Bulutlarımdan arınmış, bir göl kadar dingindim
Kuyruk rüzgârını bekler gibi uçmaya suçüstüydüm
Tanıştığım hiçbir kitapta, izlediğim filmlerde bile
Kelimeleri bu denli eğip büken olmamıştı
Sazlıklarım, ovalarım ağzına kadar seninle doluyordu
Güneş aya teslim olduğunda taş kuleler, granit dağlar
Yabani otlar ve hiç durmaya niyetlenmeden
Soluksuz özlemine doğru koşan merdivenler..
Her basamak büyülü bir baharat sarhoşluğu
Her tat benzersiz coğrafyandan bir ime aşina
Bir okyanusu sabırla doldurup kursağıma
Tatlı bir pınara dönüşen hayalini yutkundum
İnci beyazı parmakların çevirdikçe sayfalarımı
Kar beyazı bir masalın hokka ve mürekkebi olduk
Anka kuşları kutsal ateşin içinden geçti
Sular yükseldiğinde, sevda aşırıydık ikimiz de
Delilikle kusursuzluk, masumiyeti yanına aldığında
Egemenliğim toprakların’da kendini ilan etti
Her seferinde en baştan seviyormuş gibiyken
Gülme çizgin artık benim cennetim oldu..