Hikaye / Dostluk Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 21.11.2024
Okunma Sayısı : 649
Yorum Sayısı : 22
Aziz Misafir Gelmiş Hareketlen Tez Hanım (Yedinci Bölüm)


 Aslında Faramarz artık gitmeye karar vermiş ve giderken şöyle bir yüreğimize indirmeyi düşünmüş. Biraz sonra ellerini indirdi ve siz gene beni uyuyup gezer sandınız, ben size şaka yaptı, ama artık yolculuk başlasın, Her şey çok Yaxşıydi, hata yaptıysam Üzr istəyirəm artık icaze verin gidem diyerek müsaade istedi.

Ardından bütün misafirler teker teker izin istediler, tabi ki evin toparlanmasına yardımcı olan hanımlar en son gitti.

Mihman her zaman yaptığı gibi aynı alışkanlıkla duvardan atlayarak yan tarafa motorunun yanına geçti ve son  bir defa eve doğru bakıp, güzel olmuş güzel, buranın dış cephe boyasını ve mantolama işini de ben yaptım dedi. 

Onun bu sözlerine kahkahalarla birlikte arabası olanların motor sesleri karıştı. Her gidenin ardından bizi bir hüzün alıyordu.

Bir sonraki haftada yine ilk misafirimiz her zaman olduğu gibi Rüya oldu; 

-Hoş geldin Rüya nasılsın bakalım kızım.

-Nasıl olayım Fikret amcam; Yatağıma her uzanıp telefonumu yastığın altına koyduğumda hafta sonunu iple çekiyorum buraya gelmek için ve hep burayı hayal ediyorum.  Biliyor musun ben Edebiyat Evini çok seviyorum ve bu siteden hiç ayrılmayacağım.

-Ah evet bu güzel işte, sizler gibi gençlere ihtiyamız var zaten, ama lütfen telefonunu yastığının altına koyma, biliyorsun çok fena radyasyon yayıyor, zaten akşama kadar elimizde, hiç değilse yastığımızın altında olmasın, gerçi bazen  bende koyuyorum ya :)

-Bu aralar canım biraz sıkkın hocam, bu yaşımda bu kaosu kaldıramıyorum, ama ne olur sende bana; İsa dayım gibi sizinki de dert mi? Bizim zamanımızda biz neler çektik deme olur mu?

-Tamam demem, hatta 1980 darbesinde işkence gördüğümü falan da anlatmam istersen J

-Ama bak anlatıyorsun işte.

-Peki sustum…

Ardından Demirci geldi;  Demirci yollarda çok susamış olacak ki gelir gelmez hocam zahmet olmazsa bana bir su verebilir misiniz dedi. Hemen aceleyle suyu getirdim, ama tam verirken suyun bardakta yarım olduğunu gördüm.

-Ya kusura bakma kardeşim, aceleyle bardağı yarım doldurmuşum.

Demircinin cevabı ilginçti;

-“Bardağın yarısı boştu yok diğer yarısı doluydu içeceğin yarım bardak su

boş ver doluyu boşu sen içindekine bak” Fikret hocam

-Efendim…

-Sıkıntı yok hocam, sadece bir dip nottu.

-Peki…Eh nasıl geçti yolculuk

-Bende uçak fobisi var hocam hobilerimi terk ettim ama fobilerim beni terk etmedi, o nedenle arabamla geldim, gelirken Susurluk’da ayran içtim tekrar yola çıkınca bir uykum geldi sormayın, sonunda bir benzinliğe çekip iki saat kadar uyudum, yoksa daha erken gelecektim.

-Olsun zaten Rüya’dan  sonra ilk gelen sensin, neredeyse Sami hoca’da gelmek üzeredir. O sırada kapı çaldı ve açtığımda yine Sami hocam maskesiyle karşımdaydı.

 --Yahu hocam sende Galatasaray’ın santraforu Victor Osimhen gibi sürekli maskeyle dolaşır oldun. Gerçi o gol atınca çıkartıyor maskeyi, sonra takıyor ama sen hiç çıkarmıyorsun yoksa yine burnun mu akıyor.

- Ya o değil de, benim aslında yaz kış burnum akar. Bunun soğukla sıcakla da bir ilgisi yok. Sebep nedir bilemiyorum. Ha, bir de yaz kış terlerim.

 -Bak sürekli terlediğini bilmiyordum, sadece atışmalarda bana cevap yazarken terlediğini sanıyordum.

 -Yok o başka o zaman kan ter içinde kalıyorum.

-Şiirlere sürekli kendi resmini koyduğu için bir başka Azeri şair yazarımız,  İlhamə Müslümova’yı kapıda görür görmez tanıdım;

-Mən sizi hemen tanıdım hoş gelmişsiz

- Salam, Sabahınız xeyir

-Aleykümselam size de hayırlı sabahlar. Nevin, Rüya bakın kim geldi! Karşılar mısınız lütfen…

Doktor hanım Zəhmət olmasa, kömək edin diyerek bana el çantasını uzattı, ben de alıp Rüya’ya teslim ettim.

 Tam kapıyı kapatacakken, bahçe kapısından giren bir başka hanımefendi gördüm bu da olsa olsa SELVASELDA’dır diye düşündüm. Gerçekten de öyleydi.

-Hoş geldiniz Selda hanım değil mi?

-Evet hocam benim hoş bulduk, ay çok yoruldum.

-Neyse şimdi kahvaltı masasında dinlenirsiniz.

- Ah benim mülteci yüreğim hayatının baharında kesik kesik çıkan nefesim Izdırabın deminde demlenmiş düşlerim bir hazan mevsiminde vurgun yemiş bedenim, ne güzel sizlerle birlikte olmak, sizlere konuk olmak, hani Nevin hanım ve Rüya neredeler.

-Siz buyurun onlar içerideler az önce Doktor İlhamə Müslümova geldi de, onunla ilgileniyorlar.

-Mavidir hayatın rengi!  Tıpkı bir deniz gibi engin ve derin, İçine dalınca serinleten, kulaç açınca tadına doyum olmayan, hafiflletircesine bütün yükü omuzlarından attıran ve sizde bu güzel çam kokuları arasında Nevin hanımla birlikte renklerin tadını çıkarıyorsunuz demek ki, ne kadar güzel yerler buralar.

-Şey evet tabi biz çok seviyoruz burayı, sizin de beğendiğinize sevindim, buyurun girin içeri.

İçeri girdiğimizde karşılaştığımız manzara ilginçti; Doktor Müslümova Stetoskop’unu çıkarmış Nevin’in göğsünü dinliyordu.

-Öksürebilirsen mi?

-Öhö öhe

- Yaxşı, bi daha

-Öhö öhe

-Yaxşı, neçe yaşın var

-Gencim daha

-Maşallah güzel nefes alır verirsin

-Eh bizim buralar oksijen deposu doktor hanım.

- Yaxşı

-Hayırdır ne oldu, rahatsızlandın mı Nevin.

-Yok canım doktor hanım gelmişken sizi bir muayene edeyim dedi. Gerek yok dedim ama çok ısrar edince kabul ettim.

-Hadi bakalım öyle olsun, bakın Selda hanım da geldi.

Selda hanımla da tanışma faslından az sonra Al Nasır forması ile nesircimiz Redfer geldi. Üstat ben madem şiirden Nesir yazmaya döndüm, El Hilal daha fazla para verse de Al Nasır ile anlaşayım deyip Ronaldo ile takım arkadaşı olmuş.

-Hoş geldin üstadım nasıl geçti yolculuk, maşallah forma çok yakışmış, üşümüyor musun böyle?

-İyi geçti üstadım yok üşümedim, benim için vakit hep Ağustos biliyorsun;  vakit hep ağustos ah hüzün sen ne derin bir acısın içimde biriken aşk sen ne büyüksün sana dair nice baharlar bekledim ellerinde papatyalar bana koşmanı bekledim oysa sana sarılmak vardı hep bana eylüller kaldı hüzün mü  hazan mı soğuk mu hepsine la edri

-La edri kim üstadım

-Yok yok öyle kimse, yani (söyleyeni) bilmiyorum” 

-Anladım üstadım Haydi buyurun içeriye geçelim, (Anlamasam da anlamış gibi yaptım)

 daha fazla üşümeyin pardon sizin için vakit hep Ağustostu değil mi ?

-Girelim Ya Seydi

-Maşallah Arapçayı da hemen öğrenmişsiniz.

-Yeni bir hayatı formatlamak düştü bahtımıza maverasında bir hayat şimdi sürüklediğimiz bir Allah, bir dahi çoban yıldızı da olsa şahidimiz sapmamak doğru yoldan ve geçit vermemek asla zulme

-Al Nasır takımına transferinden söz ediyor her halde

Üstat Redfer ile içeriye geçmemizin hemen ardından ben gelirken bir kamyon yiyecek bir orkestra, on assolist ile beraber gelirim diyen Nuri hoca sadece kucağında bir aylık torunu Zeynep’le geldi.

-Hoca bu ne cesaret nasıl bakacaksın bu bebeğe sen?

-Ben Sami hocaya söyledim birlikte bakarız dedi

-Yapma yahu onun burnu akıp duruyor, sahi doktor hanıma söyleyelim de onun burnuna da baksın.

- Bir çiçek açtı bağda adına derler “Zeynep”

Solmasın asla yüzü gülücük dağıtsın hep

Olsun gönlüne ziynet ahlakla güzel edep

Sevinirim a dostlar artık dedeyim dede

 

-Ne diyeyim hocam analı, babalı, dedeli, neneli büyüsün de işin zor…

 

-Güneş yeniden doğdu şavkı vurur yüzlere

“Torun, torun” dedikçe ahenk gelir sözlere

Haber vereyim dedim torunumu sizlere

Sevinirim a dostlar artık dedeyim dede. 

 O arada Zeynep’den gelen burcu burcu kokuyu duydum,

-Nuri hoca bu bebek altını kirletmiş.

-Deme yahu, daha arabadan inmeden baktıydım.

 

Nuri hocanın eve girer girmez ilk işi Zeynep bebeğin altını değiştirmek oldu.

Arkasından sevgili Nurettin Akdeniz geldi. O İzmir’e kadar uçakla gelmiş, oradan bizim eve kadar iki araba değiştirerek gelmiş.

-Hoş geldin Nurettin kardeş, nasıl rahat buldun mu evi

-Buldum hocam buldum üstelik biliyorsun; Zahmetsiz rahmet olmaz özü geçerli bize

Yokuş varsa tırmanmak lazım azim kararla.

-Anladım Nurettin kardeş, gerçi düzdür bizim buralar da fazla yokuş olmaz.

- Doksan dokuzu bulan tamamlar illa yüze yetim, yiğit, çalışkan çare bulur gururla

-Neyse geldin ya önemli olan o kardeşim hadi bakalım kadro tamam oldu.

Bu defa bir de bir aylık misafirimiz var ah Nuri hocam ah! İnşallah bakabilirsin bebeğe, ne cesaret yahu…

Az sonra yeni ekibimizle birlikte hep beraber kahvaltı masasında toplandık, ama Nuri hoca hariç.

-Rüya ne oldu kızım, baktın mı Nuri hocaya, uyumamış mı bebek?

-Baktım, baktım da henüz uyumamış, ağlayıp duruyor, Nuri dedem onu ayağında sallıyor uyutmak için.

-Ayağında mı sallıyor hay Allah, görüyor musun, hoca kendi başına iş açtı, nasıl yapacak bu bebekle bilmiyorum ki? Sami hocam hadi bakalım, ben yardım ederim sana demişsin, yap ne yapacaksan şimdi.

-Yaparım, ben şimdi içeri girer bir ninni söylerim hemen uyuturum onu.

-Ha ha ha daha fena olmasın, korkmasın senden bebek

-Gör bak nasıl hallediyorum.

Bu ara Rüya artık işi öğrenmiş olacak ki; Elinde tuttuğu listeyi bana uzattı, Fikret amcam bak önümüzde ki haftanın listesini yaptım ben.

-Vay aferin benim kızıma dur bakalım kimler varmış; evettt Müjgan Akyüz, Selocan, ah evet Kemal Doğanay hoca, Dalim yani Durmuş hoca, Mehmet Emin Sakin hoca, Kul 55 ve İpci Erdoğan…

-Olmuş mu?

-Olmuş olmuş, çok güzel olmuş, baksana sona doğru geliyoruz artık, bundan sonra belki bir grup daha alırız ve bu davet işinin şimdilik sonuna gelmiş oluruz. En sona bir kaç ağır top kalacak galiba, tabi ki daimi konuklarımızla birlikte.

Biz yeni liste ile uğraşırken Sami hoca içeri gireli henüz on dakika bile olmamıştı. Bir baktık Nuri hocayla birlikte kahvaltı masasına geldiler, Sami hoca bir zafer kazanmış edasıyla sırıtıyordu.

-Sanırım uyuttunuz, vallahi bravo Sami hocam. Nasıl becerdin bu işi.

-Efendim özel tekniklerim ve ninnilerim var benim.

-Nasıl yani?

-Bir kere sesimin çok güzel olduğunu artık biliyorsunuz, eh bu güzel ses karşısında bebek önce gözlerini dikip bakıyor kim bu sanatçı dede diye, sonra kendini melodinin notalarına kaptırıp uyuyuveriyor.

-Peki hangi ninniyi söylüyorsun.

-Dandiniko dandiniko
Annesi şeker nesline çeker dandiniko;
Dandiniko dandiniko

Babası kova geç gelir eve dandiniko;
Dandiniko dandiniko

Teyzesi çiçek her sözü gerçek dandiniko;
Dandiniko dandiniko

Dedesi dede boş gelmez eve dandiniko,
Dandiniko dandiniko

Sami dedesi türküdür hevesi dandiniko

Dandiniko dandiniko

-Eh maşallah sana Sami hocam on parmağında on marifet

Nuri hoca ise savaştan çıkmış gibiydi, anlaşılan Zeynep bebek onu bir hayli yormuştu.

Kahvaltı masası iki dedenin de katılmasıyla her grupta olduğu gibi neşe içinde geçti. 

Ta ki içeriden gelen gümbürtüye kadar…


Devam edecek

Mehmet Fikret ÜNALAN

( Aziz Misafir Gelmiş Hareketlen Tez Hanım (Yedinci Bölüm) başlıklı yazı Mehmet Fikret ÜNALAN (Kul Fikret) tarafından 21.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu