KONFESYONALİZM YA DA MEZHEPÇİLİK  ÇIKMAZI VE LÜBNAN' IN BAŞINA GELENLER...

Lübnan'da neler oluyor. Lübnan halkları  neden  sıkı bir sosyolojik, siyasi ve kültürel birlik kuramiyor. Lübnan  Ordusu niçin İsrail saldırılarına  yanıt ver(e)miyor. Lübnan'da, özellikle de Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta bazı mahallleler İsrail Ordusu tarafından şiddetle bombalanırken, aynı kentin diğer semtlerinde, hiç savaş yokmuş gibi,  bir kısım halk,  nasıl gülüp eğlenmeye devam edebiliyor...

Bu durumun,  acaba Lübnan'ın sosyolojik, siyasi ve kültürel yapısı ile bir ilişkisi olabilir mi?  Batı emperyalizmi,  Lübnan'a ve çoğu İslam devletlerine nasıl bir siyasi örgütlenme biçimi bıraktı. Lübnan Devleti'nin Batı üretimlı bu  konfesyolanist sosyolojik ve  siyasi, devlet örgütlenmesini bilmeden bu sorunun yanıtını bulma olasılığı oldukça zayıftır.

Şimdi önce konfesyonalizmi ( cofesyonalism) tanıtmak, daha sonra da Lübnan' daki sosyolojik ve siyası örgütlenmeyi açıklamak daha aydınlatıcı olabilir.

A- KONFESYONALIZM NEDİR?

Konfesyonalizm sözcüğü, latince  "confessio"  yani itiraf sözcüğünden türetilmiştir. Özellikle Katolik- Hristiyan kiliselerinde confesyon yani itiraf  ya da günah çıkarma kabinleri vardır vardır. Günah işleyenler kabine girer ve yüzyüze gelmeden günahlarını papaza itiraf ederler. Papaz da onlara dini nasihatlarda bulunur ve  ışlenen günahlar için  Tanrıdan af umudu aşılar Bu ışlemler bizim konumuz dışındadır.

Konfesyonalizm ise, felsefesi, demografik   ve sosyolojik  olarak, ülkedeki din ve  mezhep farlıklarını  dikkata alıp  devletin sosyal ve siyasi yapısını , din ve mezhep  esasına göre  inşa etmek anlamına gelir. 
Konfesyonalist yaklaşım tarzının üç ana nedeni vardır.

1- Etnografik ve demografik gerekçe.

Bir toplumdaki din ve mezheplerin toplam nüfus içindeki  ağırlıkları farklıdır. Adil  bir siyasi  yönetim için, her inanç türünün, parlamentoda, merkezi  ve yerel yönetimlerde  demografik ağırlıklarına göre temsil edilmeleri  gerekir.

2-  Yasama, yürütme ,Yargı  ve  devlet büroksasinin  paylaşımı.

Her ırk, din ve her mezhep mesuplarının devlet yönetiminde her alanda temsil edilme hakkı vardır. Devlet  gücünün ve devlet kadrolarının da ülkedeki farklı din ve mezhepler arasında nasıl dağıtılacağı anayasal ve yasal güvenceye alınmalıdır.

2- Toplumsal uzlaşı ve barış gerekçesi.

Eğer  devlet yönetiminde, siyasi güç olarak, her din ve mezhep grupları,sayısal güçleri oranında  temsil edilirse yönetim adil olur. Toplumsak barış ve huzur daha uzun erimli olur.

Peki gerçek durum nedir?
Tarihsel olarak,  etnisite, din ve mezhep temelleri üzerine örgütlenmiş en önemlı devlet örneği eski Yoguslavya idi. Parçalandı ve yedi farklı devlete ayrıldı. Ayrıca, başta lübnan ve ırak olmak üzere bu tür mezhep ve etnisite temelli  siyasi devletler mevcuttur. Örneğin,  zamanın devlet başkanı Saddam, ırak'ta  ABD tarafından saf dışı edildikten sonra, siyasi olarak, Irak devletinin yönetimi Şiiler ve Sünniler arasında paylaştırıldi

B-  KONFESYONALİZMİN TEMEL SAKİNCALARI.--

1- Bu tür örgütlenmeler etnik, dinsel ve mezhepsel rekabete, birbirlerini ötekileştirme ve düşmanlaştırmaya açıktır.Fakat Uygulamalarda bir çok, siyasi ayrımcılık ve eşitsizlikler ortaya çıkabilir.  Kendi aralarındaki dinsel çekişmelerin siyasi rekabeti, siyasi rekabet de  din ve mezhep çatışmalarını körükleyebilir.

2- Ortak siyası çıkarlar ve uluslarası sorunlarla ilgili kararlarda  sonuç almak zorlaşır; karar mekanizmaları tıkanabilir..Her etnisite, din ya da mezhebin çıkarlarını bağdaştırmak her zaman olası değildir. Çatal kazık yere batmaz atasözümüz böyle durumlar için kullanılır.

3- Sisteme dahil olan etnik, din  ve mezheplerin domografik sayıları eşitsiz olduğu için  güç dengeleri de eşitsiz olur. Eşit br yuttaşlık sağlamak zorlaşabilir. Devlet gücüne daha fazla sahip olan sayısal çoğunluğun azınlıklara baskı kurmarına neden olur.

4- Sistematik ayrımcılık, kendi yandaşını koruma,  ırkçı, dincı, mezhepçı ve hatta toplumsal cinsiyetçi yaklaşımlar giderek  geri dönülmez biçimde kurumlaşır.  Nepotizm kurumlaşır. Uzlaşma yolları kapanabilir.

5-  Zamanla, savaşlar, göçler ve nüfus artış hızı farklarından kaynaklanan demografik  değişmelere uyum sağlamak zorlaşır. Güç dengeleri alt-üst olur.

6- Etnisite, din, mezhep ve benzeri ayrımlar üzerine kurulmuş,  kemikleşmiş ve  heterojen  bir yapı toplumsal birlik ve beraberlik için aşılması çok zor büyük bir engel oluşturabilir.  Ülke genelinde toplumsal  bir güç ve ideal birliği kurmak olanaksızlaşır.

7- Kanımca en büyük engel de  şudur. Etnik ve teolojik ayrımlar ve farklılıklar üzerine devlet kurmak çağımızın aklına, bilimine, hukukuna, demokrasisine ve evrensel insan hak ve özgürlüklerine aykıdır. Teokratik devlet modeli  artık miadını doldurmuştur.

C - GÜNÜMÜZÜN  EMPERYAL  GÜDÜMLÜ  LÜBNAN DEVLETI.

  Tarihsel olarak, şimdiki Lübnan coğrafyası,  önce Osmanlı toprağı iken daha sonra Fransız sömürgesi konumuna düştü. Şimdiki  Lübnan devleti,  Fransız mandası  olarak, 01 Eylül 1920 tarinde " Büyük Lübnan" adıyla kuruldu.22 Kasım 1943 yılında da bağımsız devlet oldu. Fakat din ve mezhep ayrımcılığı  yani konfesyonalizm temelinde örgütlendirildi. Devletin siyasi yönetimi ve devlet kadrolari dinler ve mezheplerin demografik ağırlıklarına göre  paylaşıltırıldı.

Lübnan devletini yüzölçömü 10.452 km karedir. Yani Lübnan küçük bir devlettir. 2023 Yılı verilerine göre  Lübnan devletinin  toplam nüfüsü  5.630.000 kişidir. Bu nüfusun 3.510.000 kadarı, % 62.33 ü  Müslüman, 2.120.000 kadarı, % 37.67 si de  Hrıstiyandır. Çok az da Yahudi nüfüs vardır. Müslüman nüfüs, Sünniler, Şiiler, Dürziler ve Nusayrilerden oluşmaktadır. Ayni şekilde, Hristiyan nüfus da, Maronit Katolikler, Rum Ortodokslar, Rum Katolikler ve Ermeni Ortodokslardan oluşmaktadır. Az miktarda da Yahudi nüfus vardır Ayrıca, 1.500 000 kadar da Suriye'li göçmen gelmiştir.
Lübnan'da kişı başına milli gelir 11.562 ABD Doları kadardır. Fakat gelir dağılımı çok bozuktur. Halķnın % 60 kadarı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Lübnan' daki  siyasi  merkezi yönetim ,devlet kadroları ve yerel yönetimler yukarıda sözü edilen Hristiyan ve Müslüman mezhepler arasında  nüfüs büyüklükleri oranında paylaşılmış durumdadır. Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamları dahil, bazı kadrolar, mezhepler arasında dönüşümlü olarak paylaşılmaktadır. Dinler ve mezhepler arasındaki çekişme ve çatışmalar hep gündemde kamakta ve istikrarsızlık üretmektadir. Ayrıca, dış politika ve ülke güvenliği açısından ortak kararlar almak çok zordur.

Acaba günümüz Lübnan toplumu neden İsrail'e karşı topyekun bir tavır belirleyemiyor...demek ki dincilik ve mezhepcilik yüzünden henüz bir millet olamamıştır.   Keskin dinci ve mezhepcı siyasi örgütlenme biçimi Lübnan halkının  uluslaşmasını engellemektedir.

Kıssadan hisse.

Osmanlı Devleti, çok etnili, çok dilli, çok dinli ve çok mezhepli  bir yapıdaydı. Türkiye Cumhuriyeti kurulunca bu çok etnili ve çok dinli yapı, küçük ölçeklerde de olsa,  aynen yeni Türkiye Cumhuriyet'ne  miras kalmıştır. Zaten Osmanlı'dan ayrılarak kurulan  yeni devletler de  Osmanlı'daki bu  ırk, dil, din ve mezhep farklarinı bahane ederek Osmanlı'ya isyan edip ayrılmışlardı...

Yüce önderimiz büyük Atatürk, Türkiye Cumhuryeti'ni kurarken hem etnisite ve hem de din ve mezhep  farklılıklarını devre dışı bırakan laik bir ulus devlet kurmuştu. "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir"  diyerek etnik ve dinsel ayrımcılıktan kaçınmıştı. Ancak  bu tutum, çeşitli nedenlerle, yeterince devam ettirilemedi.

Güncel olarak, Arnavutluk'ta  yeni tezgahlanan sözümona " Bektaşi Devleti" de  ne Arnavutların, ne Balkan devletlerinin, ne Türkiye'nin ve ne de Alevi- Bektaşilerin hayrınadır. Böl ve yönet politikasının bir gereği olarak geleceği istikrarsızlaştırma çabalarıdır.

O halde bize düşen temel görev, Atamızın kurduğu laik ve demokratik cumhuriyeti, ulusal birlikten asla ayrılmadan, evrensel demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile taçlandırmaktır.

Prof Dr.Halil Çivi
07.10.2024

https://www.facebook.com/share/p/dhkZCeWn46EzTYD9/
( Konfesyonalizm Ve Lübnan. Alıntı başlıklı yazı Ali Arslan tarafından 8.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu