Uğruna verdiğim savaşların galibiyetine değmedin sen..
Gök gürültüsünden korkardı şiirlerim.
Çekip mısralarımı ellerimden,
Şimşeklerin arasına attın.
Şiirleri yağmurlara küstürdün sen!
Demir parmaklık oldu dişlerim ağzımda..
Boğazımı yırtarak yutkundum ben.
Hıçkırsam ağlardım ağlasam ölürdüm,
Ölsem yıldızlar düşerdi gözbebeklerimden.
Ayı yıldıza yıldızı geceye küstürdün sen!
Masum olan her canlı hak eder özgürlüğü..
Çıkar dedim bu kelepçeleri bileklerimden.
Eflatun çiçeklerle süslememe izin vermeden,
Kendi yeşerttiğim bahçemden kovdun beni.
Canımı cennete küstürdün sen!
Yok oldum kayboldum,
Kendimden haber alamadığım zamanlarım oldu.
Sanki bütün kemiklerimi tek tek kırıp,
Hepsinin ağrısını kalbime çektirdin sen!..
Nefesimi kilitleyip ciğerlerime,
Dilimi kelama küstürdün sen!
Seni yazarken çığlıklar damlıyordu mürekkebimden..
Her kelimem bir yakarıştı.
Daha cümlem bitmeden bencilce çevirdin sayfaları...
Çığlıklarım dururken kalemimi küstürdün sen!
Kendime harcadığım emekleri ziyan ederken,
İdrak yollarımda hızla üreyen bir kanserdin sen.
Zehri şifa diye aldıysan hangi akrepten,
Ruhumu devaya yavaş yavaş küstürdün sen!
Bir insan giderken bile nasıl bu kadar kalabilirdi?
Dönüşüne değil, sensizliğe kuruyordum zamanı.
Varlığının yükü,
Yokluğun kadar çabuk akmıyordu kum saatinden.
Zamanı zamana yelkovanı akrebe küstürdün sen!
Alnıma çaldın katran karayı.
Gülerek izledin yara izlerimden tüten dumanı.
Ağlatmaya kıyamadığın, o güleç kadının
Gözyaşlarına basıp eze eze geçtin sen!
Gamzemi yanağıma, beni sana, beni bana
Küstürdün sen!