Benim şairim, diyor. Bunlardan yıllar önce Nurullah Ataç çok derdi, Benim şairim. 
Sonra çok tuttu bu. 

İlhan Berk bir kaç kere, dedi. Mehmet Fuat, Marksizmden firar eden Fethi Naci onlarca kez dedi, Benim Şairim. 

Onlarca şair geçti köprünün altında. Kaybolup gitti, hâlâ birileri benim şairim diyor.

Peki niçin diyorlar, bunlar, çünkü Platoncu idealist mantıkla dünyaya bakıyorlar. 
Platoncu idealist mantık hayata bakmaz ideasına bakar. 

Hayat akar gider orada onun umrunda değildir. İdeasına uymayan şiir değildir onlara göre. Göbeğini çatlatsan, ağzınla kuş tutsan onlara yazdığının şiir olduğuna inandıramazsın. 

Platoncu idealist mantık böyledir, hayattan şiirden kopuk. İdeasına göre günümüzde böyle şiir yazılıyor der. Bu yazılanlar şiir değil, der.

İdealist felsefe bir hastalıktır hayatı görmenizi engelleyen.

Ona uygun şiir yazacam ben, böylece şair olacam. 
Ona uygunluk yağlı kazığa tırmanmak.

İdealist eleştiri, öznel eleştiridir. Benim öznel yargılarım budur, der.

Estetik yargıyla bakmaz esere.

Önüne gelen eser içindeki estetik kategorileri görmez. Eseri estetik nesne yapan özellikleri (kategorileri) ortaya çıkarmaz. 
Oysa estetik odur, estetiğin oluşumu somut hayatın içindeki o eserlerle içicedir. 

Eserin dışında bir estetik yok. 
Öznel yargılarla hareket edenler hayattan kopuk sanattan kopuk idealist eleştirmenler. 

Eleştiri de eserin içindedir başka bir yerde değil. 

Boşluğa konuşulmaz, bir eleştirmen farazi söylemde bulunmaz.

Günümüzde çoğu kişi böyle eleştiri yapıyor. 

Boş boş konuşuyor yani.

Başlıyorlar şu ideama uymuyor, bu ideama uyuyor demeye. Bu eleştiri değil dayatma.


Peki neden böyle olur bu, çünkü kapitalist toplum bir yarışma kültürüyle, ödül kültürüyle vareder kendini. 

Sadece bu değil tabiîki, bir de ilericilik gericilik tartışması var.

Bir de şok etme kültürüne dayalı moda var. Fakat yarışma ve ödül kültürü ta antik çağa dayanır. 
Antik yunanda bütün ödüller aristokrasiye verilirdi. 
Amaç aristokrat kültürünü şekillendirmek talandan payda alacak toplumsal yapıları oluşturmak. 
Ödül almayan yarışmaya katılmayan aşiret dışlanır veya yeni kolonilere postalanırdı. 

Platon ve Aristoteles estetiğini şekillendiren bu aristokrat kültürdür. 
O yüzden Platon ve Aristoteles’e göre aristokrat olmayan insan değildir. 

Peki nedir onlar, onlar köledir, canlı makinedir. 

Aristoteles ve Platon’da insan ölçütü aristokrattır. 
Sen aristokrat değilsen ağzınla kuş tutsan insan olamazsın. 

İdealist mantık bu, aynısını sanat eseri eleştirisinde görüyoruz. Yarışma kültürü sadec antik yunanda yok tabiî ki Osmanlı’da irşat kültür var. 

Cem ve divan irşata göre şekillenir.

Cemde, divanda öne çıkan Patrondan  bahşişi (ulufeyi)  kapar.

Şair bu divanın dışına çıkamaz varlığını belirleyen bu divandır.

Divanda geçen büyük şair aslında herkese methiyeler yazan şairdir.

Divandan geçmenin yolu methiyedir ve estetiği belirleyen de. Amaç belli Osmanlıya uygun insan yaratmak, el etek öpen. 
Estetiği belirleyen de budur. 

Bu gün o yarışma kültürü methiye hâlâ devam ediyor. 

Birbirlerini övenlerin övgüleri estetik görü oluşturuyor. 
Aslında methiyeler bunlar.

Şimdi bir ilericilik gericilik durumu var. 

Sanatta ilericilik gericilik olmaz. 

Şu sanat eseri ileri şu sanat eseri geridir diye bir tartışma olmaz.

Homeros’a ne kadar gerici diyebiliriz ya da Hayyam’a veya Shakepesre’e gerici demek. 

Sanat eseri ilericilik gericilik argümanıyla tartışılmaz. 

Her sanat eseri kendi içinde biriciktir. 

Ama yarışma kültürüyle ilericilik, gericilik tartışmalarıyla içice olanlar veya sanat eserini bir moda algısı içinde görmek isteyenler sanat eserinin biricikliğine darbe vururlar. 

Her sanat eserinin kendi içinde estetik kategorisi olduğunu görmezler. 

Yarışma kültürü veya ilericilik gericilik kültürü ile şekillenenler sanat eserinin biricikliğini görmezler. 

Onlar için moda gibi meta fetişine dayalı öne çıkan eseri öncül ederler.

Bu eser artık yarışma ve ödül kültürü içinde şekillenmiş bir maldır. 

Benim şairim derken aslında o mala, metaya işaret ediyor. 

Böylece aynı zamanda sürekli yarışma kültürünü güdülüyor. Böyle bir dünya da biriciklik kalmaz.

Şu şair güzeldir, bu şair çirkindir tartışması ya da benim şairim budur tartışması şiirin ve şairin biricikliğine darbe vuran bir metalaştırma tartışmasıdır. 

Hiçbir şair kimseyle yarışmaz, hiçbir şair şu şiiri yazayım da, herkes beni takip etsin demez.

Zaten şiir bu güdüyü kabul etmez.

Bu bakış sanatın genel oturduğu bütünlük anlayışına terstir.

İsmet Alıcı'dan Alıntı
( Şiirde İlerici Gericilik Üzerine Bir Alıntı İsmet Alıcı başlıklı yazı Ali Arslan tarafından 13.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu