Facebook’da karşılaştığım bir gönderi “Kayserimizin hayırsever iş adamlarından Ali Rıza Özderici, 98 yaşında vefat etti. Cenazesi Cumartesi, Öğle namazı sonrası Hulusi Akar Camiinden kaldırılacaktır. Rabbim rahmeti ile muamelel eylesin.” deniyor.
2009 yılının
“Ahilik Haftası Kutlamaları” çerçevesinde “Yılın Ahisi’nin Ali Rıza
Özderici olduğu açıklanmış; ben de “BİR GÜZEL ADAM” başlığıyla bir yazı yazmıştım. (Bu yazı toplam 2797
defa okunmuştur. -20 Ekim 2009 -Kayseri Gündem gazetesinin formatı değişince
yazıyı arşivime almışım.
Rahmetli,
ölmeden önce hayatını anlatan bir kitap çıkartmış; bu yazımızı da içine aldırmıştı.
Ben kitabı göremedim. Ancak merhum hakkındaki düşüncelerimizi, ölümü
vesilesiyle, bir kere daha paylaşmak isterim. Esasen “Öldükten sonra amel
dosyası kapanmayan yedi grup insan’ hadisinden hareketle, “Bir Güzel Adam" başlığını atmıştık.
“Yedi Güzel
Adam”, Cahit Zarifoğlu’nun (ö.1987) bir şiir kitabının adı. Bu isim bana Kehf
Suresi’nde geçen “Mağara Arkadaşları’nı hatırlatır ama bunlar onlar değildir.
Ayrıca hadis ilminde “marka” diyebileceğimiz meşhur kitaplarında geçen, Allah
Elçisi’nin buyurduğu “7 Güzel Adam” var. Yine Muhammed (s.a.s)in
“Öldükten sonra da yaşayacak” diye duyurduğu üç grup adam var. Ben size o
güzel adamdan bahsedeceğim.
Bu güzel
adamı şahsen tanımam; o da beni görmemiştir ancak şair Ziya Paşa’nın “âyinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz” mısraını seven biri olarak, işinden hareketle, 10
yıl kadar önce yazmak için, içimden “güzel adam” sıfatını verdiğim –yaşayan
şahıslar hakkında yazmayı sevmediğim için- bugüne kadar ertelediğim birinden
bahsedeceğim.
Ben onun
adını ilk olarak 90’ların başında, Alpaslan Mahallesi’nde Anadolu İmam-Hatip
Lisesi’ni yaptırdığında duymuştum. Baktım, hemen yanı başında, Kur’an Kursu da
vardı.
1926 da
Kayseri’de doğmuş, şehrin ticari hayatı içinde yoğrulmuş, 1949’da madenci
olmuş, halen ticareti bu alanda sürdürmektedir. Madenci olmak belli bir
ekonomik alt-yapıyı gerektirir. Güzel adam olmak da öyle manevi bir alt-yapıyı
gerektirir.
Ali Rıza
Bey, 20’sinde Besime Hanımla evlenmiş, Allah onlara erkek ve kız evlatlar
vermiş ancak bu eşler “iyi-güzel-doğru” konusunda birbirlerini desteklemişler.
Hani Kuran’da (Tevbe, 71) buyurulur: “Mümin erkekler ve mümin kadınlar
birbirinin yardımcılarıdırlar.” Ali Rıza Bey bunu bir vesileyle, “Bu hayır
yarışlarının en büyük destek ve teşvikçisi, eşim ve hayat arkadaşım,
çocuklarımın fedakâr ve müşfik annesi Besime Özderici olmuştur” diyerek dile
getiriyor.
Kendi ifadesiyle “Bizim yolumuzda gayret ve çaba gösterenlerin biz yollarını
açarız.” (Ankebut, 69) sözüne gönülden inanan bu adam güzel işler yapmayı hep
sürdürmüş.
Özderici,
1954 yılında Ticaret Odası siciline kaydını yaptırıyor. O yıllarda
arkadaşlarıyla küçük esnaf ile sanayimizi ayırmak üzere çalışmalar yapıyor ve
Esnaf Kefalet Kooperatifi ve Sanayi Odası kuruluyor.
1956 yılında
demir cevheri istihracına başlıyor ve hâlâ onu, bugünün KAYSİAD Derneği’nde
kayıtlı işadamları arasında tek madenci olarak görüyoruz
1976–1979 ve 1981–1984 yıllarında Kayseri Sanayi Odası’nın başkanlıklarını
yapıyor.
Anadolu
İmam-Hatip Lisesi 1994–1995 Eğitim-öğretim yılında, arsa getirisi yüksek
Alpaslan Mahallesi’nde, onun tarafından yaptırılan müstakil binasına taşınıyor.
1997–1998
yılında Özel Safa Ali Rıza Özderici Lisesi, Kayseri Milli Eğitim
Müdürlüğü´ne bağlı bir okul olarak eğitim/öğretime başlıyor.
1982 yılında, baştan beri Kayseri’nin dini eğitimine damgasını Taşçıoğlu Kur’an
Kursu ve Hafız Okulu’nun 7. dönem dernek başkanı oluyor. 1985 yılında 8. dönem
de üstlenilen görev hâlâ sürüyor. Taş binadaki Kuran Kursu, onun döneminde çok
katlı binaya kavuşuyor. Allah uzun ömür versin.
Kesintisiz
eğitimle sinyal veren ve İmam-Hatip Liseleri’nin resmen ümüğünü sıkan “28 Şubat
Süreci’nde; Okulun bahçesine bitişik arsa, bu sürende “Besime Özderici
İlköğretim Okulu” olarak eğitim/öğretime başlıyor. Bugün, İlköğretimde derece
yapan okullardan biri olarak görülüyor.
2002
yılında, Kayseri Büyükşehir Belediyesine bağlı 200 kişilik, Ali Rıza
Özderici-Mustafa Koyuncu Huzurevi kuruluyor. Madenci ortağını da bu hayra ortak
ediyor.
Melikgazi
müftülüğüne bağlı Ali Rıza Özderici Camii’ni görüyoruz. Çakalız’da Özderici Kız
Kuran Kursu’nu görüyoruz.
2006 yılı
vergi rekortmenleri listesinde ilk 20 içinde yer alan isimlerden 2.si olarak
karşımıza çıkıyor. Yaptığı hayırlarla verdiği vergi/yani bir çeşit zekât bunun
dışında.
Bu adı “Şeyh
Google’de” araştırırken, İstanbul, Zonguldak gibi şehirlerde de bu adı taşıyan
hayırseverlere rastladım. Ama İstanbul’daki iki kişiden biri de Kayseri’liydi.
Kafam karışacak gibi oldu ancak bir vesileyle, “kendisiyle aynı adı taşıyan
torununun”, çocuklarından Ali Özderici´nin oğlu olduğunu açıklayan hayırsever
işadamı, yine güzel bir cevap veriyor: ”30 yaşına gelmiş bir adama dedesi olarak
ne söyleyeyim?!" Eğitimci olarak bu görüşe katılıyoruz ve biz de
Yüce Allah’ın buyurduğunu yineliyoruz: Kuran’da birçok yerde (Mesela Rum:
19) “Allah ölüden diri; diriden de ölü çıkarır.“ buyrulmaktadır.
Büyükşehir
Belediyesi Kültür Sanat Etkinlikleri´ne, işadamı Ali Rıza Özderici´nin
konuşmacı olarak katıldığı ´Kayseri´nin Örnek Simaları´ adlı programındaki
konuşmasında gençlere: "Hayatımda hiç boş zamanın ve boşluğum olmadı,
dolayısıyla hiçbir zaman bunalım ve strese girmedim" diyor.
2008
yılında, TBMM Üstün Hizmet ödülüne layık görülüyor. Millete ve ülkesine
karşılıksız hizmet eden 74 kişiden biri olarak Kayseri’yi temsil ediyor.
Zihinsel
Yetersiz Çocukları Koruma Vakfı’ndan teşekkür aldığını görüyoruz.
Kayseri’de aşevleri yaptıran ve Erciyes Üniversitesi Hastanelerine katkısı olan
hayırseverler arasında “o örnek çifti” görüyoruz. Bu kadar çok hayır ve bağış
yapmasının sebebi sorulunca, "Cennete kolay gidilmiyor” diyerek açıklıyor.
Bunlar sadece benim bildiklerim ya da bizim bildiklerimiz/gördüklerimiz, ya
bilmediklerimiz ve görmediklerimiz…
2009 yılının
“Ahilik Haftası Kutlamaları” çerçevesinde “Yılın Ahisi’nin Ali Rıza
Özderici olduğu açıklanıyor. Bu noktadan sonra, bu güzel adamı anlatmanın
şahsiyeti aşıp toplum meselesi haline geldiğini görüyorum.
“Güzelliği bizlere de sinsin…” dileğiyle…