Koltuğun Dayanılmaz Cazibesi

Koltuğun Dayanılmaz Cazibesi

Kimi yöneticiler halkın oylarıyla iktidar koltuğuna otururlar. Ve adına da demokrasi diyoruz. Ve soruyoruz ister istemez! Demokrasi sandıktan ibaret midir? Her sandıktan çıkan seçilmişlere olağanüstü yetkiler verilir mi? Veriliyor-sa doğru mudur? Yasalar buna müsaade ediyorsa verilebilir elbet. Fakat defakto bir anlayışla yetki sınırları aşılıyorsa bunun adına demokratik yönetim denilmez. Onun adı ya faşizmdir ya da diktatörlük! Sonuçta her ikisi de yönetsel an-lamda aynıdır!

Seçilenlerin bir anda ayakları yerden kesilir. Bir anlık evrimleşme sonucunda kanatları çıkmaya başlar. Zihni, vicdanı, anlayışı ve insanlara bakış açıları değişime uğrar! Kendilerini bir anda “yeryüzündeki Tanrı’nın gölgesi” sanırlar. Etrafında pervane gibi dönenler, ikramlar, iltifatlar gırla gider. Önünde el pençe duranlar, emre amadedir. Bu vaziyet karşısında o muhteşem koltuğa kıçlarını koyan kalitesiz ve yeteneksizler; “vay be! Ben neymişim de haberim yokmuş! Şu insanlara bak, hepsi de kudretim önünde el-pençe divan duruyor. Bir dediğimi iki etmiyorlar. Öl desem ölmeye hazır insanlar var emrimde!” diye bir vehme düşer. İşte vicdanıyla aklı arasındaki bağ bu noktada kopar. Her verdiği emrin mutlak doğruluğuna inanmaya başlar. Tabi etrafını saran dallamalar takımı da hatalı karar olduğunu söyleme-ye cesaret edemeyeceğinden alınan kararları bazen başlarıyla, bazen kaşlarıyla ve bazen de kıçlarıyla tasdik ederler! Bu yalakalar, yöneticiler tarafından mutlaka ödüllendirilir. Ballı maaşlar, yeni icat edilmiş görevlendirmeler ile koltu-ğunun ayaklarını zemine çivilerler. Aman koltuğum kaçmasın! Hayat onlara güzel. Varsın millet ne hali varsa görsün. “Aç kalmış, sefilmiş, evi-barkı yokmuş. Çöpten ezik meyve-sebze topluyormuş, bana ne yahu!”

Hadi siyasette bu tür pislikleri görmeye alıştık da; sivil toplum örgütlerinde yöneticilik yapanların haline bir bakalım. Haberlerden öğreniyoruz ki; herhangi bir sivil toplum örgütünün başkanının maaşı beş yüz bin lira. Yönetim kadrola-rının aldığı maaşlar da bir o kadar. Ve aklım almıyor! Sivil toplum örgütlerinin başında bulunanların çoğu yedi yıl, on yıl ve hatta yirmi yıl aynı koltuğa pislemeye, eskitip kirletmeye devam ediyorlar. Bu kadrolar bu işin piri olmuşlar! Her türlü hukuk ve vicdan ihlalleri normal görülmektedir.

Sivil toplum örgütleri, seçimli kongrelerinde delegelerin oylarıyla başkanlarını seçiyorlar. Delegelerin cepleri para yüzü görürse, kaymaklı maaşlar için sözler verilirse, bu sözü veren yönetici adayına sadece oy vermek değil, başka bir şeyler de verilir elbet!

Sistem bozuk! Düzen bozuk! Menfaat her şeyin başı olmuş. İnsanlar, menfaatleri uğruna her şeyi yapmaya hazır hale gelmiş. Ahlaksızlık, karaktersizlik, utanmazlık duyguları silinmiş suratlardan. Memleket ve vatandaş asla akıllarının ucundan bile geçmiyor artık. O kıçlar koltukla tanıştılar, kalkamazlar! Ya pislemişlerdir kalkamazlar, ya da cazibesine kapılmışlardır kalkamazlar. Düzene çeki düzen! Kapitalist düzenin armağanı! Ve kalitesiz, niteliksiz, ahlaksızların yö-netimi sonucunda düzen bozulmuştur. Bu yöneticiler, şundan emin olun ki; kokuşmuşluktan ve cehaletten beslenirler. Doğruluk, dürüstlük, hak ve adalet bu insanlara kaybettirir. Bu sebeple; alabildiğine arsız, alabildiğine ahlaksız olmak gerekiyor bu yozlaşmış kirli düzende.

Usulsüzlük mü yapılmış! Boş ver aldırma. Yargı arkamızda, korkmayın.  Bir yere mi çökeceksin; çök korkma, yönetim arkamızda! Hakaret mi ettin; davalık mı oldun, hakarete devam et! Ne de olsa rakiplerimize hakaret ettin. Yargı, senin için ifade özgürlüğüne hükmeder. Cinayet mi işledin; korkma! Çünkü onlar bizim rakiplerimiz. Davaları erteleriz ve zaman aşımına uğratırız. Bizde her yol mubah nasılsa. İşte bu kafayla birçok cinayet davaları ya zaman aşımına uğra-dığı, ya da faili meçhul görüldüğü için kapatıldı.

Seçim dönemlerine girildiğinde güneş yüzü görmemiş küfürler, iftiralar ve yalanlar işitir kulaklarımız. Aman Allah’ım! Neler oluyor ülkemde! Bu nasıl bir seçimdir böyle. Nerede ahlak? Nerede saygı? Delege sistemiyle yapılan seçimlerde, delegelere zarflar içinde çekler! Gözleri fal taşı gibi açılır delegelerin! "Bu başkanı seçersek eğer, Fatih olur, gemile-rimizi karada bile yüzdürürüz” diye düşünürler! Yalan mı? Elbette doğru! Paranın yeşil gücü! Altın varaklı koltukla-rın göz kamaştıran cazibesi.

Sistemsel bir dönüşüme acil ihtiyaç vardır:

Bu ülkeyi adamakıllı ayağa kaldırmak için öncelikle meclislerde küfürler ve hakaretler yasaklanmalı. Yasakları ihlal edenlerin vekilliği derhal düşürülmeli. Bir kişi birden fazla vekil olmamalı. Seçilen bir milletvekili fırıldak gibi bir o partiye bir bu partiye geçmeleri kesinlikle yasaklanmalı. Çünkü verilen oya ihanet etmiştir. Ancak bağımsız vekil olarak görev yapmalıdır. Birden fazla emekli vekil maaşı alanlar var. Bu işin görünen yüzü! Görünmeyen yüzünde ise iş adamlığı ve adrese teslim ihaleler. Bu ihaleler, defalarca yargıdan dönüyor. Mahkeme kararlarına bile riayet edilmi-yor! Tüm iş makinaları, yıkıma uğrayacak arazilere konuşlanıyor. Halkın tepkisine rağmen, yüzlerce emniyet görevlisi halkı susturmaya gönderiliyor. Ne acayip bir ülkeyiz, öyle değil mi?

Sivil toplum örgütlerinin başkanları da bir veya iki defa seçilmeli. Ölene kadar o koltukta oturmamalı. Ballı ve huzur haklı maaşlar tamamen ortadan kaldırılmalı. İhaleler; açık şeffaf ve bilirkişi heyeti huzurunda yapılmalı. Adrese teslim ihaleler kesinlikle yasaklanmalı.

Örtülü ödenek saçmalığına da son verilmeli. Neyin üstünü neden örtüyorsunuz? Şeffaf olmaktan bu kadar mı korku-yorsunuz? Milletin vergilerinin nereye harcandığını vatandaş olarak bilme hakkım var; neden gasp ediliyor öğrenme hakkım? Kim olursa olsun, bütçeler maliye tarafından belirlenmeli. Ek bütçeler de tarafsız maliye tarafından takdir e-dilmelidir. İsraf; ülkemiz ekonomisinin kanayan derin yarasıdır. İsraf ekonomisine son verilmeli, tüketim ekonomisin-den üreten ekonomiye acilen geçilmeli; çiftçiler, rahatlatıcı politikalarla desteklenmelidir.

Özelleştirmeye hayır! Özelleştirmelerin ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmadı. Yap-işlet ve sırtla götür noktasına geldi. Özel şirketler, daima kendi kasasını düşünür; kamunun menfaatini asla düşünmez. Şöyle bir baktığımızda A’dan Z’ye her şeyin özelleştirildiğini görüyoruz. Zamlar, her ürüne, her gün yağmur gibi milletin başına kara bir bela gibi yağı-yor! Maaşlar bir mum gibi zamlar karşısında eriyip gidiyor. Yoksulluk derinleşiyor ve aynı zamanda kanıksanıyor. Çok tuhaf değil mi?

Bir başka konu; Türkiye gibi bir ülkeye 600 milletvekili sizce fazla değil mi? Sizi bilemem ama bana göre çok fazla. Ülkem için iki yüz elli milletvekili yeterli bir sayıdır. Benim özlemim; seçilecek milletvekillerinin en az iki yabancı dil bilmeleri gerekiyor. Ahlaklı olup olmadığı geçmişi araştırılarak öğrenilmelidir. Vicdanlı, erdemli, Cumhuriyetçi, laik ve demokrat olmalarına dikkat edilmeli. Ve mutlaka yüksek okul mezunu olmalıdır. Türkiye için büyük hayalleri ve plan-ları olmalıdır. Kesinlikle bağımsız bir Türkiye arzusu alev gibi yüreğini yakmalıdır. Verilen işe yakışmalı ve ehil olmalıdır. İtiraz edebilmeli, sorular sorabilmelidir. Meclise gelen her teklifi “salla başı al maaşı” zihniyetiyle kabul ya da ret etmemelidir. Meclise gelecek olan teklifleri önceden okuyup anlamalıdır. Partisinin değil, ülkenin ve milletin menfaatine uygunluğuna bakmalıdır. Ülkemizde bu özelliklere sahip binlerce belki de yüz binlerce “insan” evladının olduğuna inanıyorum. Yeter ki o temiz insanlar siyasete kazandırılsın.

Mutlaka ve acilen ülkemiz, Ata ayarlarına dönmelidir. Kurtuluşun, kalkınmanın ve aydınlanmanın reçetesini yüz yıl önceden yazmış; gelebilecek tüm tehditlere ve tehlikelere karşı Türk milletini ve siyaset kurumunu uyarmıştır.

Unutmayalım, puhular aydınlığı sevmezler…

 

 

 


( Koltuğun Dayanılmaz Cazibesi başlıklı yazı Halit Durucan tarafından 12.01.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu