Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 21.03.2025
Okunma Sayısı : 361
Yorum Sayısı : 0
Tarih boyunca insanlar arasında bir sözün kulaktan kulağa yayılması, bazen yanlış anlamalara veya kasıtlı değişikliklere yol açmıştır. İnsan doğasındaki zaaflar, sözlerin iletiminde değişikliklere sebep olurken, kötü niyetli kişiler de bir sözü bilinçli olarak bozarak, sözün sahibini kötü bir şekilde göstermek isteyebilirler. Bu durum, sözlerin doğruluğunu sorgulamayı ve ilk elden kaynağa ulaşmayı gerektirir. Bu prensip, İslam’ın temel öğretisi olan Kur’an ve hadisler bağlamında da önemlidir.
Hadisler, Nebimiz Muhammed'in vefatından sonra uydurulan sözlerdir. Zira Nebimiz Muhammed hayattayken kendi sözlerinin yazılmasına karşı çıkmış dört halife döneminde de bu yasak devam etmiş Müslümanların arasına giren gizli münafık Ebu Hureyre Muaviye'nin saltanatı döneminde sarayda köşk ve zenginlik karşılığında Muaviye'nin iktidarı için hadisleri uydurmuş ve böylelikle Emeviler döneminde hadisler uydurulmaya başlanmıştır. Ancak bu süreçte Kur'an ayetleri aleyhine hadisler oluşturulduğu için Müslümanlarda Kur'an ayetlerinden yola çıkarak hadis uydurmuşlardır. Fakat bu süreçte yaşanan gecikmeler, kulaktan kulağa aktarım sırasında değişimlere yol açmıştır. Ancak bu hadisler arasında dahi Nebimiz Muhammed’in kendi sözlerinin yazılmasına karşı çıktığı rivayet edilir:
"Benden Kur’an dışında bir şey yazmayın. Kim Kur’an dışında bir şey yazmışsa onu imha etsin." (Müslim, Zühd, 72)
Bu rivayet, Nebimiz Muhammed’in Kur’an’ı birinci elden kaynak olarak görme anlayışını destekler. Ayrıca, dört halifenin de hadislerin yazılmasına karşı çıktığı bilinmektedir. 
Kur’an, bir Müslümanın yaşam rehberi olarak açık ve yeterlidir. Allah Kur’an’da şöyle buyurur:
"O kitap, onda şüphe yoktur, takva sahipleri için bir rehberdir. " (Bakara Suresi, 2)
Kur’an’ın kendisini yeterli bir kaynak olarak sunduğunu gösteren bir diğer ayet ise şöyledir:
"Biz Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmışızdır." (En’am Suresi, 38)
Nebimiz Muhammed’in kendisinin de Kur’an dışında bir kaynağa uymadığı Kur’an’da şu şekilde ifade edilir:
"De ki: Ben size Tanrı'nın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı bilmem ve size ben meleğim demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. De ki: Kör ve gören eşit midir. Düşünmüyor musunuz?" (En’am Suresi, 50)
Bu ayetler, Nebimiz Muhammed’in dini bir konuda sadece Kur’an’a bağlı olduğunu açıkça göstermektedir. Dolayısıyla, dini meselelerde birinci elden kaynak olarak Kur’an’ı esas almak gerekir.
Hadislerin aktarım sürecinde yaşanan zaaflar, onların doğruluğunu sorgulamayı gerektirir. Kur’an’da şu uyarı yapılır:
"Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra Suresi, 36)
Bu ayet, bilginin doğruluğunu sorgulamayı ve güvenilir olmayan kaynaklardan kaçınmayı emreder. Hadisler Nebimiz Muhammed ve Dört Halife Döneminde yasaktılar ancak iktidarı ele geçiren Emeviler Döneminde iktidarlık için hadislerin yazılması serbest bırakılmış bu süreçte Emevilere yaranmak için ve İslam dinine zarar vermek için hadisler uydurulmuştur. Günümüzde dahi hadisler uydurulmaya devam etmektedir. Ancak günümüzde hadis kitapları olduğu için günümüzde uydurulan hadisler kayıt altına alınmamaktadır. Bu durumda birinci elden kaynağa, yani Kur’an’a başvurmak zorunludur. İslam’ın kaynağı Kur’an, tüm Müslümanlar için yeterli ve yol göstericidir. Nebimiz Muhammed’in Kur’an dışındaki sözlerinin yazılmasına karşı çıkması ve Kur’an’ın kendisini eksiksiz bir rehber olarak tanımlaması, dini meselelerde Kur’an’ın tek kaynak kabul edilmesi gerektiğini gösterir. Hadisler, tarihsel süreçte siyasi çıkarlar için Müslümanlar arasına giren Ebu Hureyre ve Kab El Ahbar gibi münafıklar tarafından uydurulmuş Müslümanlarda bunlara karşılık İslam dinine hizmet etmek için Kur'an ayetlerinden yola çıkarak hadisleri uydurmuşlar ancak bunun çare olmadığını görünce Nebimiz Muhammed ve dört halifenin hadislerin yazılmasına karşı çıktıkları yönünde hadisler oluşturup Kur'an'ın yeterli olduğu ancak Müslümanlar arasına giren münafıklarla başa çıkamadıklarını kendilerinden sonra gelen nesle bildirmek istemişlerdir. Bu bağlamda önemli olan doğruluğundan emin olunmayan bilgilerle din inşa etmek yerine, Kur’an’ın rehberliğine sıkı sıkıya sarılmaktır.
"Şüphesiz biz bu Kur'an'da her türlü örneği verdik. Ancak insanlardan çoğu inkarda direttiler." (İsra Suresi, 89)
Kur’an, Müslümanlara açık bir rehber sunmuş ve insanların çoğunlukla kendi zaaflarıyla hareket ettiğini belirtmiştir. Bu sebeple, akıl ve mantık çerçevesinde, ilk elden kaynak olarak sadece Kur’an’ı esas almak, İslam’ın safiyetini korumanın en etkili yoludur.
( Hadisler Ve Kuran İlk Elden Kaynağın Önemi başlıklı yazı muhammed-ridvan-kaya tarafından 21.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu