Eski günleri ananlar, geçmişe özlem duyan her yaşlı kişi
gibi eski kışları anıyorlar. "Eskiden Kayseri´mize çok kar yağardı. Son
yıllarda 50-60 yıl öncesine göre daha az kar yağıyor." diyorlar. Acaba
öyle mi? Yoksa onlara mı öyle geliyor?
Bazen karın çokluğu inanılmaz bir renkle de ifade ediliyor:
Sarı kar. Karakış'ın karalığı karın ayazından olabilir ama sarılığı anlaşılır
gibi değildir. Şöyle anlatıyorlar: "Çocukluğumuzda yağan kar inanın bizi
boylardı. Sokaklara kürenen karlar tepecikler oluştururdu. Kar tepesinden
yürüyenler dam hizasından gitmiş olurdu. Çocukluğumuzda karların altını oyarak
tüneller açar, öbür tarafa geçerdik."
Bu cümleler doğru ama kime göre? Bize göre, bu cümlelerin
doğruluğunun sırrı "çocukluğumuzda" kelimesinde gizlidir. Çünkü
çocukluğumuzda evler kocamandı; büyüklerimiz de dev gibi adamlardı. Şimdi
onların yaşına gelen bizler, çocuklara göre nasılız acaba? Dev gibi mi, deve
gibi mi? Eğitim-öğretim açısından, çocuklarla konuşur veya onlara bir şey verip
alırken yere çömelmemiz önerilir; çünkü beden diliyle de çocuğun seviyesine
inmek gerekir.
Evet, çocuklar küçük, evler büyüktü ama sonuçta tek katlı;
toprak damlı evlerdi. Sokaklar vardı ama ancak bir araba geçecek kadardı.
Toprak damlardan kürenen karların gideceği sokak dardı. Bir de kuzey tarafsa,
kar aylarca yatardı. Kabayel değecek de eritecekti. Şimdi dev kepçelerin
topladığı karları tonlarca yük taşıyan kamyonlara yüklenip geniş alanlara
döküldüğünü düşünün. Çatı gerçeğinden hareketle damlardan kar kürenmediğini
düşünün.
Demek ki mesele, psikolojiktir.
1940 yılında yayınlanan "Kayseri Takvimi" adlı
kitapta da benzer şeyler söylenmektedir:
"Kayseri´ye çok kar yağar. Kasım ortalarından, Nisan ayının ortalarına kadar. 1908-1909 kışında çok kar yağmıştır. Sokaklar, damlardan atılan karlarla bir katlı evlerin dam hizalarına kadar kar dolmuştur. Evlerin sokak kapılarına merdivenle inmiş çıkmışlar."
Evlerin tek katlı ve yere yakın olduğu
düşünülürse, mesele anlaşılır.
Bir avuç Kayseri ile bir, bir buçuk milyonluk Kayseri´yi de düşünmek
gerekir. Bu insanların yaktığı enerji göğü ısıtmasa da ılıtıyor. Yüz binlerle
ifade edilen arabalar, insanlar gibi nefes alıp veriyor. Bu yüzden Talas´ın
karıyla merkezin karı bile fark ediyor; çünkü kar daha inerken hqvada eriyor.
Meteoroloji verilerine göre, 1975 - 2007 Yılları İçinde
Gerçekleşen En Yüksek ve En Düşük Değerler En Yüksek Kar yağışı 27.11.2004 günü
42 cm. olarak gerçekleşmiştir. En çok
kar, 30 yıllık bir süreç içinde, 2004 yılı Aralık ayının sonunda, eskilerin
diliyle Karakış´ta yağmıştır. Şu anda Erciyes´te kar kalınlığı 1.25 cm.
Buna rağmen "Kayseri´de karın en çok yağdığı ay, Gücüktür. Onun için, "Karakış karada / Zemheri arada / İlle gücük ille
gücük." Yani ; "Karakış
(Aralık) kar görmeden kara geçer,
Zemheri (Ocak) de şöyle böyle;
bazen karlı bazen karsız geçer amma, Gücüğe (Şubat) gelince o yapacağını
yapar." demektir. Kış, kışlığını belli etmeli. Ötekini biliyorsunuz.
Yazarın
Önceki Yazısı