Pi sayısı evrende neden çok büyük öneme sahiptir bilir misiniz. Çünkü kendisi özel olduğunu bilir, değerli olduğunu, kendinden başka bir tane daha olmadığını bilir. Fakat rüzgarlar vardır, zaman zaman güçlü eser, zaman zaman kasırgaya döner, zaman zaman da tatlı tatlı eser. Güçlü ve sert estiğinde dağıtır pi kendini. Kimi zaman yorganın altına gömer anne karnındaki gibi uyuşuk bir vaziyette kalır öyle, canı bir şey yapmak istemez. Fakat diğer tarafı coşkuludur, koşar gider. Dağılır yani. Dağıtır kendini. Sonra bir gün yorganın altındaki ayağa kalkmak ister. Kalktığında bakar ki etrafındaki herkes kendi hayatını yaşıyor ve kendine sıra geldiği için dışlanıyor, horlanıyor, büyümesi istenmiyor, zorluyorlar yani. Alabildiğine çok zorluyorlar. Öyle ki canı çok ama çok yanıyor fakat bu defa ayak diremek istiyor. Ayak direyip unuttuğu kendini ayağa kaldırmak. Kendini arayıp bulmak.
Neydim ben. Nasıldım. Nasıl biriydim. Aman tanrım hatırlamıyorum.
Unuttum kendimi, ama nerede ve kiminle, nasıl kaybettim. Tanrım neredeyim
ve nasılım. Gençliğimde gitmiş elden. Öfkelerim var, kinim, nefretim. Canımda
çok yanıyor aman yarabbi alevler içimde içten içe kavruluyorum.
Arayış başlıyor.
Kimim, neyim, neredeyim, kim olmak istemiştim, nerede olmak istedim ve
hangi işi yapmak isterdim.
Hadi ama bu kadar zor olmak zorunda değil. Kolay olmalı, kolayı
bulunmalı.
Nasıl? Peki ya herkes nasıl yapıyor?
Araştır ve dayan.
Dayan ki senin gördüğün pencereden bir kez de olsa bende bakayım.
Zirveyi gördün. Tırmanmak istiyorsun. En güçlü ve en zor olana kolayca
ulaşmak istiyorsun. Yaşamak diyorsun bunun adına çünkü biliyorsun denizi de
var, dalgası da, yağmuru da var, karı da fakat biliyorsun huzuru da var, geniş
bahçesi de, gönlü derya deniz. Bilirsin o da unutmuştur kendini. İstersin ki
bulsun özünü tıpkı sen gibi.
Fakat zor olana kolayca ulaşılmaz biraz aradaki statü farkını kapatmak
gerekir. İşte orada nedenler gelir seni bulur. Nedenlerin ne kadar güçlü ise
ayağa kalkman için de bir o kadar güçlüsündür. Yataktan sürüye sürüye de olsa o
yataktan kalkarsın. Kakmak için tırmalar ve zorla kendini ayağa kaldırırsın.
Sevgiyi hissedemiyorsan kalbinde illa ki bir öfke, kin, nefret vardır ve bu
üçlü içinde şeytanı barındırır. İçindeki şeytan tıpkı o hikayedeki gibidir. Köpeklerin
ve kuzuların hikayesi.
Adamın bir tanesine torunu sormuş, dede bu köpeklerden biri neden siyah
ve biri neden beyaz diye. Dede cevap vermiş. Biri içindeki öfkemi ve nedenimi
hatırlatsın diye, diğeri de içimdeki pamuk tarafım iyileri bulup sevgimi
yayabileyim diye. Hangisini daha fazla büyütmek istersen o tarafın daha güçlü
olur ve sen ya güçlenirsin ya da daima üzülen tarafta olursun.
Peki ya kuzular dede;
Köyün birinde bir deli yaşarmış, durmadan ağlarmış. Soranlara da saldırır
kinini, öfkesini çıkarırmış. Bir gün bir kasabın önünden geçerken bakmış ki
koyunların başı kesilmiş demire asılmış. İşte o anda kahkahalarla gülmeye
başlamış. Ahali şaşkın, neden güler bu deli. Toplanmş ve sormuşlar. Hayırdır
sen hep ağlardın, hiç gülmezdin. Nedir senin derdin. Ahaliye de tabi bu arada
gülümseme yapışmış , çünkü gülümseme bulaşıcıymış. Deli kahkası bitince
konuşmaya başlamış. Yahu baksanıza koyunlardan biri ak , biri kara. Ahali
gülmesini bırakmış konudan bir şey anlamamış. Sormuşlar eee bunda gülünecek ne
var diye. Deli başlamış içindekileri dökmeye. Ben insanlar için durmadan
düşünür ağlardım, görürdüm de konuşamazdım. Söylesemde deliyim ya yalnış
anlaşılırdı veyahut sözüm kulaklarına değmezdi bende oturup hallerine ağlardım.
Fakat şimdi gördüm ki Kara da olsan, ak da olsan günü gelince her koyun kendi
bacağından asılırmış. Ne yaparsan elinle o gider seninle. Sen doğru dur, eğri
bulur sonunu. Varsın sözüm değsin şimdi tüm güzel görenlere, iyi ki varsın,
iyiki varız. Sevgi ile parıldarız. Sevgi ile ışıldarız. Sen demirini köz
ateşinde yeterki doğru ateşle ve döv. Sevgi ile döv. Saygı ile döv. Öyle öfke
ile değil, merhametle, derin aşkla döv. Öğret yani. Güzel öğret. Bağıra çağıra
değil. Ses tonunu güzel yönet. Kalp duysun, gönül dinlesin, Kulak işitsin.
Sesin çok fazla gür çıktığında bazıları anlar, bazıları anlamaya çalışır
ama bazıları gürültü sanar korkar, kaçar. Kibar, nezaketli ve saygı ve sevgi
ile konuş. Hoşgörü olsun içinde.
İşte bir gün Pi’yiz bir yerde. Karşılaşırız, buluşuruz. Çarpar ritmi Pİ’nin
özlediği sayıları buluşmuştur özlem ile. Şarkısını çalmaya başlar “işte bak
gidecek” diye. Koş yakala özlemini gider diye. Geç kalmadan sevdiklerinizin
elinden tutun diye sözlerim yüreğinize değsin.
Nedenleriniz sizi ayağa kaldırsın ve eğer gerçekten büyük ise. Kendinize
geç kalmayın. DNA’nız çok kuvvetli ve güçlü. Kendini yenileme özelliğine sahip.
Canınızı yakmadan yenileyebilir. Nasıl mı? Sevgi tohumları ek içine. Gülümseme
yayılsın gözlerinden evrene. Kahkahaların şarkı ile birleşince dans et içinden
geldiğince. Yani demem o ki ; kalp şarkısı içimizde Pİ derinliklerimizde. Çi’yi
hisset kendinde. Fi güzelliği her yerde.