İZ-DÜŞÜM

II


ölüm ve hayat
hayat ve ölüm
peki benim yüz'üm hangisi?

ölüm
kalmadı adına söyleyebileceğim güzel şeyler
ama dil çıngıraklı ve malum kemiksiz
öyle çok ki, öyle zor ki
ne desem nereden bitirsem
kaderimin adımdaki mütercim duruşunu
ıstıraplı bir gözyaşı durakaldı işte yanaklarımda
ölümün içinde olup, dışında kalmak
sadece bir söz bile
aç karna şarabınca eritebiliyor insanı
ve akıtabiliyor her güzelliğe
elbet hüzünde dahil buna
ölüm de, hayat da
ne zamandır bende ölüm diyorum zati
kulaklarımdan pas akıyor artık
ölümün esvabına hayat sarıyor
dilimde kamaşıyor kabir'in yalnızlığı

hayat sıradan bir masal değil artık
hayatın taşıdıkları ile
hayatı taşıyanların yükü aynı olur mu hiç?
fazla bir ağırlığı olmayanların taşıması kolaydır da
ya insan olmanın ağırlığını taşıyanlar
bu daracık mekan ve kısacık zamanda
bu kadar yükü kaygısız taşıyabilir mi?
hem kaygısız olmak
kendine saygısızlık değil mi?

şimdi ne desem
bir tarafı ağlamaklı kalacak söyleyemediklerimin
içimden geçenleri dinlemek
daha çok imrendiriyor artık yaşamaya

bazen ölüm hayata anlam katar
bazen de hayat ölüme
anlamı olmayan bir hayatı yaşamanın da anlamı olmasa gerek
hayatı anlamlandırabilen bir yaşam için
ölebilmek tek amacımdır
şimdi üçüncü tekil şahıs için gezdirdiğim
küçük not kağıdı çıkıyor karşıma
bazen çözümsüz bilmecelerle
kendini kaybetme batağına düşmüş çırpınırken
birinin ilgi duyup diğerine göstererek
"bakın, ölüyor ama, ne kadar farklı,
ne kadar güzel ölüyor"
demesini bekliyorum sanki

hayat
sanırım bu böyle devam edecek
hayat varken ölüm yok (muydu)
ben karşılaştıklarımı bir anlatsam
sayfalar sığmaz dağarcığıma
işte benim sıska ve cüce çabalarım böyle
hayata rastladıktan sonra kamaştı gözlerim
irkintilerimi biriktiriyorum artık diyebilirim belki de
irktikçe rüzgar esiyor çünkü
daha çok sığınıyorum olukların altına
yaşadıktan sonra
eşsiz bir sel'in akışında
molasız, imlasız bir de
'sal'lanıyorum

karanlığımı körelttiği için
gökte uçan kelebek kuşu
ne bilir tutunduğum dalın kıymetini
kelebeğin kuş olduğu halde
yine de yeşillenir elbet germir bağlarım
bergüzar yollamış belki de
hayat meleğimin elleriyle mi desem
hangi türkü açar kucağını zifiri aydınlığıma
hangi ova çıldırmaz ki
kelebek kuşun gözlerinde O'nu görünce
peki sonra
ölüm meleği miydi kapıma gelen
yoksa yine, ben mi penceresizdim

ah
bu kadar çilekâr olmasam
sesim çıktığı halde
bu kadar bağırmasam
belki diyeceğim ama
olmayacak artık
zaten anlamlandıramayacağım bir şey için
söylemeyi de istemem gayrı
çoğu zaman da yakışmıyor artık yaşlar gözüme
yazan kendi eliyle sildi artık gözlerdeki nemli ıslaklığı
şimdi kuru bir tufan kaldı bu çaylak fırtına vaktinde
kısa bir örtü beynimde
o'da bitkisel

anladığımın son kapasitesini
'anlayamama' durumuna bağışla
çıkaramadım bu hayattan anlaşılabilir bir şey
yada çıkarabildiklerim yabanıl düştü belki
içsel yaklaşımlarıma
taş artık sabrı çatlattı (mı)

anlamak kaybetmektir belki de gerçekten
ve bulmak da
kaybetmekten geçiyor birazda
bende yolumu ısmarladım artık
yeni bir ayrılığa


demir-ci

( İz-düşüm -ıı başlıklı yazı DEMİRCİ tarafından 11.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu