Kâğıt
Gemi
Bir
ummanın tam kenarındayım.
Ne
yaptığımı bilmeden bakıyorum,
Düşmüşüm
içine, kayboluyorum.
Yalnızlığımla
ummana gömülüyorum.
Bir
hayal olsa da tüm gördüklerim;
Anılarım
birikmiş, siyah ve beyaz.
Umutsuzluğu
ve hüznü besliyorum,
Rüzgârların
kaçırdığı ümitlerimde.
Çıkıyorum
ummandan, yine bilinçsizce.
Gökyüzünde
bulut yok, yağmuru kayıp.
Bulut
yoksa da rüzgâr da yok belliki.
Ummanda
bu yolculuk nasıl olacak?
Sordum
kendime, bu yolculuk nereye?
Çaresizce
kaldın bak, gemin bile yok!
Rüzgâr
eserse, yağmur yağarsa birden;
Umudunla
gömülürsün uçsuz ummanda
Aldım
bir beyaz kâğıt ve bir de kalem.
Yelkenine
yazacağım içimdeki sesleri.
Tüm
isyanımı, isteklerimi ve nefretimi.
Haykırsın
yazılarım, taşısın karşı tarafa
Yaptım
gemimi, yazdım isyanımı, isteğimi.
Süsledim
mendireğimi, çektim yelkenimi.
Emanet
ettim bir umutla rüzgâra, yağmura.
Kötülüğün
hepsini yükledim kâğıt gemime
Pusulası
yok ki, rotası belirsiz ve yolcusuz.
İsyanlarım,
acılarım ve renksiz sevinçlerim;
Gemimin
yolcularıydı, süzülüyorlardı şimdi.
Dalgalar
çıksa da, yara yara süzül, aldırma.
Seni
okuyanlar olacak karşı yakada!
Bozacaklar
okumak için, okusunlar.
Okusunlar
özlemimi, isyanımı, yasımı
Okusunlar
da yırtmasınlar yelkenini,
Bir
umut, ufkun ötesine geçmek gerekiyor.
Deryaları
aşmak gerekiyor, hayal olsa da.
İnsanın
ayak izlerini belki bulabilirim diye.
Gemim
bir müjdeyle döner mi bilemem!
Sen
bana döneceksen eğer nazlı kâğıt gemim!
Ağıt
getirme, hicran getirme, kan getirme sakın!
Sakın
hüzün yüklenme sırtına, yeter, yeter artık!
Yüklenirsen
şayet, yırtılsın yelkenin, kırılsın pruvan.
Kırılsın
dümenin, şaşırsın rotan, dönme, istemem…