Utanıyorum Sizden


Modern devletlerde meclis dediğimiz kurum, halk adına kararın alındığı mekânlardır. Bizim meclisimiz de TBMM’dir. Adı, Gazi Meclis’tir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasama organıdır. 23 Nisan 1920'de Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devletleri'nce işgaline direniş göstermek üzere kurulmuştur. Asli görevi yürütmeyi denetlemek ve yasama erkini kullanmaktır.

Cumhuriyetin ilanı, hukukî olarak TBMM'nin 29 Ekim 1923 günü gerçekleşen oturumunda Mustafa Kemal'in hazırladığı anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesiyle Türk devletinin yönetim şekli Cumhuriyet olmuştur.

Bu kısa hatırlatmadan sonra dönelim bugünlere:

Ülkemiz, her beş yılda bir genel seçimlere gitmektedir. Ülkemizde siyasi faaliyetlerine izin verilen tüm partiler bu genel seçimlere katılarak ülkemiz adına karar alma ve söz söyleme hakkı elde etmek ister. Halkımız, bazı partilerimizi aldığı oy oranı nedeniyle iktidara taşırken, bazı partilerimize de muhalefet yapma görevi verir. Muhalefet partileri de, Gazi Meclisimiz çatısı altında iktidarı gerektiğinde uyarır. Meclis gündemine gelen konuları reddedebilir veya kabul edebilir. Bu Cumhuriyet rejiminin ve demokrasinin bir gereğidir.

Vatandaşlarımız, kendileri adına karar vermeleri için seçtiği milletvekillerini meclise gönderir. Bu, şu demektir: “Benim adıma karar verirken, meclis gündemine gelen tüm teklifleri iyice düşün! Ülkemiz ve milletimiz aleyhine olacak tüm teklifleri reddet! Biz sana güvenerek oy verdik. Devlet kademelerinde bir yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve ihalelerde suiistimallere asla geçit verme! Kurulan tüm sivil toplum örgütlerini denetle. Halkımızın huzurunu bozan tüm kişileri, tüm organizasyonları bertaraf et! Piyasada denetimlerini artır ve vatandaşları tüccarların keyfiyetine mahkûm etme! Ülkemizde aç ve sefil insan bırakma! Kolay para kazanma kanallarını tıka. Fakirden alıp, zenginin kasasına para taşıma! Huzur haklı, çoklu ve ballı maaş alan vekillerin fazladan maaşlarını durdur! İş adamı gömlekli vekillere devlet ihalesi vermekten vazgeç! Sayıştay denetiminin önünü aç ve serbest bırak ki; ülkemizdeki ar damarı çatlamış hırsızlar ortaya çıksın! Öğrencilerin yanında ol! Öğrencilerin yurt ve geçinme imkânlarını genişlet. Müspet bilimlere dayanan iyi bir eğitim politikası geliştir ve uygula! Modern devlet olduğunu unutmadan, eğitim kurumlarımıza sakın ha dinci-yobazları alma. Onların belirlediği dinci eğitim modellerini asla uygulama. Bu ve benzeri merdiven altı yobaz vakıfları, dernekleri ve tarikat şeyhlerinin kurduğu Kuran kurslarının faaliyetlerine izin verme! Bu kurslarda ve vakıflarda çocuklarımıza istismar ve tecavüz vakıaları sıralı halde devam ediyor. O tecavüzcü sakallı iblislerin sakallarından tutup, hak ettikleri cezalara çarptır. Şu yoksulluğu milletin kaderi haline getiren akıl dışı uygulamalarından bir an önce vazgeç.”

“Ayrıca; haraç-mezat sattığın tüm fabrikaları, limanları, arazileri tekrar devletleştir. Şu tüke-tim ekonomisinden vazgeç. Devir “Nas” devri değil, gerçek ekonomiyi uygulama devridir. Cumhuriyet rejimi, kimsesizlerin kimsesidir ancak sizin döneminizde vatandaşlarımız, öğren-cilerimiz, garip ve fukaralarımız sahipsiz kaldı. Hayat pahalılığı altında inim inim inliyor. Aile-lerde cinnet ve İntihar olayları yaşanıyor. Doktorlarımız, öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz yurt dışına kaçarken büyük sanayici iş adamları fabrikalarını başka ülkelere taşıyor!

