Keyifli bir yolculuktan sonra kaptan Çerkezoğlu Murat Bey’in sesi duyuldu:
-Arkadaşlar, Mısırı’n Akdeniz’e açılan kapısı, kurucusu Büyük İskender’den ismini alan, antik dünyanın en önemli kütüphanesi ve dünyanın yedi harikasından biri olan fenere ev sahipliği yapan İskenderiye’ye hareket ediyoruz. Yaklaşık 220 kmlik bir yolculuk sonrasında İskenderiye’ye varıyoruz. Modern Kütüphane binası, Kayıtbay Kalesi, Balıkçılık Müzesi, Montaza Sarayı, Abu al Abbas Camii, kordon bölgesi, Stanley köprüsü göreceğimiz yerlerden bazılarıdır. Turumuzun ardından akşam gemimize dönüyoruz. “Ertesi gün de Kahire’yi gezeceğiz. Şimdiden haber vereyim. Hazırlıklarınızı ona göre yapınız.
Rüya “ Kaptan amca bu Fener , bizim Cimbom’un rakibi Fener mi ? diye sorunca ortalığa bir kahkaha gitti? Sami hocam “ Hayır kızım Cimbom’un değil karakartalın rakibi Fener “ diyince Fikret avucundaki çekirdekleri ani bir hareketle fırlatarak “ Hop arkadaş Cimbom’un rakibi karakartal değildir fenerdir “ diyerek lafa girdi. Tam iki ihtiyar birbirine gireceklerdi ki
Kaptan tartışmayı keserek “Arkadaşlar işte bizi götürecek otobüsler haydi binelim” dedi ve yolcular otobüslerdeki yerlerini aldılar.
Önce Yeni İskenderiye kütüphanesi gezildi. Bu kütüphane içerisinde 150 bin el yazması kitap bulunan eski kütüphanenin yerine yapılmıştı. Burada neler neler yoktu ki. Eski yeni bütün eserler, Mısır yazısına ait hiyeroglif yazılar,parşüment kağıtlar, haritalar, broşürler… Neler neler.
Eski kitapları incelerlerken birden Zara’lı Şampiyon Sami hocayı kenara çekerek “ Hocam şurada bir kitap gördüm üzerinde de bir vücutçunun resmî var vücut geliştirmeden bahsediyor galiba”?
-Yok be Şampiyon o mumya kitabı. Mumyanın nasıl yapıldığından bahseder herhalde?
Bir kenarda sessizce duran Düş Terzisi birden atıldı
-Hocam mum yakmadan mı bahsediyor o kitap?
Ortalığa bir kahkaha gitti.
Habire çekirdek çıtlatan Fikret üstadın bu kahkaha neticesinde boğazına çekirdek kaçınca koca adam neredeyse nefessizlikten boğulacaktı. Şampiyonun yumruğu imdada yetişti. Sırtına okkalı bir yumruk indirince soluk borusuna kaçan çekirdek yarım metre ileri fırlayarak yere düştü.
-Vay meret vay… Ulan az daha beni nefessizlikten öldürecektin “diyerek çekirdeği elinde bir böcek gibi ezerek attı.
Akşama kadar Çerkezoğlu kaptanın dediği yerlerin hepsi gezildi.
Herbir yerin ayrı bir tarihi ve turistik değeri vardı.
Ebu El Abbas camiini gezelerken namaz kılanlar İkindi namazını da imamla beraber camide kılmışlar namazın arkasından Kurandan bir bölüm okuyan imamın sesine hayran kalmışlardı. Hele Kayıtbay kalesini gezerlerken Sami hocanın tarih nutukları başlamış, Moğollardan girip Memluklardan çıkmıştı.
Daha fazla dayanamayan Gökdeniz “Yav Hocam senin nutukların yüzünden bir tarafı göremeyeceğiz , biraz kısa kes” diyince sami hoca bütün hışmıyla “ sen sus bakiiiiim,ben adamı hımmm eder yerim. gözünle mi dinliyorsun beni kulağınla mı?
“ diye kükreyince bütün ekip çaresiz O’nu dinlemek zorunda kalmıştı.
Konuşmasını bitiren Sami hoca Gökdeniz’i de taşlamaktan geri kalmadı:
Gökdeniz hey Gökdeniz
Burası da Akdeniz
Attırma şu kafamı
Ham eder seni yeriz.
Ama Erol hoca hemen cevabı yetiştirdi
Bilirim işlerini
Geri çek fişlerini
Etim biraz sertçedir
Kırar bütün dişlerini.
Ama Sami hoca bu durur mu hiç
Ben Sami’yim Gökdeniz
Bende olmaz hiç perhiz
Çenemi bir açarsam
Kalmaz sende bet beniz.
Erol hoca da dikleşmeye başladı
O laflardan ben yılmam
Sözlerinden ders almam
Çok komik olsa bile
Herkes gülse ben gülmem
Artık Sami Hoca’nın kafası iyice atmıştı.
Anası Karadenizli olduğu için laz şivesiyle birkaç dörtlük daha söyledi. Ancak sinirlerimi böyle yatıştırıyordu.
Misiri guruttun mi?
Ambarda dururttin mi
Nenen çarık giyerdi
Bunlari unuttun mi ?
Ula bağa bak bir sen
Ezerim dik gideysen
Laftan anlamay musun?
Demedi mu sa eben?
Ula ben yarı laz’im
Kesülmez benum sözim
Bağa çatup durmayun
Kaldurmaz benum özim.
Gökdeniz , tam cevap vermeye hazırlanıyordu ki araya ipçi Erdoğan girdi.
İkisini de yatıştırdı.
O günkü gezilecek yerler gezilmiş akşam sahilde bulunan gemiye dönülmüştü.
Akşam yemeği yenilmiş yorulanlar yatmaya, yaşlılar ve hanımlar çene çalmaya gitmişlerdi.
Sabahı iple çekiyorlardı.
Nuri Baş. Devam edecek