Halit hoca
aşağıya indiğinde çok korkmuştu ama bir taraftan da kahkaha ile gülüyordu.
-Yahu
gülmekten konuşamıyorum, gürültüleri duyunca birde ben bakayım ne oluyor dedim,
koridora çıkmamla birlikte Faramarz elinde ki bardağı yakala diyerek fırlatmaz
mı?
-Yapma yahu
Allah korusun bir şey oldu mu?
-Yok ama
sadece yerler cam oldu.
-O önemli
değil, sabah hallederiz siz yerlere basmamaya dikkat edin, vallahi bu
gürültülere hanımlarda uyanmıştır, eh peki Faramarz nerede dolaşıyor şimdi.
Bu soruya
cevabı o sırada aşağıya inen Demir hoca verdi;
-Yattı
yerine, hem de hiçbir şey olmamış gibi, ben orada bir fırça buldum, yerdeki
camları süpürdüm Fikret kardeşim, ne yapayım bunları.
-Zahmet
etmişsin üstadım ver bana ben hallederim onları. Hanımlar uyanmamıştır
inşallah.
-Sanırım
uyanmışlar odalarından gülüşme sesleri geliyordu, ne olduğunu anladıklarını
düşünüyorum.
-Sami
hocam, Ahmet hocam, Ali hocam onlar bu kadar gürültüye uyanmadılar mı?
-Ali hoca
çok yorgundu sanırım, ruhu bile duymadı.
-İyi
bari…
-İshak
hoca da ne oluyorsa oluyor ben çok yorgunum diyerek arkasını dönüp yattı.
- Ahmet
hoca bir ara kalktı, şöyle bir etrafına bakındı, bana sordu neler oluyor diye
durumu anlattım, kendi haline bırakın yatar tekrar o dedi ve yattı. Sami hoca
derin uykuda, hatta sayıklıyor rüyasında senin tanga hikayesine takmış kafayı.
-Ha ha ha
ne diyor, hikaye değildi ki o geçen hafta gerçekten küçücük bir mayo ile denize
girdi.
-Yanlış
duymadıysam Karşıyım ben öyle küçük
mayolara karşıyım “erkek kısmının o mayolarla denize girmesine
oldum olası gıcık olmuşumdur. Ben denize her zaman göbeğimden diz kapaklarıma
kadar uzanan mayo ile girmişimdir.” Gibi bir şeyler diyor.
-Yapma
yahu, ama bu gerçekti, geçen hafta öyle girdi denize, eh artık iyice yaşlandı
demek rüyalarla gerçekleri karıştırmaya başladı. Haydi arkadaşlar isterseniz
artık bizde yatalım. Sanırım artık asayiş berkemal
Hep
birlikte sessizce tekrar odalarımıza çekildik.
Sabah
uyandığımda Nevin ablası ile birlikte kahvaltı hazırlıkları yapan Rüya,
heyecanla yanıma gelerek beni soru yağmuruna tuttu.
-Dur
kızım bir dakika, o ne öyle kaç tane soru birden sordun, az sabır et hem
kahvaltıda hepsini anlatacağım.
-Ne olur,
ne olur hocam, ben bekleyemem o zamana kadar kim olduğunu söyle bari.
-Tamam,
tamam Faramarz uyur gezermiş, ortalığı karıştırdı dün gece Azeri dostumuz,
gerisini kahvaltıda anlatacağım.
-Bardağı
da o mu kırdı, bardak kırılmış galiba.
-Evet,
evet de hadi gel şimdi Nevin ablana yardım edelim, birazdan herkes kalkar.
Kahvaltı
hazır olup diğer arkadaşları beklerken, yine Nevin ve Rüya ile gelecek hafta
geleceklerin listesini hazırladık.
Malum Sami hoca ve Rüya demirbaşlarımız, eh Demirci için daha önceden zaten rezervazyon yapmıştık, diğerleri ise öncelikle hikayeyi sessiz sessiz okuyan Selvaselda, sitemizin yeni ve değerli şairi yine bir Azeri olan Doktor-Yazar İlhamə Müslümova,
Sitemizin bir başka dedesi Nuri Baş, Nurettin kardeşimiz, birde son zamanlarda
şiirden nesire doğru hızlı bir geçiş yapan; “Portekizli Futbolcu Ronaldonun’da
yer aldığı Suudi Arabistan’ın Al Nasır Futbol takımından transfer teklifi aldığını
duyduğumuz, ancak ben Ronaldo’ya rakip olmak istiyorum o nedenle Al Hilal ile
anlaşacağım diyen Redfer.
-Kadro tamam galiba Fikret amcacığım, bakalım haftaya neler olacak, tabi
öncelikle şu gece neler oldu, onu bir konuşalım.
-Rüyaaa, az sabret kızım.
Az sonra yukarılardan Ahmet hocanın mızıka sesi duyulmaya başladı, öyle tatlı
bir ses geliyordu ki aşağıda mest oldum. Nihayetinde herkes birer birer aşağı
indi ve yine kocaman bir kahvaltı masası
oluştu. Rüya arada bir hadi anlat artık der gibi bana bakıyor, ancak ben
kahvaltının sonuna doğru gelinmesini bekliyordum.
Ama biraz sonra Halit hoca birden bire kahkahayı patlattı ve yahu neler
oldu dün gece bilseniz diye açılışı yaptı. Bize fırsat kalmadan Faramarz
kendisi söze atıldı;
-Biliyor men, gülmesin kimse üzr istəyirəm
Sanki
biraz üzülmüş gibi olduğunu görünce gönlünü alarak;
-Yok
kardeşim neden özür diliyorsun, bu doğal bir şey, senin elinde değil ki
- Zəhmət olmasa, mənə su
verin.
-Vereyim tabi ama üzülme
sakın bizlerin hoşuna gitti baksana, çok rastladığımız bir şey olmadığı için ne
yapacağımızı bilemedik sadece. Bir bardak su getirdim, Faramarz suyunu içti
birkaç kere yutkundu ve;
- Çox sağ olun bir zarar
verdiysem, men karşılarem.
-Yok kardeşim zarar falan
yok dert etme artık, hani konuşup gülelim demiştik ama, madem bu konuda bu
kadar hassassın, hadi bakalım geçmiş olsun.
- Yaxşı,
aslında bende gülürem halıma, gülebilirsiz.
Sanki
herkes Faramarz’ın bunu söylemesini bekliyormuş gibi, bir kahkaha koptu ki
sormayın.
Bende
sonunda gece tüm olup biteni anlattım, ben anlattıkça Rüya yeni sorular
soruyor, bir taraftan da gülüyordu.
Haydi bakalım havayı biraz dağıtalım Ali hocam çal bakalım şöyle Kırşehir
dolaylarından bir şeyler, Ali hoca salondan bağlamasını getirdi ve yine güzel
sesi ve sazıyla bizleri türküye doyurdu. Bu arada Sami hoca halen hapşırıyor,
burnu akıyor, durmadan burnunu siliyor, her burnunu silişi için maskeyi
çıkarıyor, sonra tekrar takıyordu. Çok mahzun göründüğü için içimden ona
takılmak gelmedi, hevesimi bir daha ki haftaya saklayayım nasıl olsa bir daha
gelecek dişe düşündüm.
Veda saati yaklaşmıştı ama kimse ayrılmak istemiyordu , öyle güzel
bir dostluk oluşmuştu ki, sanki yıllardır bir aradaydık. Duygusal kızımız
Rüya’nın gözleri doldu ve titreyen
sesiyle konuştu;
-Biz Sami hocamla birlikte haftaya yine geleceğiz ama, sizler burada
olmayacaksınız, Yıldız ablam seni çok özleyeceğim.
Yıldız Gülüm Rüya’nın başını okşadı ve ;
- Anlı şanlı Zühre’yim ben öncemde Kutup sonramda umut
Rabbin, unut, dediği o minvalde
tutuklu kaldığım kadar ait olmadığım
bir dünyanın çeperinden sökün eden ihlaslı kalbim asla da şerit değiştirmeyen yalnızlığım ve yakarışım ile kutsanmış acılar durağında ne mutlu ki
sizlerle karşılaştım, ben de seni özleyeceğim Rüya.
-Anladım ablacığım, teşekkür ederim.
Hep birlikte onu teselli ettik, bu buluşmaların böyle geniş kapsamlı
olmasa da artık arada bir olabileceğini anlattık.
Sami hoca; Haydi havayı değiştirelim biraz isterseniz ben size bir türkü
söyleyeyim deyince ben;
-Üstat yapma Allah aşkına, şimdi sen bu halde nasıl türkü söylersin.
-Söylerim Ali hocam çalarsa söylerim.
-Peki ne söyleyeceksin, geçen hafta sahilde söylediklerin gibi olmasın.
-Yok
-Haydi bakalım o zaman
Sami üstat Ali hocam çalarsa söylerim demişti ama, beklenmedik bir
şekilde türkü yerine şarkı söylemeye başladı;
Amanın ne de yanık sesi varmış bizim hocanın meğer…
Herkesten Sami hocaya sıkı bir alkış geldi, ama Sami hocanın
resitali meğer daha bitmemiş, sevgili Ahmet Zeytinci Mızıkası ile Şeyh Şamil’i
çalmaya başlayınca, bizim üstat hatırladığım kadarı ile ana tarafından Karslı
olduğu için heyecanla kalkıp harika bir Kafkas oyununa başladı, eh yine o
taraflardan olan Mihman hiç durur mu, o da karşısına geçince, bizim sitede
kalan konu komşu hepsi etrafımıza toplandı.
Bizler el çırparak Ahmet hocanın mızıkasını desteklerken
Mihman oturdu ama, Sami hocayı tutabilene aşk olsun, bir daha bir tane daha çal
Ahmet hoca diyerek diretti. Ahmet hoca bu defa Yıldızların altında şarkısını
çalmaya başlayınca, çaresiz yerine oturdu.
Tam o sırada birden Faramarz yerinden kalktı gece uykusunda gezdiği gibi
ellerini ileriye doğru uzattı.
Aman Allah’ım yine neler oluyor…
Devam edecek
Mehmet Fikret ÜNALAN