M.
NİHAT MALKOÇ
Bundan 16 sene evvel büyük bir ses olan Erkan Ocaklı
aramızdan ayrılmıştı. Türkülerini gönül heybesine doldurup genç denebilecek bir
yaşta(59) bilinen meçhule yol almıştı. Karadeniz’in müzik üstadı,
Karadenizlinin yürek sesi, gençliğimizi türküleriyle geçirdiğimiz Erkan Ocaklı
"Ağla gozlerum ağla/Ben da ağlayacağum/Senun acilaruna nasil dayanacağum”
diyordu bir güzel türküsünde. O ölünce Karadeniz türkülerini de yetim bıraktı.
Ocaklı, büyük bir sesti. Karadeniz’in gelmiş geçmiş en
büyük türkücüsüydü. Biz onu yaşarken anlayamadık, kıymetini bilemedik. O;
sesiyle, sözüyle, beyefendi kişiliğiyle yaşadığı zamana mührünü vurdu. Onu
ekrana çıkarmayanlar, sesini görmezden gelenler kına yaksın.
Onun türkülerinde hep bir hüzün vardı. Ölüm,
Ocaklı’nın türkülerinin vazgeçilmez temasıydı. Pek çok türküsünde ölüm acısını
sözlere ve nağmelere dökmüştü. “Bu kara topraklarda ah sen yatacak
mıydın?/Gönlüme doğan güneş ah sen batacak mıydın?/Ezanlar bizim için okunuyor
sevgilim/Gözyaşım mezarına dökülüyor sevgilim” diyordu bir türküsünde. Türküyü
söylerken o duyguları yaşıyordu adeta. Öyle ki acıdan iç çekiyordu.
Bir sonbahar hüznüyle aramızdan ayrıldı Erkan Ocaklı.
Arkasında büyük bir türkü arşivi, beste mirası bırakarak… Şimdi gönlümüze düşen
albümlerde solgun bir resim olarak kaldı silueti. Onun gür sesini, duyması
gerekenler ne sağlığında ne de hastalığında duydu. Bir zamanlar müzik tekelini
elinde tutanlar onu görmezden geldiler. Önüne engeller koydular.
Yetmişli yıllarda müzik hayatına atılan Ocaklı ‘Misiri Kuruttun mi?, Ula Ula Niyazi, Maçka
Yollari Taşli’ gibi Karadeniz klasiklerine imza atmıştı. Bu türküler her yerde,
her sanatçı tarafından söylenir olmuştu. O dönemlerde Trabzonspor futbolda,
Erkan Ocaklı ise müzikte Anadolu ihtilalini yapmıştı. Kem gözler bunları
kıskandı, görmezden geldi.
Aslen
Arhavili olan, çocukluğu Maçka’da geçen Ocaklı çok gayretli ve üretken bir
sanatçıydı. Ormancı bir babanın çocuğuydu. En büyük ideali doktor olmaktı.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde okumuştu. Müziği çok sevdiği için okulu
3. sınıfta bırakmıştı. Çocukluğundan beri bağlama çalardı. Karadeniz müziğine
bağlamayı sokan kişidir o… Hatta bu yüzden çok da eleştirilmiştir. Yaptığı plak
ve albümlerin sayısını kendisi bile bilmezdi. Albümlerinin sayısı kırkın
üzerindedir. 300’ün üzerinde birbirinden güzel bestesi vardır. Bunlarla
birlikte altı tane filmde de oynamıştı. İki kere evlenmişti. İki çocuğu vardı.
O, türkülerinde evrensel
barış mesajları vermiştir hep. Dostluk, kardeşlik ve sevgiden yana olmuştur
daima. İnsanı, sevginin en ileri derecesi olan aşkın yaşattığına inanan bir
kişiydi kendisi. Ondan sonraki yıllarda yeni yetme sanatçılar müziğe pek bir
şey katamadılar. Üstelik ses kirliliği oluşturdular. Köklü değerler sisler
altında görülmez, duyulmaz oldu. Değerlerimizi kısa zamanda tükettik. Erkan
Ocaklı da unutturuldu bizlere.
Üç yıl süren hastalığının
ardından 59 yaşında aramızdan ayrılan Erkan Ocaklı, ölmeden bir yıl önce 40.
sanat yılını, muhteşem bir geceyle kutlamıştı. Gecenin sunuculuğunu, Trabzon'un
bir başka önemli değeri olan sanatçı Osman Yağmurdereli yapmıştı. Şimdi ikisi
de yok aramızda. Onların yokluğu hep hissedilecek. Trabzonlular Ocaklı’nın
mirasına sahip çıkacak; adını sonsuza dek yaşatacaktır. 27 Kasım 2019 tarihinde
KTÜ Atatürk Kültür Merkezi'nde bunun ispatı mahiyetinde görkemli bir anma
programı gerçekleştirildi. Programa Trabzon protokolünün yanında türkü sevenler
de katıldı. Gecede araştırmacı-yazar Mustafa Durmuş'un hazırladığı, Ortahisar Belediyesi'nin
yayımladığı "Karadeniz Müziğinin Türkü Babası Erkan Ocaklı" adlı
kitap ücretsiz olarak dağıtıldı.
Erkan Ocaklı “Senun acilarunlan daha
gulmeyeceğum/Hakkını helâl eyle daha dönmeyeceğum” diyordu bir türküsünde.
Sanki helâllik alıyordu. Şimdi bizler bu nakaratın ilk dizesini terennüm
ediyoruz. O, Karacaahmet’te servilerin altında sonsuzluk uykusunu uyuyor. Ocaklı’nın
o güleç yüzünü çok özleyeceğiz. Zaten Trabzon halkı 16 yıldır onun hasretini
çekiyor. O ölse de geride bıraktığı eşsiz türküler onun adını yaşatacak. Allah
rahmet eylesin.