ATATÜRK’ÜN LİDERLİK ANLAYIŞI
Mustafa Kemal’in devrimlerine baktığımızda özünde
milliliğin, aklın ve bilimin olduğunu görürüz. Bu cümleden devam ederek,
Atatürk’ün siyasi kişiliğinin dayandığı nitelikleri burada paylaşalım.
İstiklâl ve özgürlük anlayışı:
Millî dil, millî kültür ve millî tarih bilinci,
Hâkimiyeti millete dayandırması,
Akılcı ve bilimsel bakış açışı,
Çağdaş medeniyet rüyası,
Türk milletine duyduğu inanç ve güven,
Ülkesine ve milletine duyduğu sevgi,
Millî birlik ve beraberlik,
Emperyalizm karşıtı görüşleri:
Mustafa Kemal’in siyaset ile ilgisi öğrencilik yıllarına
kadar uzanır. O dönemde siyasi şartların dayattığı gerçekler Mustafa Kemal için
bir yön tayin edici rolü oynadı. Mesela; 1905 yılında Şam’a gönderildi ve
Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Yetmedi, Selanik’te bu cemiyetin
bir şubesini açtı. İttihat ve Terakki Cemiyetinde yer aldı ve çeşitli
kongrelere katıldı. Kemal Atatürk, hangi cemiyete girdiyse, hangi toplumla yüz yüze
geldiyse, prestijini yükseltti, yeteneklerini sergiledi ve sözü dinlenir,
karizmatik lider olduğunu ispat etti. Bu süreçler, Mustafa Kemal’in arkadaşları
tarafından da hem askeri, hem siyasi lider olarak görülmesinin yolunu açtı.
İlerleyen dönemlerde, Mustafa Kemal’in etrafında toplanan silah arkadaşları ve
din adamları, Mustafa Kemal’e olan güvenleri neticesinde Milli Mücadele’de olağanüstü
destek vererek vatanımızın işgallerden kurtulmasına ve yeni bir Türk
Devleti’nin kurulmasının yollarını açtı.
Atatürk Siyaseti ve Milli Mücadele:
Atatürk’ün siyasî kişiliği ile Milli Mücadele arasında organik bir bağ vardır. Şöyle ki; Mütareke sonrası Anadolu’nun genel askerî, siyasî, sosyal ve ekonomik tablosu hiç de iç açıcı değildi. Anadolu’da yer yer mücadele kıvılcımları dikkat çekiyordu. Atatürk, bu kıvılcımları bir ateş haline getirerek millî bir mücadele başlatması gerektiğini düşünüyordu. Ancak birbiri ile bağlantılı siyasi ve askeri şartlar buna izin vermiyordu. Askeri başarı olmadan siyasi başarı elde edilemeyece-ğinin farkında olan Atatürk’ün siyasi kişiliğinde askeri dehasının etkisi olmuştur.
Samsun’dan başlayan ve Lozan’da tamamlanan Millî
Mücadele, Atatürk’ün askerî ve siyasi yeteneklerinin etkisi ile başarılı olmuştur.
Amasya Tamiminin şartlarını kendisi tespit etmiştir, Erzurum ve Sivas
kongrelerine başkanlık yapmıştır. Siyasî her hamlesinde Millî Mücadele ruhunu
ve milliliği ön plânda tutmuştur.
Millî Mücadele’de halkın teşkilatlanmasını isteyen
Atatürk, İzmir’in işgalinden sonra mitingler düzenlenmesini istemiş, Erzurum
ve Sivas kongrelerini düzenlemiştir. Millî Mücadele sürecinde siyasî her
hareketini Türk Milleti’nin iradesine ve hukuka dayandırmanın yollarını
aramıştır.
Atatürk, Millî Mücadele’nin ardından Cumhuriyet’in
ilânından sonra inkılâplara ağırlık vermiştir. Bu özelliği, toplumun ihtiyaçlarına
göre her alanda kalkınmaya öncelik vermiş idealist bir siyasi lider olduğunu
açıkça gösteriyor. Siyasî kişiliğinin etkisi ile kısa sürede siyasi, kültürel
ve sosyal alanlarda inkılâplar gerçekleştirmesi dünyayı hayran bırakmıştır.
Mesela; Çin’de Kültür Devriminin mimarı olan Mao Ze Tung; “Ben Çin’in
Atatürk’üyüm” demekten kendini alamamıştır.
Milli Mücadele yıllarında, mevcut şartlar Mustafa Kemal’i
bazı endişelere sürüklüyordu. Bu durumu sezinleyen İsmet İnönü bakın ne
söylüyor: “O’nun Millî Mücadele sırasında askeri konularla uğraşmaktan mı daha
çok eziyet çektiği, yoksa siyasî meselelerin siyasî anlaşmazlıkların
kaldırılmasında veya teskin edilmesinde mi daha çok eziyet çektiği kestirilemez.
Büyük adamın siyaset sahasında çektiği ıstıraplar gerçekten dayanılmazdır.
Mustafa Kemal Paşa, mücadelenin askeri tarafıyla uğraştığı kadar, siyasi tarafını
da idare ediyordu.”
Devletimizin Banisi, Büyük Önder Mustafa Kemal’in Siyasi
Geçmişini kısaca hatırlayalım:
a-) Atatürk, Harp Okulu ve Harp Akademisinde öğrencilik
yıllarında siyasi faaliyetlere katıldı.
b-) 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’a çıkarak Amasya
Genelgesi’ni yayımladı; ardından Doğu Anadolu’nun kurtuluşu için Erzurum
Kongresi’ne başkanlık etti.
c-) Sivas Kongresi’nde bütün cemiyetleri bir araya
getirdi.
d-) 27 Aralık 1919 yılında Ankara’ya geldi ve siyasi
çalışmalarını burada yürüttü.
e-) 23 Nisan 1920 yılında TBMM’ni açtı ve ilk TBMM’nin
başkanı oldu.
f-) Kurtuluş Savası sırasında I. İnönü Savaşı’ndan sonra
Londra Konferansı’nda siyasi başarılar elde etti.
g-) 13 Eylül 1921 yılında elde edilen Sakarya Meydan
Zaferi’nin ardından, 20 Ekim 1920 yılında Ankara Anlaşması, 13 Ekim 1921
yılında da Kars Anlaşması imzalayan Atatürk büyük bir siyasi başarı elde
etmiştir.
h-) Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası, 11 Ekim 1922
yılında Mudanya Anlaşması’nı, 24 Temmuz 1923 yılında da Lozan Barış Anlaşması’nı
imzalayarak bir başka siyasi başarı elde etmiştir.
I-) Toplumun ihtiyaçlarını gözeten inkılaplar/devrimler
yaptı.
i-) 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet’i ilân etti ve ilk
Cumhurbaşkanı seçildi.
j-) 1934 yılında ‘Türklerin Atası’ anlamına gelen
‘Atatürk’ soyadını aldı.
Atatürk’ün siyasi anlayışı:
Siyaset denildiğinde aklımıza insan topluluklarını
yönetme sanatı olduğu gelir. Siyasi liderlik ise, uygun zaman ve şartları
dikkate alarak ve olayların zamanlamasını hesaplayarak toplumu yönetme
yeteneğidir. Siyasi liderlik, olayları kavrayabilmeyi, konjonktürel
gelişmeleri en ince noktasına kadar takip edebilmeyi ve sezgilerin gücü ile
doğru, kararlı, hem akla ve hem de bilime en uygun kararları alabilme yeteneğini
gerekli kılar. Siyasi lider, toplum dokusunu dikkate alarak ve toplumu ile
doğru ve gerçekçi iletişim kurmasını bilen kişidir. İşte buna ‘siyasi
sanatkârlık’ denilmektedir.
Atatürk’ün Siyasi Kişiliğine ilişkin Anekdotlara bir göz
atalım. Görelim neler yapmış Büyük Ata’mız?
a-) Atatürk’ün en büyük siyasi başarısı hiç kuşkusuz
Cumhuriyet’i ilan etmesi ve TBMM’ni açmasıdır.
b-) Atatürk, 1919 yılından itibaren Türk Milleti’nin
desteğini almaya özen göstermiştir.
c-) Atatürk, kazandığı savaşlarını, hizmetlerini ve fedakârlığını hiç-bir zaman kendine mâl etmemiştir. Tüm bu kazanç-larını Asil Türk Milleti’ne mâl etmiştir.
d-) Atatürk, siyasi kişiliğini, gücünü daima milletinden
almıştır. Bu sebeple ‘siyasi lider’ özelliğini yüz yıl geçtiği halde
kaybetmemiştir.
e-) Atatürk, önce 9. Ordu Müfettişlik görevinden ayrıldı,
sonra askerlik mesleğinden istifa etti ancak bu aleyhindeki gelişmeler ne li-derliğine ne de siyasi otoritesini sarsamamıştır.
f-) Sakarya Savaşı sonrasında Mustafa Kemal’e mareşallik ve gazilik unvanları verilmişti. “Türklerin Atası” anlamına gelen “Atatürk” soy isminin verilmesi “Ebedî Şef” olarak kabul edilmesi ve O’nun siyasi kişiliğinin ve liderliğinin sürekli olduğunun en açık göstergesidir.
g-) Atatürk, lüzumlu olmadıkça savaşı ‘vahşet’ olarak
görmüştür. Bir kısım tarihçiler, Atatürk’ün karizmatik siyasi kişiliğini ‘Allah
vergisi’ olarak değerlendirmiştir.
Tarihi bir anekdot: Atatürk, 17 Temmuz 1921 tarihinde “United Telgraph” muhabirine verdiği bir röportajda, “Nasıl bir siyaset takip edeceksiniz?” sorusuna şu cevabı vermiştir: “Memleketimiz haraptır, milletimiz fakirdir, maarifimiz dûndur. İktisiyatımız zayıftır. Ülkemizi imar ve milletimizi tenvir ve terfih yegâne katî emelimizdir.”
Atatürk, Avrupa’dan kendisini ziyarete gelip, röportaj
yapan bir gazetecinin; “bu savaşı nasıl kazandınız?” sorusuna verdiği cevap çok
şaşırtıcıdır: “Savaşı, telgrafın telleriyle kazandım!” Gerçekten de Atatürk,
telgraflarla savaşı idare etmişti. Herhangi bir baskına uğramalarını da öngören
Atatürk, aynı yerde fakat farklı yerlerde bir başka telgrafhanele kurmuştu.
Hülasa; Amerikalı
siyaset bilimci A. Rustow’un dediği gibi “Atatürk organik bakımdan geçmişin
mirası üzerine inşa edilen, bugünün ihtiyaçlarına kesin cevap veren ve belirsiz
bir geleceğin tehlikelerine karşı koyan bir dizi kurum inşa etmiştir.”
Atatürk, 10 Kasım 1938 yılında vefat ettiğinde, vefat
haberi üzerine kim ne demiş, bir görelim:
a-) Alman basınından Volkischer Beobachter; 'Atatürk, Türkiye’yi tek düşman kazanmaksızın bırakmıştır. Bu zamanı-mızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.”
b-) Avusturya basınından Neue Freie Presse; “Türk halkı,
kurtarıcısını ve babasını kaybetti.”
c-) Danimarka basınından National Tidence; 'Atatürk, 20.
Yüzyılın en büyük mucizesidir.”
d-) ABD basınından Chicago Tribune; “Dünya sahnesinden
tarihin en dikkat çekici adamlarından biri geçti.”
e-) İngiliz basınından Daily Telgraph; “Kadınlar başka
hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi,
tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır.'
f-) Fransız basınından La Libre Belgique; 'Türkiye’nin
uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir. Milletine bu
kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk’tür.'
g-) Avusturya basınından Neue Freie Presse; “Büyük
düşüncelerin adamı, bir devlet mimarıydı.”
h-) Mısır basınından El-Mısri; “Atatürk’ün yaptıkları
insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O, büsbütün başka bir
insandı.'
I-) İsviçre basını; “Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi.'
j-) Macar basınından Rendelet; “Yüzyılımızda, olmayacak
hiçbir şey yoktur, şeklindeki tarihi gerçeği ispatlayan ilk adam olmuştur.”
k-) İran basınından Tahran; “ 'İslâm dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk’ü hatırla-malıdır ve utanmalıdır."
l-) Portekiz basınından Arriba; “Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz ona yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır.'
m-) Alman basınından Börsen-Zeitung; “'Almanya,
Atatürk’ün eserine ve mücadelesine hayrandır. O’nda, tarihi eseri, özgürlüğü seven
bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.'
n-) Fransız basınından Paris-soir; “'Sırasıyla ihtilalci
ve asi, sonradan muzaffer bir kumandan olan 'Türklerin babası'. Yeni Türkiye’yi
yarattı, sultanları kovdu, kadınlara hürriyet verdi, fesi kaldırdı, ülkesinde
radikal bir inkılap yaptı.'
o-) Mısır basınından Egyptian; “Çağının, belki de tüm
tarihin en olağanüstü kişilerinden biri.'
ö-) Çin basını; “'Biz Çinliler, hepimiz bu mateme iştirak
ediyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen büyük Ata’sının ölümü yalnız
Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir
boşluk bırakmaktadır.'
p-) Fransız basınından Le Petit; “Atatürk öldü. Barış
kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez.
Nitekim Avrupalı devlet adamları; onun 1930’da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri
dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felaketinin içine
sürüklemişlerdir.'
r-) Fransız basınından L’Illustration; “Tarih çok
büyükler gördü. İskenderleri, Napolyonları, Washingtonları gördü. Fakat
yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türkoğlu Türk kırdı.'
s-) Japon basınından The Japan Times; “Şaşırtıcı ve
çekici bir kişi. Asker olarak büyük, fakat devlet adamı olarak daha büyük."
ş-) Yunan basınından Estiya; “Yunanistan müttefik Türk milletinin matemine iştirak etmektedir. Türkiye için daima iyi bir şef olmuş olan Atatürk, aynı zamanda Türk-Yunan münasebetlerinin iyi bir hamisi olmuştur. Türkiye’nin ihyası imkânını almamış ve başarmış olan Atatürk, devamlı bir Türk-Yunan dostluğu imkânını da anlamış ve başarmıştır. Bugün hayata veda eden Atatürk, Türkiye’yi tasavvur ettiği ve nasıl olması lazımsa o şekilde ve Türk-Yunan dostluğunu da tarsin edilmiş bir şekilde bırakmaktadır.'
t-) İtalyan radyosu: “Sezar, İskender, Napolyon; ayağa
kalkın. Büyüğünüz geliyor.”
Atatürk hakkında dünya basınında çıkan övgü dolu haberler
ve sözler elbette bunlardan ibaret değil. Şimdi de dünya liderlerinin gözüyle
Atatürk’ü anlamaya çalışalım.
a-) Albert Lebrun, Fransız Cumhurbaşkanı diyor ki; “Dağ başındaki
haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri
burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine bir
kahraman ile antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.
b-) 1922 yılında İngiliz Generali Charles Townssend;
şöyle söylüyor; “Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel
ve resmi konuşma yaptım Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa
Kemal’de büyük bir ruh kuvvetinin esrarı var.”
c-) Fransız romancı ve diplomat Claude Farrère, şöyle
söylüyor. “Sevr’den sonra Türkiye’nin
öldüğünü sanmıştım. Ama Türkiye; yaşıyor hem, Mustafa Kemal başına geçeli beri
öylesine canlı yaşıyor ki; bir Lloyd George’un bütün çabaları, bütün imkânları
sağduyuya meydan okuyan bu şiddetli yaşama isteğinin karşısında erimekten
başka bir şey yapamıyor.”
d-) ABD Başkanı Franklin Roosevelt, diyor ki; “Benim
üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık
imkân kalmamış olmasıdır. Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken
kendisine onun fikrince bütün Avrupa’nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer
devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa’nın en kıymetli devlet
adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi.”
Yıllar önce okuduğum Atatürk ile ilgili kitaplardan
aldığım notlar çok uzundu. Okunması kolay olması için sadece Atatürk’ün siyasi
kişiliğini ve düşüncesini özetliyorum. Amacım; Türk milletinin Ata’sını kirli
bilgilerden arınmış, tarihi verilerle tanımasıdır. Kimileri, dini söylemlerin
etkisinde kalarak Atatürk hakkında kirli bilgilerin esiri oluyor; yani
zihinleri kirletiliyor. Zihinsel Arınmanın yegâne ilacı, bilimsel metotların
yanında, tarihi bilgileri doğru bir şekilde zihnimize kodlamamızdır.
Yazarın
Önceki Yazısı