Gökte güneş parlarken,
Yerde deniz kaynarken,
Gelmiş bir efendi,
Nereden geldiği belli değil.
Silkelemiş kendini üstü başı toz toprak.
Umutsuz ve hastaymış efendi,
Bir gece ansızın çıkınca yola.
Dolaşıp durmuş bir ileri ve geri,
İyi şeyler bulma umudu ile zamanda.
Rast gelmiş bir gün yaşlı bir adama
Ansızın belirmiş çorak yabanda.
Elinde uzun bir değnek,
Üstünde siyak bir gömlek,
Dili ise pekâlâ zevzek.
Efendi gidince yanına,
İhtiyar başlamış nidaya,
Kalakalmış efendi.
Şaşırmış bu duruma.

Oyalama beni işim var.
Şu tepenin ardında müşkül bir durum var.

Bocalayan Efendi ardından konuşmuş.
Acelen nedir ihtiyar, yaşın pek bir almış.
Bu saatten sonra ne yararın kalmış.
Az önce geçtim oradan,pek bir şey bulamadan
Bir kıraç toprak üstünde ise çıplak birkaç ağaç
Ne kuş ne böcek, alt üstü aynı çorak döşek.

İhtiyar seslenmiş  biraz uzaktan,
Gittikçe küçülen ufuktan. 

Her göz için görülen bir midir.
Senin gördüğün,benimkinin yanında binde bir 
Gördüğün şey belki de bir hiçtir.
Düşünsene bu nasıl iştir.

( Meçhul Diyarlar Efendisi başlıklı yazı vo tarafından 15.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu