BİLGİSAYARIM, AŞKIM BENİM
Sevgilim,
Biliyorum bana çok kırgınsın.
Seni başka monitörlerle aldatıp, başka klavyeleri okşadığımı, modelinin eskidiğini bahane edip ele avuca sığmaz tabletlerle zaman öldürdüğümü sanıyorsun.
Ama inan bana asla böyle bir şey olmadı sevgilim.
Sen, kararmış ekranın ve yorgunluktan harap olmuş remlerinle hafıza kartımda bir ikon gibi dururken, benim modemim senden başkasını asla görmedi. Görmezdi de.
Çünkü bizim aşkımız hard disklere sığmayacak kadar büyük, Cdlere aktarılmayacak kadar özel, virüs girmeyecek kadar güvenli ve asla format atılamayacak kadar sağlamdı.
Ben buna böyle inanmış ve seni mini tower kasanla olduğun gibi kabul etmiştim.
Üzerindeki eski model disket sürücüsünü hatırlıyor musun? Reset düğmene her basışımda fanın bir rüzgar gibi çalışır, klavyene her dokunuşumda tuşların garip garip sesler çıkarırdı.
Hiç unutmuyorum hani, birgün seninle yeni gelen bilgisayarı evinde ziyarete gitmiştik. Kadıncağızın havasından geçilmiyordu. Şımarık Microsoft çalışanları gibi ikide bir CD sini çıkarıp gösteriyor, anakartının üzerine yeni monte edilen ses kartını sonuna kadar açarak güya sana nispet yapıyordu. Sense büyük bir tevazu içerisinde DNS bağlantılarını kontrol ediyor, IP lerin isyan etse bile asla gaza gelmiyordun. O kadar asil ve güzel bir duruşun vardı ki, kadıncağızın biosu iki dakika sonra error vermiş, ateş duvarı delinerek anında ekranı kararmıştı. Hatırladın mı?
Bizim sevgimiz copy-pastelerin değil, zor günlerin sevgisidir bir tanem.
Biz analog çağlarının 1.4 lük disketleriyle büyümüş, 15 inçlik ekranlarımızla tüm digital dünyaya meydan okumuşuzdur. 286 ların, 486 ların şanlı tarihinden geliyoruz biz. IBM lerin,Pentiumların, PC lerin, tabletlerin tüm baskılarına rağmen hard diskimizi muhafaza edebilmiş, ekran kartımızdaki ufak tefek uyum sorunlarının dışında bilişim çağına en hızlı uyumu sağlayabilmiş nesiliz.
Onun için bir tanem, benden asla şüphelenme.
Fareden nefret ederdim ben biliyor musun?
Ama senin mausun sevdirdi bana fareyi.
Hiçbir modeme bağlanmadım şimdiye kadar senin hızında ben. Hiçbir ADSL ‘ye port vermedim. Hiçbir hacker senden install ettiğim proğramları hacklayamadı, hacklayamaz da.
Backgroundumda seni wallpaper yapmış, beta versiyonlarına bile şiirler yazmışımdır.
Sen benim ilk disketimin sahibi, ilk wordüm, ilk ICQüm sün.
CD im sensin, işlemcim sen. Driver im sen, flash diskim sen.
Sen benim ikonlarla süslediğim masaüstümsün.
Sen benim hayatımdaki ilk computerimsin.
Ben seni dokunmatik ekranın ve kablosuz mausunla değil, 15 İnçlik monitörün,256 lık remlerin ve 520 megabit ekran kartınla sevdim.
Temp dosyam hala senin çerezlerinle dolu. Onları hard diskime winziplemiş, asla unzip edilemeyecek paswordlarla koruma altına almışım.
Varsın akın akın gelsin hard diskime virüsler, değil mi ki senden aldığım Norton var, değil mi ki tüm proğramlarımı bir ana şefkatiyle kucaklayan yazılımların var.
Varsın virüs senden gelsin be gülüm.
Biz ona trojan der, yine içeriz.
Bir tanem,
Şu anda senden çok uzaktayım.
Senden uzaklarda laptoplarla, tabletlerle, ipodlarla, netbooklarla yaşamak gerçekten çok zor.
Ama beni anlamanı rica ediyorum senden.
HTML Kodlamalarım sona erinceye kadar network bağlantılarımızı çalıştırmamız imkansız.
Biliyorum, sen de bu ayrılıktan muzdaripsin.
Ama bir tanem,
Bir süre daha katlanmak zorundayız bu ayrılığa.
Sevgilim,
Başlat menüsüne girip yepyeni dosyalar açarak aşkımızı yeniden güncellemek istiyorum şimdi.
Aç bana Windowsunu, aç bana microsoftunu.
Exel hesapları yapmadan, Publisher takvimlerine aldırmadan, power point sunularına takılmadan oracle diliyle süsleyelim aşkımızı.
Dbaseden yorulan göz pınarlarımızı Corel drawla silelim, pascalla basice gidelim, Javaya binip scannerle tarayalım tüm dünyayı.
Asla delete edilemeyecek ve asla abort vermeyecek aşkımızı print edip dünyadaki tüm duvarlara yapıştıralım.
Sitem etme bana artık.
Seni çok seviyorum.
Ve çok ta özlüyorum…
BİİİİİP.
End..
Sedat Ayar