Geceye nişanlı hüzünleri emziriyordum İsmail
Baş ucumda ıssız bir koy gibiydi hasretin
Hep uzaktan baktım üzerime eğreti duran aşkına
Faili soluksuz sakladım göz bebeklerimde
‘Neden neden’ deme
Ondan vuruldun bana
Eceline mıhlanmış kurbanımdın artık
Bir lafımı bekledin aralanmış dudaklarımda
Oysa ben konuştuklarımdan fazlasıydım
Çöz istedim belki de
Üşüyorum İsmail
Duygularını giydir hadi üzerime
Bil ki hep kendimle muhteşem bir fazdaydım..
Bozulmadan kalabilir miydi insan
Çenesi Venüs'e yaslanmış yorgun simam
Hiç tesadüf olur mu
Gezegenden gezegene aşk derdiyle atladım
Kıvrılmış hislerine can şarabı sunuyorum
Hadi uyan İsmail
Kalbimden kalbine sürgünler gerçekleşiyor
En sarhoş mültecin benim
Vücudum başka yerde ruhum başka yerde fütursuzca dans ediyor..
Gözlerinin gölgesi mi kapatıyor güneşimi
Renklere olan tutkumu biliyorsun
Öyle bir şey al ki biriktirdiklerinden bana
Sonsuza kadar kalabileyim karanlığında
Gün’eşten geçmek kolay mı sanıyorsun
Vicdanında çalar nesilleri tarumar eden kızıl dümbelekler..
Sen gel İsmail
Kapatırsam kapıyı anahtar deliğinden yol bul
Çünkü yalnızlık denen şirret rabıta
Başıma ilelebet konulmuş sırdan kavuktur..
Canan SERGÜL 🐛
(Yukarıdaki kitaptan alıntıdır)
Yazarın
Sonraki Yazısı