün" diyen Akif İnan, 2000 yılının
ilk günlerinde tarihler 6 Aralık'ı gösterirken mübarek bir Ramazan gecesinde
Rabbine kavuşmuştur. 07 Ocak'ta mahşerî
bir kalabalığın mahzun şahitliğinde memleketinde, Urfa Harran Kapı Aile
Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.
Mehmet
Akif İnan'ın adı başta memleketi Şanlıurfa olmak üzere, değişik illerimizdeki
okullara, kütüphanelere, hastanelere, cadde ve parklara verilerek hatırası
yaşatılmıştır.
Mâzi
Ağacından İstikbâl Meyveleri Toplayan Titiz Bir Bahçivan
Mehmet Akif İnan millî ve manevî motiflerle
bezenmiş bir şiir bohçasıdır. Bu bohçada bizi biz yapan değerler vardır.
Osmanlı'dan Cumhuriyete kadar kadim medeniyetimizin ana ve ara renkleri bu
bohçada uyum içerisindedir. Hiçbiri bir diğerini imha peşinde değildir.
Mehmet
Akif İnan, aynı zamanda adaşı olduğu millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un
dillendirdiği "Asım'ın Nesli"nin mücessem hâliydi. Kendi de böyle bir
nesil yetiştirme arzusu ve gayreti içerisinde olmuştur. Onun bu güçlü azmi,
zamanla en güzel meyvelerini vermiştir.
Mehmet
Akif İnan; düşüncesi ne olursa olsun kimseyi ötekileştirmeyen, emeği ve alın
terini daima önceleyen dost canlısı ve vefa sahibi bir insandı. O,
"Yorumlar" adlı şiirinde "Bütün giysileri yırtsak yeridir/Yeter
bize vefa elbiseleri" diyerek vefaya vurgu yapar.
Bir vefa
abidesi olan Akif İnan'ın 60 yıllık bereketli hayatına baktığımızda onun vefayı
hayatının paydası olarak gördüğüne, onu kuru sözlerle değil, tavır ve
davranışlarıyla ispatladığına şahit oluruz. Zira o, bütün dostlarına son
nefesine kadar vefalı davranmıştır.
Mütefekkir
şair Mehmet Akif İnan; fikir yazılarını
Millî Gazete, Yeni Devir ve Yeni İstiklâl gazeteleri aracılığıyla okurlarına
ulaştırmıştır. Bu gazetelerdeki yazılarında zaman zaman Akif Reha, Akif Rehavî,
Mehmet Reha ve Mithat Mirzaali takma adlarını kullanmıştır.
Mehmet
Akif İnan'ın ikisi şiir, dokuzu nesir olmak üzere 11 kitabı mevcuttur. Şiir kitapları "Hicret" ve "Tenha
Sözler" adını taşımaktadır. Nesir türündeki eserleri ise şunlardır:
"Edebiyat ve Medeniyet Üzerine", "Yeni Türk Edebiyatı (Oktay
Çağlar ile)", "Din ve Uygarlık", "Cumhuriyet’ten Sonra Türk
Şiiri", "Edebiyat, Kültür ve Sanata Dair", "Siyaset Kokan
Yazılar" , "İslâm Dünyası ve Ortadoğu" , "Söyleşiler",
"Aydınlar, Batı ve Biz". Söz konusu kitapların yeni baskıları
kurucusu olduğu Eğitim-bir-sen tarafından yapılmıştır.
Şiirde
özgünlüğüyle tanınan Mehmet Akif İnan,1982’de KASD Deneme Ödülü’nü almıştır.
1995’te Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta yapılan Türkçenin Üçüncü
Uluslararası Şiir Şöleni’nde kendisine Türkmenistan’ın ünlü şairi Mahdum Kulu
Şiir Ödülü verilmiştir.
Mehmet
Akif İnan, Sendikacı Kimliğiyle Bütün Anadolu Şehirlerini Dolaşmıştır.
Merhum Mehmet
Akif İnan, şair ve yazarlığının yanında, teşkilâtçı bir insandı. O, bugün hem
kemiyet hem de keyfiyet bakımından Türkiye'nin en büyük sivil toplum
kuruluşları ve memur sendikaları olan 1992'de kurulan Eğitimciler Birliği
Sendikası(Eğitim-Bir-Sen) ile 1995 yılında kurulan Memur-Sen Konfederasyonu'nun
kurucu genel başkanıydı. Bu görevini 1993 ilâ 2000 yılları arasında başarıyla
sürdürmüştür. Sendikacılık alanında görev yaptığı süre içerisinde dürüstlüğü ve
açık sözlülüğüyle sendikacılıkta çığır açmıştır.
"Her
eylem yeniden diriltir beni/Nehirler düşlerim göl kenarında" diyen Mehmet
Akif İnan lafazan değil, samimi ve kararlı duruşuyla bir eylem adamıydı. Sendikacı
kimliğiyle dur durak bilmeden bütün Anadolu şehirlerini dolaşmış, insanları
kenetlemiştir. Gerçek bir dava adamı olan İnan, Anadolu insanının şahsına
münhasır bütün güzelliklerini yüreğinde mezcetmişti. Bu emsalsiz güzelliklerin
rengi ve kokusu, yaptığı her işe sinmiştir.
İnancını
hayat tarzına dönüştüren, millî ve manevî kıymetlere samimiyetle inanan Mehmet
Akif İnan, inananların yüz akıydı. Onun müteşebbisliği ve aksiyon adamlığı
Müslüman kesime büyük bir heyecan ve cesaret getirmiştir. O, bir sendikacı
olarak sahaya çıktığı güne kadar ezilen, haklarını aramayan, aramadığı için de
alamayan, tek tepkisi tepkisizlik olan, kanun gücü karşısında eli kolu bağlı
oturan, sindirilen, çaresiz insanlara güven aşılayarak ve de önlerinde
yürüyerek çare olmuştur. Üzerine ölü toprağı serpilen millî ve manevî şuuru
uyandırmıştır. Sendikacılığa Müslümanca bir bakış açısı getirmiştir.
Sendikacılığı
hak aramanın yanında kültürel bir birliktelik olarak da gören Mehmet Akif İnan,
gücünü koltuktan alan değil, koltuğuna ve girdiği her ortama değer katan bilge
bir insandı. Onun içindir ki kartvizitine bakılmaksızın her zaman saygı duyulan
bir insan olmuştur. Sendikacılıkta kendi düşüncesini değil, daima ortak aklı
esas almıştır.
Eğitimin
mutfağından gelen bir insan olan Mehmet Akif İnan, ilk olarak Eğitimciler
Birliği Sendikası'nı(Eğitim-Bir-Sen'i) kurarak aydın ve erdemli bir kitleyi
arkasına almıştır. Onun tek derdi bu kitlenin maddî refahını sağlamak değildi.
Ülkenin lokomotifi olan bu kesimin birikimlerinden yararlanmak, rayından çıkan
eğitimi tekrar rayına oturtmak, eğitim meselelerini masaya yatırmak, topyekûn bir eğitim seferberliği oluşturmak, eğitime
millî ve manevî ölçüleri esas alarak şekil vermek onun gayelerinin başında
geliyordu.
Mehmet
Akif İnan'ın Lise Yıllarında Başlayan ve Hiç Bitmeyen Şiir Sevdası
Üslûp sahibi
usta bir şair olan Akif İnan'ın edebiyat sevdası Maraş Lisesi'ndeki öğrencilik
yıllarına dayanır. İnan'ın, liseyi memleketi Urfa'da okurken kaderin tecellisi
bir sebeple, naklini Maraş'a aldırması onun özellikle edebî hayatında çok
önemli bir dönüm noktası olmuştur. Zira Maraş Lisesi'nde, gelecekte "Yedi
Güzel Adam" olarak anılacak olan Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Alaeddin
Özdenören ve Rasim Özdenören'le tanışmıştır.
