"kuşlar ağladı, gök ağladı; sen bilmedin!..."
Yüzünü görmeyince, gözümü dağa dikip,
Bir mağrada sığınan, isyankârdım bilmedin.
Aydınlığa kızarak, gözlerime mil çekip,
Her buğrada yakınan sitemkârdım bilmedin.
Aşkı anlat dediler, ondan gayrı yok dedim,
Gözlerinin içinde, hayat buldum çok dedim,
Dizlerinin dibinde, gözüm bile tok dedim,
Ak simada aldanan sebatkârdım bilmedin.
Avucunu yüzüme, okşayıp sürdüğün de,
Elleriyle melekler, gülleri derdiğin de,
Yüzümdeki neşeyi, bulutlar gördüğün de,
Gök semada kazınan aşikârdım bilmedin.
Nehir oldum coşarak, kurumuş göllerine,
Serabını umarak, akarak çöllerine.
Düşmanının önünde, cenk için ellerine,
Her sahrada tutunan zülfikârdım bilmedin.
Şiirler yazdım sana, derdi dile getirip,
Sen hiç duymadın diye, sözlerimi bitirip,
Bu aşkın girdabında melekemi yitirip,
İlk notada zorlanan bestekârdım bilmedin.
Demiri döve döve, şekil verdim dizerek,
Her parçayı özenle, yüzün gibi süzerek,
Hikmetin ışığında, Davut gibi gezerek,
Bir kıssada tanınan sanatkârdım bilmedin.
Mecnuna ahbap oldum, deliye çıktı adım,
Esir oldum aşkına, "meczupluk" dedi yadım,
Sevgini ceht bilerek, Medayin de bir Sad’dım,
Bu sevdada kınanan tevbekârdım bilmedin.
Buğra: Sabaha karşı...
Meleke: yatkınlık, yetenek...
Sad: Medayin şehrinde bir komutan...
Yad: Eş dost akrabalar...
Yazarın
Sonraki Yazısı