Sizin yönetiminiz sayesinde dünyanın pek çok ülkesinden İran üzerinden “taşımalı” sığın-macılar ülkemize giriyor, vatandaşlık alıyor ve oy vererek ülkemin kaderini belirliyor. Benim öğrencilerim, binlerce lira ödeyerek üniversiteyi bitiriyor ancak iş bulamıyor! Buna mukabil, dilimizi bilmeyen, sicili araştırılmamış milyonlarca Suriyeli ve başka milletlerden kişiler, diploması şaibeli olduğu halde doktorluk, öğretmenlik, avukatlık yapıyor! Çoğu da işletmeler açarak yerli işletmelerin önüne ciddi rakipler olarak çıkıyor. Çünkü vergi vermiyorlar! Çünkü bu milletin cebinden onlara maaşlar veriliyor! Tüm bu kepazeliği ortadan kaldırmanız ülkemi-zin geleceği açısından çok önemlidir.

Meclis Genel Kurulu’nda bir takım kanun tekliflerini görüşüp, uygulamak için tüm partiler bir araya geliyorlar. Bu görüşme öyle bir görüşme haline dönüşüyor ki, serserilerin yaptığı sokak kavgalarından bir farkı yok! Kavgaya tutuşan vekillerin bir kısmı üniversite mezunu, bir kısmı akademisyen, bir kısmı da orta eğitim mezunu. Parlamentomuzda çok sayıda “hatırı sayılır” büyük iş adamları da var! Bu kelli-felli zatların kılığına-kıyafetine, konuşması-na ve partisine bakıyoruz ve deyim yerindeyse “adam” sanıp, devletimizin idaresini teslim ediyoruz.

Teklifler okunduğunda homurdanmalar başlıyor! Homurdanmalara karşılık veriliyor derken milletvekilleri kürsüye yürüyerek konuşan hatibi darp ediyor. Hem de öyle bir darp ki; sanki boks maçı seyrediyoruz. Yetmiyor, karate teknikleri uygulanıyor! Yakın geçmişte kavgalı meclis toplantısında bir vekil-hatip kalp krizi geçirip ölmüştü, hatırlayalım! Tüm bu kavga ve ölümler yetmiyor gibi o kelli-felli “adam” sandığımız vekillerin ağızlarından öyle küfürler çıkı-yor ki çok iğrenç! Sokakta hiç kimse birbirine söylemeye cesaret edemez, maazallah cinayet çıkar! İşte bu ve daha çok çirkeflikler nedeniyle bu “adam” kılıklı vekillerin varlığından ve devletimiz adına karar vermelerinden dolayı utanç duyuyorum. Aslında bu adamlar üzerle-rine elbise giydirilmiş kalaslardır!

Son cümle olarak, siyasetçilerin diline pelesenk olan şu meşhur “helalleşme” sözcüğü var ya! Milletin önüne çıktıklarında hem günah çıkarıyorlar, hem kabiliyetsizliğin sonucu yaşa-nan rezillikleri dile getiriyorlar ve hem de “hakkınızı helal edin” diyebiliyorlar utanmadan! Biliyoruz ki bu sesleniş tüm milletedir. O nedenle; devletimi ve milletimi bu rezilliğe layık gören siz siyasetçilere asla hakkımı helal etmiyorum! Allah'ın huzuruna vardığımızda millete söylediğiniz yalanlarınızdan, vergi yolu ile iç ettiğiniz paramızdan, ülkemi çeşitli suç örgütle-rinin üssü haline getirmenizden, rüşveti yaygınlaştırmanızdan ve adaleti yerle yeksan etme-nizden, %120 enflasyon altında inlettiğinizden, devletimi ahlaksızca alavere-dalavere ile yağmalayıp, yedi düvele muhtaç ettiğinizden dolayı hesap soracağım. İşte o zaman anlaya-caksınız çalıyorlar ama çalışıyorlar”, “bir kereden bir şey olmaz” demenin ne demek ol duğunu! Anlayacaksınız sokaklarda çaresizliğe mahkum edilip, giyotine mahkum edilen patili dostlarımızı, ormanlarımızı ve doğamızı katletmenin ne demek olduğunu. Bundan kur-tuluş yoktur, bilesiniz.

 

 

 


( Utanıyorum Sizden başlıklı yazı Halit Durucan tarafından 30.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu