Yazgı

 

YAZGI



yazgım

tül kanatlı bir rivayet

yürekse

mantığın elinde düğümlü taş çilesi

yanışı yarım yağmurlu ferman

 

vicdanın cılız hesabından zılgıt yemeyeli çok çeyrek saat geçmiş

saniyelerin kırbacı sırtımı bekler

iliklerime gerileyen kulaçlar yakındır korkum kadar

dilime tutuklu çığlık koleksiyonum dillenişe memnu

gözlerimden

odamın dağ duvarlarına çarpıp da

yüzüme tokat gibi inen isyanın rengini tanıyorum

olanca çamura rağmen

"ben kimim" desene dilim

hayatını avuntu edilmiş aciz

gerisi sayımda her nefesin

gaflete nasıl takat buldun

 

nemli bir dün düştü yarınki kuruluktan

güz düştü hatırıma ey pıtrak yutkunası

taammüden yaş kırdım yanağımda zangırtı

boynumun paraziti hüzün

dost yoksuluyken varsıllaşan

tekillik arayışımdandı dikenli varlığın

 

mühürle kimliğini

bundan böyle

vadi kayıtlarında çoğullaşan renkleri

uzak bitir resmimden

suskumun yitimi mecruh sesim

az daha tökezlenecekti hiç kuytuma

yediveren mihraklara yazılı iki damla siyah tutuştu soluğumda

 

öyle tenha bakma ey sürçmelere meftun

sen ne sağanak akabildin çatlak kaoslarıma

ne de boğulmalara gebe iken yangına sığınırdın

en muhtaç şetareti kucaklayacakken

varlıklı gölgeleri yüreklendirdin yok yere

yakıştı mı sana usul usul hece çizmek

yabaniliğin sırtı sıvazlanacaktı ki

usumun kireçleri çatırdasın

 

fersude bir bahçeden

hurafelerin her rengini içip içime tükendim

faraziyelere akıl bozdurdum ağlayarak

bir ramak emekleyemeden çelmelenmek

el yordamıyla düğümlemeli bu kenti

pıhtı derlemeden kucağıma tırnağımdaki kan kaybı

 

kıvılcım aydınlığı gece

yine yarım kaldım son virajın ardında yarılırken

yoksa her dakika zırıldamadaki ecel ufkunda mı terin

koparma çabasında daraç bilinci

od yok ocak yok, ne pişireceğim şimdi?

hangi hazır cevap aynadan yanıt dileneceğim

failliği lime lime sunulacak soframa dertlerin

görmeyi yadsıyan görev sorumsuzu gözlerim

karşında dikilmekten yeğ tutacak

duymayası korku sağırlığını

 

henüz etrafımda çemberlenen yıl halkalarımı fark etmemiştim

kanımda boşluk direnirken

hece yok, kalem yok

küreklerimi çalan ateş böceklerimi

nasıl esmeli şimdi

yel yok, yelken yok

dirseklerimdeki akrebin müntehir damarı neden ağlıyor

fora yelken yağmura susayan bencilliğimdi hani

tarih düşümde uyurken

gerillalar kurtarıcı mı kesildi tenhalığa

fersah fersah gül kurusu biriktirdim

Fenikelilerden kalma yıpranmışlığa

 

çepeçevre as şimdi avladığın leşleri

nergis zambağı bitti Tunus gediğinde

hakimane bakışından yapılmış yeni bir mezar kaz

pusatsız dillenişin kalabalığı var yargı

mürekkebin fevkine sabır kondur öfkene

çünkü gözlerimin içindeki karanlığa küstüm

müsekkin bir hale belirse de

kurtaramayacak çırpındıkça batış tekrarlarını

 

görmezden geldiğim kaldırımlar

üşüyen hüznüme yorgan şimdi

güneşin sırtı kadar zifir gölgeli ruhum

hiçliğimde köz

mecruh ve nemli avurtlarım sabra intihar

isyana öz

 

bile bile bilinmezliğe emanet verdiğim yitikler

kaç ayaz geçti koparamadı yokluğu

demir tavında dövülürdü hani

sol yanım niye ezik öyleyse

hani yansıtmaçtan yüzüme çarptı

bu nemli bakış

kırın aynaları

sokak lambasının loşluğu hoş değil bu gece

gözlerimi acıttı

 

 

demir-ci

 


( Yazgı başlıklı yazı DEMİRCİ tarafından 14.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu