Hikaye / Dostluk Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 23.11.2024
Okunma Sayısı : 421
Yorum Sayısı : 17
Aziz Misafir Gelmiş Hareketlen Tez Hanım (Dokuzuncu Bölüm)

  

Bana doğru yönetilen meraklı gözleri biraz bekleterek, telefonun diğer ucundaki Kul 55’e ne yapması gerektiğini söyledim. 

 

Meğer bizim Kul 55 otobüste uyuya kalmış, muavin Kuşadası’na geldik diye bağırmış ama bizimki derin uykuda duymayınca Bodrum’a kadar gitmiş.

 

Neyse yaklaşık iki, iki buçuk saatlik gecikmeden sonra nihayet Kul 55’de aramıza katıldı. Ama kahvaltıyı yalnız başına yapmak zorunda kaldı.

 

O gelene kadar bizler İpçi Erdoğan’dan halk ozanı tadında şiirler, Kemal hocadan ise Tokat manileri dinledik. Durmuş hoca çok sessiz kalınca ona da bir şiir okuması için ısrar ettim, ama hoca bir başladı pir başladı, durup durup ben bir tane daha okuyayım diyerek , yedi tane şiir okudu.

 

Kahvaltı da Müjgan hocanın getirdiği pidelerin bir kısmını tükettik, ama o kadar çok pide getirmiş ki sağ olsun, kalanlardan biraz Kul 55’e ayırıp gerisini Nevin buzdolabına kaldırdı.

 

Mehmet Emin Sakin hocamız ise gerçekten soyadı gibi sakindi, ne doğru düzgün bir şey yiyor ne de konuşuyordu, onu rahatlatmak için arada bir laf atsam da biraz gülümsüyor, bir iki şey söylüyor sonra yine eski sessiz haline dönüyordu.

 

 Selocan yine manzaranın güzelliğine kendini kaptırarak yeni fotoğraflar çekmek üzere izin istedi ve bu defa kendi başına dışarı çıktı. Daha sonra hep beraber çıkarak  onu sahilde bulduk.

 

Misafirlerin şansına bu yıl havalar ne kadar güzel gidiyor; Rüya’yı bıraksak neredeyse yollarda koşacak, zıplayacak.

 

Ama o koşmasa da neşe içinde yeni misafirlere Güzelçamlımızı anlattı. Eh artık bir hayli tecrübeli, her yeri öğrendi, o nedenle her işte olduğu gibi tanıtım işinde de benim ve Nevin ablasının yükünü alıyor. Selocan’a da fotoğraf çekmesi için epeyce rehberlik etti.

 

İpçi Erdoğan’ın sohbeti çok güzeldi; Sürekli Kırşehir’den bir şeyler anlatıyor dedesi Gadersiz İreşit’den, amcaları; Rıza, Halil ve Tahsin’den en çok da babası Hasan bey’den anılar anlatıyordu. Köyler arası savaşları anlatırken bir heyecanlanıyor bir heyecanlanıyor sanki o günleri yaşıyordu. Ve tabi ki en güzel anısı da halen arada bir başına gittiği babası ile birlikte yaptığı çeşmeydi.

 

Akşam yemeğimiz de yine her zaman olduğu gibi eğlenceli ve bolca şiirlerin okunduğu bir muhabbet sofrasıydı. Zaten şiirlere yaptığı yorumlar gibi kısa ve öz konuşan Kul 55 yorgunluğunda etkisiyle çay faslından sonra erkenden izin isteyerek yattı.

 

Ben arada bir Sami hocaya takıldıkça, Rüya gülüyor, Nevin hanım yeter artık üzme adamı der gibi kaş göz işaretleri yapıyor, İpçi Erdoğan’da sizin bu atışmalarınız alem diyerek bana destek veriyordu.

 

Bir ara Dalim (Durmuş hoca) Uzun uzun artık dost bulmanın çok zor olduğunu anlattı. O nedenle bu buluşmadan ziyadesiyle memnuniyetini belirtti.

 

Diğer toplantıların aksine bu gurupla bir hayli sessiz bir gece geçirdik ve yine Sabah kahvaltısından önce Rüya ile birlikte bir sonraki haftanın isim listesini oluşturduk.

 

-Evet kızım kimler kaldı bakalım, sanırım artık sona doğru geliyoruz.

 

-Haklısın Fikret amca, sona yaklaşıyoruz artık, başa Sami dedemle, kendimi yazayım mı?

 

-Elbette yazacaksın, siz demirbaşsınız

 

-Peki o halde Kara Osman olsun ilk sırada ne dersin.

 

-Evet olsun bakalım, sonra sonra Gökdeniz hoca olsun, sizinle birlikte etti mi dört.

 

-Evet yenilerden İsmail Ülger var Fikret amcam, hani resmi şu eski Türk Filmlerinde ki yakışıklı amcalara benzeyen.

 

-Peki o da tamam, sayımız beş oldu. Erhan Tığlı var, gelir mi bilmem ama, onu da ilave edelim, ha birde Ahmet Akkoyun; hikayeyi gizli gizli okuduğunu duydum.

 

-Vay Fikret amcam yine kadınlardan kimse yok!

 

-Haklısın o zaman, Nurcan Aslan ile yenilerden Elif usta’yı ilave ettik mi tamamdır.

 

-Haydi bakalım  liste hazır olduğuna göre sıra şimdi Nevin abla’na yardıma geldi, galiba o içeride sac böreği yapıyor.

 

-Tamam Fikret amca o halde sen ona yardım et, ben de şu balkonu yıkayayım, hava güzel veranda da kahvaltı yaparız.

 

-Peki hadi bakalım.

 

Tam içeri girdim Rüya’nın çığlığı ile geri döndüm.

 

-Ne oldu kızım

 

-Nuri dedem geliyor karşıdan, kucağında da Zeynep bebek

 

-Yapma yahu, neden acaba?

 

-Şaka şaka…

 

-Hay Allah seni yaramaz, haydi çabuk yıka balkonu bak uyanır şimdi misafirler.

 

Kahvaltı da Sami hoca her hafta bize gelip gitmekten yorulduğunu, Nevin hanımla, benimse onları misafir etmekten yorulmadığımızı söyledi. Ben bu fırsatı kaçırır mıyım?

 

-Üstat yan çizmek için bahane arıyorsun.

 

-Yok öyle değil ama yorulmadınız mı yahu, hele Nevin hanım her defasında değişik değişik yemekler, eh birde kahvaltı sofraları. Çarşaf ser, çarşaf yıka, oho, ne çok iş…

 

-Biz ikimiz de misafiri çok severiz üstadım rahat ol, siz olmazsanız şimdi başka konuklarımız olurdu.

 

-Eh ne diyelim, çok kişi kaldı mı daha?

 

-Bilmem sayıyı Rüya biliyor. Rüya çok mu konuk edeceğimiz arkadaş sayısı?

 

-Yok Fikret amcam , pek fazla kalmadı, sanıyorum iki üç hafta içinde biter.

 

-Yapma yahu o kadar az mı kaldı alışmıştık ne güzel.

 

Ve o sabahta veda vakti gelip çatmıştı, konuklarımızı birer birer uğurlarken, içimizde buruk bir mutluluk vardı.

 

Ertesi hafta konukların gelişi Sami hocamızın macerası ile başladı.

 

Sami üstadım, biletini almış Fethiye’den bize gelmek için otobüsün içine oturmuş, kalkmasını bekliyor. O sırada da biri yırtınıyor '' Söke yolcusu kalmasın. (Fethiyeden Güzelçamlı’ya gelmek için Söke’den aktarma gerek) '' Kendi kendine '' Ulan hangi hıyar kim bilir. Onun yüzünden otobüs bekleyip duruyor'' Diyormuş yandaki otobüse bakıp.

Derken efendim yandaki otobüs kalkmış az sonra da bir bayan, elinde bilet '' beyefendi burası benim yerim. Siz yerinize geçer misiniz lütfen '' Demez mi bizim hocaya.

Biletini gösterip . '' Burası benim yerim. Bakın 3 numara..'' Kadın bilete bakmış evet 3 Numara... Bu arada otobüsün şoförü ve muavin de binmiş. Kadın öfkeyle bağırmış onlara. '' Aynı koltuğa iki ayrı bilet kesmişsiniz bu ne rezalet.?''

Şoför biletlere bakıp kadına dönmüş.

Hanımefendi siz buyurun oturun. Beyefendi Söke yolcusu, biz Bodrum’a gidiyoruz.)

Söke otobüsünü bekleten, akabinde de kaçıran arkadaş bizim Sami hocaymış meğer.

 

Hoca eve soluk soluğa geldiğinde hem bunu kendine kızarak anlatıyor, hem de Rüya ile benim kahkahalarla gülmeme sinirleniyordu. Bense damarına basarak sordum;

 

-Ne yaptın hocam ne yaptın, bir daha anlatsana, yahu senin yaptığın Kul 55 den daha komik…

 

 

-Söyledim ya kardeşim, yanlış otobüse binen benmişim işte.

 

-Sonra birde kendine hıyar dedin öyle mi?

 

-Yahu ben ne bileyim hatayı yapanın ben olduğumu, yoksa der miyim hiç, sende hiç fırsat kaçırmıyorsun vallahi.

 

-Eh sonra ne yaptın hocam, bilet yandı mı, tekrar para istediler mi?

 

-Yok emekliyim, emekli öğretmenim deyince, para almadılar.

 

-Peki öğretmenim, o halde 24 Kasım öğretmenler günün kutlu olsun, ver elini öpeyim.

 

Nevin, Rüya ve ben sırayla üçümüzde Sami hocamızın elini öptük.

 

Edebiyat Evi ailemizin Sevgili Öğretmenleri 24 Kasım Öğretmenler gününüz kutlu olsun

 

Devam edecek

Mehmet Fikret ÜNALAN

( Aziz Misafir Gelmiş Hareketlen Tez Hanım (Dokuzuncu Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 23.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu