KAFES

    Cımbızlanan yüreğimin duvarlarını okşuyorum. Kara geceye bürülü alın yazımın eşiğinde bağdaş kurmuşum. Fermuar çektiğim kelimeleri çoktan kış uykusuna yatırdım; siyah beyaz anıları yorgan niyetine serdim üzerlerine.
    Yıldızları tıpışlayarak uyandırıp kaymaları için avuçlarıma nefesimi üfledim.  Oysa her bir düşü mandallamıştım göğümdeki ipe ama rüzgâr hep delice esti gürledi.
      Sana bu gece tepeden bakıyorum maskesine bürülü şehir. Somurulmuş caddelerinin bitimsiz girdaplarında kulaç atarken içimin cızırtısını bastıramıyorum. Kalabalıklarda yalnızlığı içmiş insanlar.  Ardı arkası kesilmeyen koşturmaların göbeğinde kimliğini kaybetmiş kimliksizler. Soğuk, tenimi teğet geçiyor yangınlarım harlanıyor, gün gün. Bu şehrin gecesi kapkara. Mavi göğü yutalı çok olmuş.
    Ayaklarımın gıdıklamalarına dayanamayıp dışarı atıyorum kendimi. Sıfır ile birin ortasında bir yerdeyim. Bu şehrin kucağına geleli çok oldu da ben hala yabancı. Düşman bakışlı sokaklarında kanadı kırık bir kuşum. Şimdi zıplayan duygularıma kelepçe takıp ağızlarını bantlıyorum. Damarlarımda yüzdürdüğüm düşlerime yara bandı yapıştırıyorum. Düşlerim ıslak, düşlerim küflü.
      Caddelerinde mayınlar döşeli asi şehrin. Ayak bileklerimden somuruyor soğuk beton. Gölgemi dürdüm büktüm. Varlığımın iz düşümü bile olsun istemem. Bu şehrin ruhu hepten marazlı ki ellerim askıda sarkık kaldı yıllar yılı. İğreti bir yüzle bakıyor sokakların. Ben ne yaptım ki sana bir yanımı öksüz bir yanımı yitik bıraktın. Bak şimdi tası tarağı toplayıp gidiyorum. Sen rahat ol. Ben beni taşıyamıyorken senden beni taşımanı bekleyemem.
     Kunduz gibi kemiriyor içimi korna sesleri. Dükkanlardan taşmış müzikler uğulduyor kulaklarımda. Bariyerler çekilmiş sağıma soluma. Demir parmaklıklarda senden aldığım nefesin hakkını güttüm her daim.  Kara gecenin tercümanı arnavut kaldırımlar çarpıyor yüzüme dünü bugünü. Düşüncelerimin hengamesinde varlık yokluk savaşı veriyorum. Surlarla örülü bu şehrin sınırları ve ben tek düze rakibime hep zeytin dalı uzatmıştım yıllarca.  Adımlarım boyunca nefesim. Kürek kemiklerimin aralarında boğuk bir sis. Sırtımda tonlarca hicran yükü. Her nefeste biraz daha topallıyorum. Artık ilelebet kapatmak istiyorum göz kapaklarımı. Gözden ırak gönülden al aşağı yaşamayı seçiyorum. 
       Her gece bir yaprak düştü yüreğimin kıyısından. Her geceye bir ayrılık tohumu ektim. Tohum bile savruldu kondu bir yere ben dımdızlak orta yerdeyim. Bütün sokaklar çıkmaz kapılar sürgülü. Kırmızı çizgiler durağında beklemekteyim.  
    Renkli ışıklarla süslü vitrinler. Gözlerim kamaşıyor. Ben parlak ışıklara alışkın değilim. Mankenler bakıp gülüyorlar kıkır kıkır. Büzüşüyorum siyah hırkama. Mankenlerin boyalı saçlarını bırakmışlar omuzlarına, omuzlarına ışık hüzmeleri yağıyor. Yanlarında ise siyah hırkasına sarılmış, hırkanın kollarından medet uman Sabire. Yağmurlar suluyor yanaklarımı. Ellerimin tersiyle siliyorum. Ellerimi uzatıyorum o da uzatıyor. Ağzının kenarında çukurlar derinleşiyor. Çenesi titriyor. Büyüyor yeşil göz bebekleri. Kirpiklerini kapatıp bekliyor. Eğik başını kaldırınca ayna da ıslak kirpikli Sabire’ye sarılmak istiyorum. Sabire’m deyince tırnaklarımı avuçlarıma geçirmeye çalıştığımı bir ben görüyorum birde aynadaki Sabire. Ben mankene bakıyorum Sabire bana. Ben gülünce benimle gülenin ağlayınca benimle ağlayanın sadece Sabire olduğunu bir kez daha anlıyorum. Aynada ki Sabire’den içime akan duyguların yolunu temizliyorum. Bir ben varım bu koca şehirde bana dost. Sırtını çoktan dönmüş bir şehrin eteklerine asılmayacağım artık. Vedalaşmayacağım. Beni dış kapının dış mandalı yapan şehre kırgınlıklarım var benim. Bu şehirle ilgili hayallerimi bohçaladım ağzını çuvaldızla diktim.
         Ayaklarım gönlüme tercüman olamadığından olacak ki beni sahilde dalgaların türküsüne getirdi. Deniz yalnız. Gözlerinden alev yükseliyor gökyüzüne. Bu şehir onu da küstürmüş besbelli. Kimseler yok yanında, o da kimsesiz o da sahipsiz.  Dalgaların türküleri acı acı çıkıyor. Dalgalar bütün hırçınlığını çıkarıyor kayaları yutarak. Gece yarısında ise yer gök tam bir matem.
      Boğuluyorum bu şehirde. Kanım çekiliyor sanki. Kanımı kayaların arasından dalgalarla buluşturmak istiyorum. Başımdan ayaklarıma inen kör kütük sarhoş bir düşünce ağı. Benliğim buharlaşıyor denizin semasında ben ruhumu satıyorum usul usul şehrin doyma bilmez bedenine.  



      
       
 

( Kafes başlıklı yazı Kalbikelam tarafından 13.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu