
O sabah heyecanla uyandık, hele Nevin’de bir telaş, bir telaş sormayın. İlk gelen misafirimiz, genç şair yazar sevgili kızımız Rüya, hemen arkasından ise Edebiyat Evinin dedesi tabi ki başta Rüya’nın dedesi Sami hoca teşrif etti.
Rüya Nevin
ablası ile daha önce Sami üstadın evinden kahve yapma tarifi alırken telefonla
konuşmuştu. Ancak yüz yüze ilk karşılaşmalarıydı. Çalışkan kızımızın gelir
gelmez ilk sorusu yapacak bir iş var mı Nevin abla oldu. Ama Nevin zaten her
şeyi çoktan hazırlamıştı.
Sami hoca
ile yüz yüze görüşmeyeli uzun yıllar geçti. En son yaklaşık on beş yıl önce
gördüğüm o delikanlıdan eser kalmamış, beli bükülmüş, dişleri dökülmüş,
kafasında saç kalmamıştı. Bu haline belli etmesem de çok üzüldüm. Tabi ki hemen
malum yalanı da söyledim.
-Sami hocam
hiç değişmemişsin maşallah.
-Eh
bakıyoruz kendimize Fikret hocam
(İçimden
hadi canım nereye bakıyorsun ne bu halin diye düşündüm) Sami hoca sanki içimi
okumuş gibi
-Değişmemişsin
diyorsun ama, sanki içinden yaşlandığımı düşünüyor gibisin.
-Yok hocam
olur mu hiç, gerçekten maşallahın var, evet Rüya kızım gelelim sana, nasıl
sevdin mi buraları çok güzeldir bizim burası, şansınızdan havada çok güzel.
-Evet çok
beğendim, her şey bir yana Nevin ablam çok güler yüzlü, sizde öyle tabi Fikret
dedecim.
-Yok kızım
dede Sami hoca, bana ağabey diyebilirsin. Kulakları çınlasın birde Nuri dede var, duyduğuma göre şu aralar İstanbul'da torun bakıyormuş. Hele bir dönsün memlekete kısmetse onu da misafir edeceğiz hanemize
-Hım, şey,
hiç değilse amca desem!
-Neyse
olabilir
Az sonra
Güzelçamlı Limandan acı acı gelen Gemi düdüğü, Kaptanı Derya Çerkezoğlu’nun
aramıza katılmak üzere olduğunun işaretiydi, birkaç dakika sonra telefonla
arayarak konum isteyen Çerkezoğlu eve kadar Gemi ile gelip gelemeyeceğini
sormaz mı?
Neticede az
sonra yaya olarak hanemize oda teşrif etti, sonra sırasıyla Mücella hoca,
Meryem hoca
ve ihtiyar kurt Kul Mehmet geldiler, hep birlikte tatlı bir sohbete dalmışken
hanımın çığlığı duyuldu.
-Fikret
bakar mısın buralarda ilk defa görüyorum misafirlerin şansına her halde, karşıdan
bir alageyik geliyor.
-Yahu Nevin
o bizim Fatma bacı, görüntüye bakma sen soyadını yansıtıyor fiziği.
Fatma
bacının ardından bu defa Tarzan çığlığına benzer bir çığlıkla aramıza Zaralı
şampiyon, arkasından elinde makas ağzında toplu iğne ile Düş Terzisi katıldı.
İşin ilginç
tarafı gelir gelmez dikilecek döpiyes nerede diye sormaz mı J
-Hele dur
bakalım Düş Terzisi önce bir soluklan, hem sen bakma bizim öyle dediğimize
aslında biz senin düşlerinde terzi olduğunu biliyoruz.
-Çok
teşekkür ederim ama bu hikaye başladığından beri terzilik çalışmalarını epeyce
sıkıya aldım ben, yakın zamanda her şey
dikebileceğimi düşünüyorum.
Az sonra
Sami hocanın elini midesine götürdüğünü gördüm ve haydi bakalım hep beraber
sofraya geçelim dedim. Sofra zaten hazırdı, bir tek içli köfteler masada
değildi.
Nevin Rüya’ya
dönerek bak karşıda fırının içinde içli köfteler var, soğumasın diye oraya
koydum onları getiri ver kızım deyince Rüya mutfağa doğru yönelirken Kul Mehmet
soğuk esprisini patlattı.
-İçli köfte
demek, ilginç demek yaptığınız köftede benim gibi duygusal ve içli.
Kimsenin
gülmediğini görünce durumu düzeltmek için şey şaka yaptım dedi ve utangaç bir
şekilde Sami hocaya baktı.
Sami hoca
gönlünü almak için olsa gerek, yok yok güzeldi, ha ha ha içli köfte, duygusal
Köfte diyorsun
ha?
Bir an gözüm
masaya takıldı biz içli köfte muhabbeti yaparken Zaralı çorbasını bitirmişti
bile. Çerkezoğlu da bu sahneyi kaçırmamış olacak ki Zaralı’ya dönerek;
-Çok acıktın
galiba şampiyon?
-Acıkırım,
çok yerim, çok yemem lazım benim, şampiyonum ben, en çok benim şiirlerim
okunur.
-Şampiyonsun
onu anladık da şiirlerinin okunması ile ne ilgisi var onu anlayamadım?
-Şampiyonum
ben her konuda şampiyonum.
Muhabbetin uzayacağını
düşünerek biraz yüksek sesle haydi bakalımmm hepinize afiyet olsun diyerek
sofrayı başlattım.
Zaralı
üçüncü çorbayı isteyince Nevin başka çorba kalmadığını biraz mahcup bir şekilde
söyleyerek zaten daha çok yemek var, kereviz vereyim size dedi.
-Bahçelerde
kereviz, biz kereviz yemeyiz.
-Peki o
zaman içli köftelerden buyurun, bu arada ben sulu yemek getireyim sizin için,
Ayrıca bakın
marulların arasında ki Fikret hocanızın yaptığı çiğköfteler ondan da
istediğiniz kadar alabilirsiniz.
Ben Sami hocadan korkarken herkes kolayca doydu ama Zaralı Şampiyonu zor doyurduk, biraz sonra kahvelerimizi içmek üzere balkona çıktık, çünkü Kasım ayının sonları olmasına rağmen yazdan kalma bir gündü. Sami hocaya döndüm ve;
-Sami hocam
hava maşallah görüyorsun, keşke mayo getirmiş olsaydın yanında, seninle denize
girerdik.
-Yok canım
bu mevsimde olur mu?
-Olur neden
olmasın ben daha dün girdim.
-Şey mayoya
benzer bir şey var yanımda ama biraz
eski gibi. İnan aklıma geldi senin böyle bir teklif yapacağın son anda
koyuverdim çantaya.
-Eh ala o
zaman, başka denize girmek isteyen var mı? Neyse hele bir kahvelerimizi içelim.
Biraz sonra
Rüya kızımız elinde kahvelerle geldi…
Mücella
hocanın okuduğu şiir eşliğinde kahvelerimizi yudumladık.
Ardından
Meryem hoca, Mücella hoca, Fatma bacı ve Rüya Nevin’le derin bir sohbete
başladılar. Bende erkek arkadaşlara sahile doğru giderken Sami hocadan başka
kimseyi denize girmeye ikna edemedim.
Devam edecek
Mehmet
Fikret ÜNALAN