M. NİHAT MALKOÇ
Camiler manevî anlamda Allah'ın evleridir.
Camiler birlik ve beraberlik ruhunun
tecessüm ettiği kutlu mekânlardır. Şehirlerin nabzı bu kutlu mekânlarda atar. Camiler
bu topraklara vurulan İslâm mührüdür. İslâm kültürünün ve medeniyetinin şiarı
olan camiler, bizi aynı paydada buluşturan kutsal mekânlardır. Zaten cami kelimesinin kökeni Arapçada "toplayan,
derleyen, bir araya getiren" anlamına gelen “cem” kelimesidir. Onlar
tarih boyunca bizleri derleyip toparlayarak bir araya getirmiştir. En zor zamanlarda
kenetlenmemizi sağlayan camiler, bize millet ve ümmet şuuru aşılamıştır. Birlik
ve beraberliğimizi bozmak isteyenler, öncelikle camilerimizle olan bağımızı koparmaya
çalışmışlardır. Çünkü uhuvvet, camilerdeki müminlerin sımsıkı kenetlenmesiyle
sağlanır. Ümmetin birliği ve kardeşliği kubbelerin altında ve minarelerin
gölgesinde inşa olur.
Camiler manevî anlamda Allah'ın
evleridir. Bu mekânlar gaflet sularında yüzen insanların uyanma, silkinme ve
bilinçlenme yeridir. Onların en güzel süsü cemaatleridir. Cemaati olmayan cami
mahzundur. Ümmet bilinci camilerde pekişir. Cennete giden yolların kavşağıdır
camiler. Bu mekânlar bir çeşit mektep vazifesi görürler. Camiler manevî huzurun
yuvasıdır. İlim, irfan ve edep tohumları
buralarda yeşerir. Ruhlar ancak bu kutlu çatı altında manevî saadete erişir.
Hayatı kuşatan beldelerin Allah katında en sevimli köşeleridir onlar.
Ezansız semtlerde büyüyen çocuklar hangi medeniyetin rüyasını
görür?
Camiler, özü itibariyle çıplak olan şehirlere
giydirilen bir çeşit ruh elbisesidir. İslâm şehirlerini öteki şehirlerden
ayıran ve farklı kılan, adeta şehadet parmağı hükmünde göklere uzanan
minarelerdir. O minarelerden günde beş vakit okunan ezanlar, şairin deyimiyle dinin
temelidir. Ezan deyip de geçmemek lazım. Ezanlar ümmetin bir çeşit
manifestosudur. Onların yokluğunda millet ve ümmet olma vasfımız yok olma
tehlikesiyle yüz yüzedir. Büyük şair Yahya Kemal Beyatlı "Ezansız
Semtler" adlı yazısında bu konuya şöyle vurgu yapar:
“Kendi kendime diyorum ki: Şişli,
Kadıköy, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları
milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, ramazan
ve kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl
görürler?
İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu
Müslüman rüyasıdır ki bizi henüz bir millet hâlinde tutuyor. Bugünkü Türk
babaları havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular,
doğarken kulaklarına ezan okundu, evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar
nineler gördüler. Mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinde okunan
Kur’ân’ın sesini işittiler. Bir raf üzerinde duran Kitâbullâh’ı indirdiler,
küçücük elleriyle açtılar, gülyağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini
kokladılar. İlk ders olarak besmeleyi öğrendiler. Kandil günlerinin kandilleri
yanarken, ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler. Bayram
namazlarına babalarının yanında gittiler. Camiler içinde şafak sökerken
tekbirleri dinlediler. Dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler.
Türk oldular...
Bugünün çocukları büyük bir ekseriyetle
yine Müslüman semtlerde doğuyorlar, büyüyorlar. Eskisi kadar derin bir
tahassüs ile değilse bile yine Müslümanlığı hissediyorlar. Fakat fazla
medenileşen üst tabakanın çocukları ezansız yeni semtlerde alafranga terbiye
ile yetişirken Türk çocukluğunun en güzel rüyasını göremiyorlar. Bu çocukların
sütü çok temiz, hilkatleri çok metin olmalı ki ileride alafranga hayat
Türklüğü büsbütün sardıktan sonra milliyetlerine bağlı kalabilsinler.
Yoksa ne muhit, ne yeni yaşayış, ne semt, hiçbir şey bu yavrulara Türklüğü hissettiremez.”
Ezan seslerinin yankılandığı camiler
daima bulundukları yerin merkezi sayılmışlardır. Çünkü çağlar boyunca camiler
gönülleri birleştirmiş, insanları yakınlaştırmış ve tek paydada toplamıştır. Müslümanlar
tarih boyunca camilerin etrafında dost ve kardeş olmuşlardır.
Millî iradenin tecelligâhı Ankara, Hacı Bayram Veli'nin
ruhunu taşımaktadır.
Malum olduğu üzere millî iradenin
tecelligâhı olan Ankara, Kurtuluş Savaşı'nın idare edildiği bir merkez
olmuştur. Bu şehir aynı zamanda büyük mutasavvıf Hacı Bayram Veli'nin yurdudur.
Ankara'nın manevî hayatında onun izlerini her zaman görmek mümkündür. O büyük
Hakk ve hakikat dostu, tabir caizse bu toprakların can suyu olmuştur. Onun
adını ebedileştiren Hacı Bayram Veli Camii, tıpkı İstanbul'daki Eyüp Sultan
Camii gibi, Ankara'nın ruhu sayılmıştır. Meclis açılırken burada kurbanlar
kesilmiş, dualar edilmiştir. Daha sonraki yıllarda Ankara'nın en görkemli
mabedi olan Kocatepe Camii yapılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yapılınca
onun yanına da Beştepe Millet Camii inşa edilmiştir. Bugün Ankara'da yüzlerce
cami olsa da, bu üç cami apayrı bir anlam ifade etmektedir. Başkentteki bu üç cami birliğin,
beraberliğin, kardeşliğin ve ümmet olmanın remzi sayılmaktadır.
Tarih boyunca ecdadımız camilere çok
büyük değer vermiştir. Selçuklu ve Osmanlı devlet yöneticileri cami ve külliye
yapma konusunda adeta birbiriyle yarış hâlinde olmuşlardır. Onlar cami yapıp
bırakmamış, camilere hizmet etmeyi de hayatlarının gayesi saymışlardır. Millet
o camilerin manevî atmosferinde birleşerek daha da güçlü olmuştur.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde devlet
adamları, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde olduğu kadar caminin
birleştiriciliğinden istifade edememişlerdir; belki böyle bir tercih
yapmışlardır. Son dönemlerde mâziye dönüş olmuş, mabetlerin ümmeti ve milleti
bir ve beraber tutma özelliğinden yararlanılmaya başlanmıştır. Devlet
yöneticileri cami paydasını ortak değer olarak görmüşler, bu birleştirici
unsurdan azamî derecede istifade etmişlerdir.
Son dönem içerisinde dinin
birleştirici yönünden yararlanmayı gaye edinen yöneticilerimiz, camiyle idare
binaları arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmayı amaçlamışlardır. Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi içinde yer alan ve yakın bir zamanda ibadete açılan Beştepe Millet
Camii, devlet millet kaynaşmasının sembolü hâline gelmiştir.
Ankara'mıza yepyeni manevî ufuklar
açan Beştepe Millet Camii, ismiyle müsemma bir mabettir. Zira milletimiz bu
güzel mabet etrafında kenetlenmiş durumdadır. Caminin ismi bile kutlu misyonunu
açıkça ortaya koymaktadır. Ankara'ya gidip de bu güzel camide namaz kılmadan
dönmek, bazıları tarafından bir eksiklik olarak görülmektedir. Çünkü bu yeni
caminin manevî harcına i'layı kelimetullah uğrunda koşan bu aziz milletin teri
ve ruhu katılmıştır sanki. Bizi bölmek isteyenlere aşılmaz bir duvar olmuştur
bu yeni mabet.
Selçuklu ve Osmanlı terkibi modern külliye ülkemizin
iftiharıdır.
Ankara'nın Beştepe semtinde inşa edilen
ve eski Çankaya Köşkü'nün yerini alan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, bize ecdadımızın
tarih içerisinde çok yaygın olan külliye inşa etme geleneğini hatırlatıyor.
Selçuklular ve Osmanlılar bu topraklarda birçok külliye inşa ederek halkın
hizmetine sunmuşlardır. Bu külliyeler bugün bile hizmetlerini sürdürmektedir. Peki
nedir külliye: Bir caminin
çevresinde cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane
vb. yapıların bütününe külliye adını veriyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde
de bu birimlerin modern hâllerini görmek mümkündür. Cami "Millet
Camii" adıyla hizmete açılmıştır. Onun yanında beş milyon kitabı içinde
barındıracak olan Türkiye'nin en büyük kütüphanesi inşa edilmektedir. Bunun
yanında devasa salonlar yapılmaktadır. İdare binalarındaki oda sayıları binin
üzerindedir. Kim ne derse desin ülkemizin böyle modern bir külliyeye sahip
olması bizleri gururlandırmaktadır.
Devlet-millet kaynaşmasının ete kemiğe bürünmüş hâli: Beştepe
Millet Camii
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
bünyesinde, halka açık mekânlardan biri olan Beştepe Millet Camii’nin oturum
alanı 5.177 metrekaredir. Cami bir ana kubbe ve dört yarım kubbe ile örtülüdür.
Bodrum, namaz katı ve mahfil kısmından oluşan camide üç bin kişi aynı anda
ibadet edebiliyor. Cami, her biri iki şerefeli, yükseklikleri 60 metreyi bulan
dört minareye sahiptir. Binada namaz alanlarına ve abdesthanelere dikey ulaşımı
sağlayan iki adet asansör mevcuttur. Cami girişindeki taç kapı, mermer kaplama
ve metal süslemelerle oluşturulmuştur. Ana kubbenin, iç
çapı 20.64 metre, zeminden yüksekliği ise içten 30,34 metredir. Yarım
kubbelerin iç yarı çapı 8.10 metredir. Cami girişinde yer alan 2.80 metre
genişliğindeki kapı, karşılama yazısı olarak Rad suresinin 24.ayetiyle
taçlandırılmıştır.
Engellilerin girişi için rampa
düzeni ile yan girişler oluşturulmuştur.Ana kubbe ve dört yarım kubbe ile
örtülmüş durumdaki camide, Selçuklu mimarisi önemli öğelerinden olan geniş ve
belirgin saçaklar ile minarelerin düşey etkisi ulvi bir kudreti simgelerken,
yatay çizgiler ise insan ölçeğine yaklaşımı sağlıyor. İki köşede bulunan
abdesthaneler, yapıdaki güçlü düşey ve yatay etkiyi uyumlu bir şekilde
birleştiriyor. Saçaklardaki geri çekmeler ve kademeler ile göğe doğru yükselen
yapı, minareler ile sonsuzluğa doğru gidişi sembolize ediyor. Klasik Osmanlı
Cami Mimarisi yatay ve düşey elemanlarla stilize edilmiştir.
Cami, önündeki meydanı, hemen
karşıda yer alan kongre ve gösteri merkezi ile paylaşıyor. Dolayısıyla bu
ibadethane, önündeki alan sayesinde halk için aynı zamanda sosyal ve kültürel
amaçlı bir buluşma mekanı niteliği de taşıyor. Meydan, yapıları birleştirici
özelliğinin yanı sıra, peyzaj planlamasında oluşturulan ağaç kümeleri, gölge
alanlar ve oturma yerleri ile halkın kullanabileceği zarif bir kültürel ortam
teşkil ediyor.
Engellilerin rahatça abdest alıp
ibadet edebilmesi için gerekli düzenlemelere sahip olan Millet Camii, mimarisi
ve süslemeleri bakımından Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yer alan diğer yapılarla olan
uyumu ile de dikkat çekiyor. Cami duvarlarına işlenmiş hüsn-i hat yazıları,
devlet, adalet, hak, doğruluk konularını içeren ayetlerden seçilmiştir. Modern
mimari ile Osmanlı mimarisinin bir sentezi olarak nitelenen caminin tüm hüsn-i
hat yazıları ve istifleri, Hattat Hüseyin Kutlu’nun imzasını; süslemelerin
tasarımı ve tatbiki ise günümüzün önemli kalemişi ustalarından M. Semih
İrteş’in imzasını taşıyor.
Başkent Ankara'nın yeni manevî yüzü: Beştepe Millet Camii
Yan cephelerde ve kubbelerde
kullanılan bol miktarda pencere ile iç mekanda doğal ışığın gücü kullanılmış,
ilahi bir atmosfer sağlanması amaçlanmıştır. Yerden tavama kadar uzanan
pencereler yardımıyla, gün ışığının maksimum kullanımı hedeflenmiştir.İbadet
edenin maneviyatını dış dünyadan yalıtmak, detayları ve renkleri ile iç
atmosfere zenginlik vermek amacıyla cami pencereleri çepeçevre vitraylarla
kaplanmıştır. İç mekanda kullanılan açık renkli tonlar ile doğal ışıktan
maksimum fayda sağlanması, ferah ve aydınlık bir ortam oluşmasını beraberinde
getiriyor. Bu ferahlık, yapının cephelerinde kullanılan açık renk doğal taşlar
sayesinde dış mekana da yansıtılmış bulunuyor. Cephelerde kullanılan
malzemelerin sadeliği, yapıya yaklaştıkça artan detay zenginliği ile ibadete
gelenleri karşılamaktadır. Dış mekandaki yatay ve düşey hatların birlikteliği,
iç mekana girildiğinde tamamen düşey hatların ön plana çıkması ile göğe uzanan
bir yolu simgelemektedir.
Millet Camii, adıyla ve modern
mimariyle geleneksel mimarinin bir sentezi olan görüntüsüyle milletimizi cezp
ediyor. İbadete açıldığı günden beri milletimiz gerek teravih namazlarında,
gerekse vakit namazlarında .bu camiye büyük bir teveccüh gösteriyor.
Ankara'nın yeni yüzü Beştepe Millet
Camii, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne uhrevî bir hava ve birlik ruhu katmıştır. Müslümanlar
burada ibadetlerini rahatça yerine getirmektedir. Kimse kimseyi ötekileştirmemektedir.
Halkla devlet burada el ele ve gönül gönüledir.
Bilindiği üzere eskiden cumhurbaşkanlığına
ait Çankaya Köşkü vardı. Bu köşk halktan uzak bir görünüm arz ediyordu. Şehirden
kopuk, farklı bir konumu olduğu için millet bu köşkle pek de içli dışlı
değildi. Daha çok devlet erkânının resmî görüşmeler nedeniyle gidip geldiği bir
mekândı. Oysa Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Selçuklu ve Osmanlı geleneğinin
yansıması olan insan merkezli yapı olma özelliği taşıyor. Halk burayı sık sık
ziyaret ediyor.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, gerek bulunduğu
konum, gerekse müştemilatı itibarıyla çok farklı bir durum arz etmektedir.
Halkımız bu külliyede kendinden izler bulmaktadır. Beştepe Millet Camii, bu
güzel külliyeyi adeta taçlandırmıştır. Günde beş kez okunan ezanlar, kılınan
namazlar ve edilen dualar külliyenin atmosferini halk nezdinde sevimli
kılmaktadır.