İyi bir
şair olan Mehmet Akif İnan az ve öz şiir yazmıştır. Büyük bir özenle ve
titizlikle kaleme aldığı şiirlerini bir kenarda bekletmiş, tabir caizse
demlenmeye bırakmıştır. O, hayatı boyunca "Hicret" ve "Tenha Sözler" adıyla sadece iki
şiir kitabı çıkarmıştır. 1974'te yayımladığı ilk şiir kitabı olan "Hicret"
ile 1991'de yayımladığı "Tenha Sözler" arasında tam 17 sene vardır. Bu
da onun şiir işçiliğindeki titizliğini ve hassasiyetini gösterir.
Mehmet
Akif İnan büyük ve kadim bir medeniyetin, İslâm medeniyetinin mümessiliydi.
Onun içindir ki İnan'ın şiirlerinin merkezinde saman alevi gibi bir anda
kaybolan beşerî aşklar değil, bir ömür savunduğu İslâm ve insanlık davası
vardır. O kendi meselelerini bir kenara bırakmış, mazlum İslâm ümmetinin
meselelerine kafa yormuş, kendince çözümler aramıştır. Onun içindir ki ona
"Mescid-i Aksa ve Kudüs Şairi" denmiştir.
Mehmet
Akif İnan'ın yolu, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en etkili fikir, sanat
ve edebiyat dergileri olan Büyük Doğu, Diriliş, Mavera ve Edebiyat'la
kesişmiştir.
Mehmet
Akif İnan, Şeref Turhan'ın Ankara'daki kitapçı dükkânında gelecekte çok iyi
dostluklar kuracağı, birlikte ortak dergiler çıkaracağı Nuri Pakdil'le
tanışmıştır. 1963'te Türk Ocağı'nda müdürlük yaptığı yıllarda Pakdil'le aynı
evde kalmıştır. İkili arasındaki dostluk ve samimiyet her geçen gün ilerlemiş, 1969'da
Nuri Pakdil'le Edebiyat dergisini kurmuşlardır. Alaeddin ve
Rasim Özdenören kardeşler ile Erdem Bayazıt da kurucular arasındadır. Söz
konusu derginin ilk sayısı Şubat 1969'da yayımlanmıştır. Akif İnan'ın onlarca
yazısı ve şiiri bu dergi aracılığıyla okurla buluşmuştur. Akif İnan bu derginin
aynı zamanda isim babasıdır. İnan'ın ilk şiir kitabı olan Hicret'teki şiirlerin
tamamı bu güzide dergide yayımlanmıştır.
M. Akif
İnan'ın hayatında iz bırakan ve
şairliğinin inkişaf etmesinde çok önemli rol oynayan dergilerden biri de
Mavera'dır. Mavera onun şairlik hayatında dönüm noktasıdır. Bu dergiyi "Yedi
Güzel Adam" olarak da adlandırılan Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem
Bayazıt, Akif İnan, Nazif Gürdoğan, Bahri Zengin ve Hasan Seyithanoğlu, M. Akif
İnan'la birlikte çıkarmışlardır.
Derginin ilk sayısı Aralık 1976'da okurla buluşmuştur. 1976’dan 1990’a
kadar aylık edebiyat dergisi olarak yayımlanan Mavera, toplamda 164 sayı
çıkmıştır.
Şair
Mehmet Akif İnan'ın öncelikle bir okur
olarak sıkı irtibat içinde olduğu, daha sonra da eserlerini yayımladığı bir
başka dergi de Sezai Karakoç'un 1960-1992 yılları arasında toplam 396 sayı
yayımlanan düşünce, edebiyat ve siyaset muhtevalı Diriliş dergisidir.
1960'da
Maraş'ta Necip Fazıl'la tanışan Mehmet Akif İnan'ın şiir ve yazıları Üstad
Necip Fazıl'ın ses getiren Büyük Doğu mecmuasında da yayımlanmıştır. Bu dergi
onun için adeta manevî bir sığınaktır. Şairin "Anamı sorarsan Büyük
Doğu'dur" mısrası buna delildir.
Bir gönül adamı olan Mehmet Akif İnan
gelenekle bağlarını koparmamış, tabir caizse "kökü mâzide olan âtî"
diyebileceğimiz usta bir şairdir. Birbirinden derin, şekil ve içerik açısından
öncekilere benzemeyen özgün şiirlerine baktığımızda bunu açıkça görürüz.
Modern
zamanların dervişi diyebileceğimiz Mehmet Akif İnan edebiyat ve tasavvufla iç
içe yaşayan bir münevverdi. Onun şiirlerinde tasavvufun derin izlerini bulmak
mümkündür. Yepyeni bir imge evreni
kuran Mehmet Akif İnan'ın şiirlerinde daha çok gazel tarzını benimsediğini
görürüz. Fakat onun yazdıkları Divan edebiyatını taklit değil, onun modern
çizgiye oturtulmuş şeklidir. Zira "Umut Gazeli", "Adsız
Gazel", "El Gazeli" adlı bu gazellerde divan edebiyatı
kurallarına uyulmamıştır. Zamanla her şey değişirken o da şiirinin temel
dinamiklerini çağın gereklerine uydurmuştur. Böylelikle zamanın gerisinde
kalmamıştır.
Mehmet
Akif İnan Tercihini Siyasetten Yana Değil, Eğitimden Yana Kullanmıştır.
Binlerce
talebe yetiştiren Mehmet Akif İnan malumat taciri değil, öğrencilerine sevgiyle
yaklaşan, bu minvalde güçlü karakterler inşa eden iyi bir eğitimciydi. Ona göre
mühim olan çok bilmek değil, şahsiyet sahibi olmaktır. Uşak İmam-Hatip
Lisesi'nden Gazi Eğitim Enstitüsü'ne ve nihayetinde Ankara Fen Lisesi’ne kadar
görev yaptığı her okulda iz bırakmıştır. O, bu ülkenin eğitimle kurtulacağına
inanan, eğitimsizlikle batacağı endişesini taşıyan ufku geniş bir insandı. Bu
nedenle kaht-ı ricale(donanımlı adam kıtlığı) vurgu yapmış, bu müzmin
hastalığın giderilmesi için hep arayış içerisinde olmuştur. Onun içindir ki
eğitimi hayatın öznesi kabul etmiş, bir sanatkâr olarak gördüğü öğretmenlerin
çok iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanmış, onların bu yolda güçlü bir şekilde
teşkilâtlanmasını sağlamıştır. Akif İnan, hayatın sırtına yüklediği ağır yükü
taşıma mecburiyeti yüzünden çok iyi bir öğrenci olamasa da ilerleyen zaman
içerisinde manevî şuurla hareket eden iyi bir öğretmen olmuştur.
Mehmet
Akif İnan örgün eğitimin dışında da, kitapları ve konferansları vasıtasıyla
binlerce insanın kişiliğinin gelişmesinde ve düşüncelerinin şekillenmesinde
etkili olmuştur. O, en zahmetli işlerin başında yer alan insan yetiştirmenin
önemine gönülden inanmış, bulunduğu her ortamda öğretmen gibi davranmış ve öğretmenlik
misyonunu ustaca ifa etmiştir.
Geçmişinden beslenerek geleceğine şekil veren idealist bireyler
yetiştirmiştir.
Arkasından büyük kitlelerin yürüdüğü Mehmet Akif İnan,
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı olması hasebiyle çok güçlü bir
simaydı. Onun sendikacılıktaki dik duruşunu ve örnekliğini görenler izinden
yürümüştür. Başta minik bir kar tanesiyken, kartopu olmuş, sonra da bir çığa
dönüşmüştür. Vaktiyle kendisine yapılan milletvekilliği teklifini geri
çevirmiş, siyaset yerine sivil toplum kuruluşları içerinde hizmet etmeyi tercih
etmiştir. Siyasete karşı olmamakla beraber tercihini siyasetten yana değil,
eğitimden ve sendikacılıktan yana kullanmıştır.
Bunun gerekçesini de şu sözlerle ifade etmiştir: “Siyasette ya birileri
sizi harcar, ya da siz birilerini harcarsınız. Bizim misyonumuz adam harcamak
değil, adam yetiştirmektir. Sendika ile sorunların üzerine gitmek çok daha
önemli."
Türkiye'deki
eğitim politikasının, sürekli değişmesine rağmen köklü çözümler getirememesi, çözümden
çok sorun üretmesi, temcit pilavı gibi sürekli önümüze konulması onu fevkalâde
rahatsız etmiştir. Bu hayatî meselenin Cumhuriyetin kuruluşundan beri vuzuha
kavuşturulamaması onu yeni arayışlara itmiş, eğitimi ve eğitimcileri sendikal
çalışmalarının odağına koymuştur. O, onlarca yıldır yapılanların çözüm
getirmediğini söylemiş, mevcut durumdan duyduğu rahatsızlığı şu cümlelerle
ifade etmiştir: “Bu eğitim düzeni Türkiye’nin donuk, ruhsuz, cansız
bürokrasisine hizmet edecek diplomalılar yetiştirmektedir. Amacı bir diploma
edinmek ve bu diploma ile iyi para kazanmak olan küçük adamlar yetiştiriyoruz."
Kudüs
Davası'nı Namus Davası Gören İnan, "Mescid-i Aksa" Şairiydi.
Yaşadığı
örnek hayatla İslâm'ın mücessem bir numunesi olan Mehmet Akif İnan, hiçbir
zaman zalimlerin önünde eğilmedi; daima mazlumdan yana ve mazluma taraf oldu.
İslâm'a ve Müslümanlara muhalif olanların karşısında ezilmedi, vakarını korudu,
elif gibi dik, diri ve iri durdu. Zira İslâm ümmeti deyince akan sular dururdu
onun için. Hele Kudüs ve ona kutsal bir belde hüviyeti kazandıran, aynı zamanda
Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa söz konusu olunca adeta arslan
kesilirdi. Onun dillere pelesenk olan, bir kısmını aşağıya aldığım
"Mescid-i Aksa" şiiri tüm zamanların en güzel ve duygulu şiirlerindendir:
"Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu/Varıp
eşiğine alnımı koydum/Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu//Gözlerim yollarda
bekler dururum/Nerde kardeşlerim diyordu bir ses/İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin/Unuttu
mu bunu acaba herkes//Şimdi kimsecikler varmaz yanıma/Mü’minde yoksunum tek ve
tenhayım/Rüzgârlar silemez gözyaşlarımı/Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım//Mescid-i
Aksa’yı gördüm düşümde/Götür Müslüman'a selâm diyordu/Dayanamıyorum bu ayrılığa/Kucaklasın
beni İslâm diyordu"
Bir
Ömür Şiire Aşkla Bağlı Kalan Akif İnan, Poetikası Olan Bir Şairdi
Mehmet
Akif İnan şiiri gelenekle imtizaç hâlindedir. Bu şiir, gücünü kadim gelenekten
almıştır. Fakat geleneğe yaslanıp kalmamış, gelenekten aldığı hızla modern
çağlarla buluşmuştur. Ondaki divan ve halk edebiyatı etkisi modern şiirle
bütünleşmiştir. O, şiirinin temellerini
dikerken gelenek kolonlarını kullanmış; ama üstüne modern bir şiir yapısı
kondurmuştur. Onun poetika yazıları, şiirlerinin teorisini bütün çıplaklığıyla
yansıtır. Türk edebiyatında birkaç örnekte sınırlı kalan poetika yazıları onunla
yeni bir ivme kazanmıştır.
Bir
ömür şiire aşkla bağlı kalan, yazdıklarından kat kat fazlasını okuyan Mehmet
Akif İnan şiir okumayı tavsiye ediyordu hayatın cenderesinde sıkışıp kalanlara.
Zira o, şiirle hemhâl olmayı ve şiir okumayı güçlü bir terapi yöntemi olarak
görüyor ve şöyle diyordu: "Olayların kuşatması altındaysanız; bir yoğun hüzün
ağmaktaysa üstünüze; günler, saatler bunalımın otağını kurmuşsa içinizde;
sıkıntı bezirgânı haraca bağlamışsa sizi; aczden başka sermayeniz kalmamış
gibiyse; dualar, yüreğinizin semtine uğramadan çıkıyorsa ağzınızdan; kendi
sesiniz bile yabancı düşüyorsa kulaklarınıza şiir okumalısınız. Tüm
sivrilikleri, abartmaları törpüleyen, düzleyen şiirdir. İfrat ve tefritin medd
ü cezirleri, hayr vasatına şiirle girer. Hayrın vasatında temkin üzere iseniz,
yine de gereklidir size şiir. Çünkü hâlinizi tekâmül ettirmek, yeteneklerinizi
geliştirmek baş ödevinizdir. Şiir hikmet erbaplarının refikidir. Şiir, ilim
mensuplarının arkadaşı olmuştur. Şiir dengeler insanı."
Yedi
Güzel Adam'ın "Süreyya"sı Yahut Benim Gözümde Mehmet Akif İnan...
Yedi
Güzel Adam'ın "Süreyya"sı olarak gördüğüm Mehmet Akif İnan, gönül
göğümüzdeki zifiri karanlıkları bertaraf edendi. Onun olduğu yerde karanlık
barınamazdı. Zira o, karanlıkların ve karanlık düşüncelerin düşmanıydı. O, her
gittiği yeri gönül ışığıyla aydınlatırdı. Onun hayattan çekilmesi iyilik adına
büyük bir kayıptı. İnan'ın vefatı üzerine yazdığım bir şiirle sözlerimi
noktalamak istiyorum: "Yedi Güzel Adam’ın içinde Süreyya’dır/Sevgi ve
muhabbette okyanustur, deryadır/Şahsiyetinin özü; iffet, edep, hayâdır/Hakikat
ateşinde, aşk narında yanandır/Emeğe kıymet veren Mehmet Akif
İnan’dır//Sahralarda boy atan vefa çınarıdır o!.../Bir fikir gözesidir,
şefkat pınarıdır o!.../Yarımı bütünleyen
öteki yarıdır o!.../Ümmetin vahdetine yürekten inanandır/Bu uğurda çırpınan
Mehmet Akif İnan’dır//Urfa’nın gözbebeği, şiirin avazıdır/Aylardan zafer ayı,
mevsimlerin yazıdır/Zalimin karşısında mazlumun niyazıdır/Çileleri bal edip
ekmeğini banandır/Yılmaz dava adamı Mehmet Akif İnan’dır//Hakikate dört nala
koşan süvaridir o!.../Kimsesizin kimsesi, mazlumun yâridir o!.../Yalnız Hakk’a
köledir, varlıktan aridir o!.../Ceddini hayırlarla yâd eyleyen,
anandır/Mâzisinden kopmayan Mehmet Akif İnan’dır//Ümmet başsız, yastayken; bu
ahvâlden meyûstu/Sevgiliden uzakta, ruhu tende mahpustu/Hakikatin gür sesi, kış
ortasında sustu/Kudüs, Mescid-i Aksa; onun için cânândır/Ümmeti kardeş bilen
Mehmet Akif İnan’dır//Ötenin ötesinden, Mavera’dan çıktı o!.../Mümine dayatılan
engellerden bıktı o!.../Hakikate örülen duvarları yıktı o!.../Bir kış vakti
Rabbinin vuslatına kanandır/Rahmetle andığımız Mehmet Akif İnan’dır"
Ülke
ve insanlık için paha biçilmez bir değer olan, benzerleri nadirat hükmünde
sayılan Mehmet Akif İnan ‘Büyük rüyalarla geçmişse ömür,/ Hiç yanmam ölümün her
çeşidine` demişti. Bunu derken mukaddes idealleriyle, engin bilgisiyle, mâziden
âtîye irfan köprüsü teşkil eden derin kültürüyle, kürsüleri titreten
hatipliğiyle, kabından taşan heyecanıyla, kutsal kıymetlerle cilalanmış öfkesiyle,
her fikirden istifade eden teşkilâtçılık anlayışıyla, kararlılığı ve samimi eylemciliğiyle
sanki farkında olmadan kendisini anlatmıştı. Bizler de onun peşinden giden
dostları olarak aynı düşünceyi menzile taşıma derdindeyiz. Mehmet Akif İnan'ı
doğumunun 84., ölümünün 24. yılında saygıyla ve rahmetle anıyoruz.