Erzurum'un Hasankale İlçesinde yaşayan büyük büyük annem Elif ile büyük büyük babam İsmail, aslında uyumsuz bir çiftmiş.
İsmail Dedem ticaretle uğraşan, aynı zamanda da çevresinde molla olarak bilinen derviş tabiatlı bir adamken Elif ninem tam bir ateş parçasıymış.
İsmail Dedem, boş zamanlarında çocuklara Kur'an öğretirken Elif Ninem boş zamanlarında silah kuşanır, ata biner ve Ermenilerle savaşırmış. Hatta rivayetlere göre at sırtında bugünkü Ermenistan topraklarına bile girmiş Ermenilerle savaşmak için.
İşte zaten ne olmuşsa Elif Ninemin bu Ermenilerle savaşma merakı ve azmi yüzünden olmuş.
Bir gün İsmail Dedem çarşıda dolanırken Hasankale'nin tanınmış ağalarından biri olan Polat Ağa, dedeme laf atmış. '' Ola İsmail ! Sen biçim erkeksin ki karın Ermenilerle savaşırken sen evde oturup mır mır Kur'an okuyorsun?''
Bu sözler İsmail Dedemin çok ağırına gitmiş. Polat Ağaya cevap vermemiş ve üzgün bir vaziyette eve gelmiş.
Elif Ninem, İsmail Dedemin üzgün olduğunu görünce sebebini sormuş, o da anlatmış ve sitem etmiş nineme ''Senin yüzünden Polat Ağa, çarşıda, onca milletin içinde beni rezil rüsva etti.'' Diye.
Elif Ninem hemen fırlamış. Silahını kuşanıp atına bindiği gibi çarşının yolunu tutmuş, Polat Ağa'nın karşısına dikilmiş ve '' Ola şerefsiz gavat. Sen benim erime nasıl hakaret edersin. Senin kellene sı.arım.'' dedikten sonra tetiğe basmış.
Söylemeye gerek yok, Polat Ağa tam alnının ortasından yediği kurşunla kütük gibi devrilmiş.
Elif Ninem daha sonra büyük ihtimalle baba memleketi olan Kağızman'a doğru sürmüş atını.
Polat Ağanın oğulları ve kardeşleri her yerde Elif Ninemi aramış ama bulamamışlar. Bu arada İsmail Dedem de Elif Ninemi bulamayan Polat Ağa'nın yakınlarının gözlerini Ömer, Mehmet Ali ve Eyüp'e dikeceklerini çok iyi biliyormuş. ( Ömer, Mehmet Ali ve Eyüp, İsmail Dedemin erkek evlatları. Bunlardan Eyüp benim babamın babası. Başka çocuğu, kız çocukları da var mıydı bilemiyorum. )
Evlatlarının hayatından endişeli olan İsmail dedem de yine rivayetlere göre bir gece vakti tası tarağı topladığı gibi Hasankale'den Kağızman'a göçmüş
İsmail Dedem Kağızman'a göçmüş ve böylece evlatlarını kan davasından korumuş ama maalesef Elif Ninem, Polat Ağayı öldürmenin bedelini çok acı bir şekilde ödemiş.
Elif Ninemin Kağızman'da olduğunu tespit eden Polat Ağanın oğulları ve kardeşleri bir gün o, tandırda ekmek pişirirken aniden bastırmışlar ve Elif Ninemi tandıra basıp tandırın kapağını kapatarak onu yakmak suretiyle feci şekilde katletmişler.
Evet, böylece ileride Biberler sülalesinin kurucusu olacak olan Eyüp Dedem henüz iki yaşındayken anasız kalmış.
Şimdi denilebilir ki '' Yahu o zamanlar bu topraklarda güvenlik kuvvetlerimiz yok muydu? İnsanlar nasıl bu kadar rahatlıkla birbirlerini öldürüyordu?
Hemen cevap vereyim:
1877- 1878 Osmanlı Rus Harbi, diğer adıyla 93 Harbinin olduğu yıllardan bahsediyorum. Savaş sonunda yapılan Berlin Antlaşmasına göre Kars, Ardahan, Artvin ve Batum gibi sancaklarımız Rusların eline geçmiş. Yani Kağızman da dahil o topraklar Rus işgali altında. Hal böyle olunca Ruslar, Türk'ün Türk'ü öldürmesini umursamıyorlar. Hatta hoşlarına bile gidiyor.
Evet, 1876'da İsmail- Elif çiftinin evlatlarından biri olarak dünyaya gelen Eyüp Dedem, ağabeyileri Mehmet Ali ve Ömer'le birlikte kısa sürede Kağızman'ın en zenginleri arasına girmişler. ( Özellikle I. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra )
Zengin adamın nesi fazla olur?
Elbette malı mülkü. Mesela Eyüp Dedemin hem dükkanları var hem de Kağızman'ın Aras Nehri kıyısındaki uçsuz bucaksız Abrugoz adı verilen kayısı bahçeleri ona ait.
Başka nesi bol olur zengin adamın? Karısı...
Anlatılanlara göre Eyüp Dedem on iki kadın almış. Bunların bazılarını boşamış, bazıları dedemin zulmünden kaçmış, bazılarını ise dedem döve döve öldürmüş.
Evet, kadınlara karşı oldukça zalim ve acımasız bir adammış Eyüp dedem. Hatta bizzat babamın anlattığına göre ninemi ( yani babamın annesini ) öylesine dövermiş ki zavallı kadının hem morarmaları geçsin hem de ağrıları sızıları eksilsin diye ıslak koyun derisine sararlarmış ve ne yazık ki babam, annemi döverken '' Sen daha bir şey mi gördün.? Benim babam, annemi böyle döverdi, nurlar içinde yatsın.'' Diye anlatırdı. Dahası bunca zalim olan dedem, babamın adeta tanrısıyken, bu zulme dayanamayıp evden kaçan ve Aslıhan Halamın babası Şuayip Emmi ( Ona da Şuyup Dede derdik. İleride onunla tanışma fırsatım olmuştu. ) ile evlenen öz annesini hiç sevmezdi kocasını terk eden bir kadın olduğu için. Kendi annesi Cemal'in ( Evet, asıl babaannemin adı Cemal'dir bir erkek adı olmasına rağmen ) adını hiç anmazdı da üvey annesi Binnaz'a rahmet okurdu hep. Zaten nüfus cüzdanında da anne adı Binnaz olarak yazılıydı.
****
Her şeye rağmen rahmetle andığım Eyüp Dedem'in tek bir fotoğrafı vardı evimizde. O fotoğrafa toz konsa babam tüm ailemizi dayak manyağı ederdi. O derece kıymetliydi Hitler bıyıklı dedemin o fotoğrafı. ( 1942'de ölen dedem zamanın modasına uygun olarak tam bir Hitlersevermiş.)
Ancak...
Ancak eşlerine karşı bu kadar zalim olan Eyüp dedemin iyi bir tarafı da varmış: Hayatının çok büyük bir bölümünde Ermenilerle ölümüne bir savaşın içinde olmuş hep ağabeyileriyle birlikte. Ermenilerin Kağızman'ı işgal edememelerinde çok büyük roller oynamış hatta savaşırken gazi bile olmuş.
Bir de 1925 Yılında cereyan eden Şeyh Sait İsyanına '' Türk olan Türk askerine kurşun sıkmaz '' diyerek katılmamış. Hiç bir Kürt İsyanının içinde olmamış.
Eyüp Dedemin benim bildiğim beş evladı olmuş: Ömer, Mehmet, Kamil ( Babam ), Aliye, Naime.
Bu evlatlardan babam olan Kamil 1925 yılında dünyaya gelmiş.
Dedem, ölmeden bir yıl önce yani 1941'de, henüz on altı yaşında olan babam Kamil'i, anası yaşında bir ağa kızı olan Telli ile evlendirmeye kalkmış. Maksat, topraklarına toprak, gücüne güç katmak...
Telli tabii ki babamın gönlünde yatan dişi aslan değil ama Eyüp Ağa'ya itiraz ne mümkün?
Derken efendim Telli'yi allamışlar, pullamışlar, tellemişler ve düğün dernekten sonra babamın sırtını yumruklamışlar '' haydi beline kuvvet '' Diyerek.
Ama?
Ama babam öyle bir şey yapmış ki hiç sormayın.
Ne mi yapmış?
Gelecek bölümde inşallah.