101.NOT
Bugün de seni seviyorum adam!
diye bir not iliştirdi, tam da yastığının yanındaki; kocasından ayrıldıktan sonra boş kalan yastığın kenarına..
Sonra hazırlanıp işine gitti.
Her zaman olduğu gibi arkasından yardımcısı azize girdi odaya,notu aldı ve yastığın iç kısmındaki yünün arasına koydu.
Bunlar da bayağı olmuş,yarın yine aynı notu yazıp aynı yere bırakacak;hayır, bir yere yatılı gidince de yazıyor ve eve getiriyor,hiç mi usanmaz insan, böylesine amansız bir sevgiden? Diyerek iç geçirdi içinden;öyle gayri ihtiyari..
Bir buçuk sene önce evlenmişti Ülkü Uğur ile..
Çocukları vardı Uğur'un ve bir gün ne olursa olsun,eski eşinden olan çocuklarını unutmayacağına,hep yanlarında olup,bir ömür onlara babalık yapacağına dair söz almıştı Uğur'dan..
Hatta çocukların ziyaretlerinin ramazan aylarına denk geleceği günleri düşünerek mutlu olurdu Ülkü;şen şakrak geçecek sahurlar aklına geldikçe..
Nitekim öyle de olmuştu;ramazan ayının sahurları da, iftarları da,kaşık çatal seslerine kahkahalar karışarak geçerdi onların evinde..
Mutfaktan bir tabak kapan masaya getirir,hep birlikte kurulur,hep birlikte kaldırılırdı masa;bir yandan espiriler havada uçuşurken..
Sevmişlerdi birbirlerini..
Hem de iyi sevmişlerdi..
Zaman zaman kıskançlıkları yüzünden tartışsalar da,sevdiği adamın kalbinde olmaktan mutululuk duyuyordu Ülkü.
Keza uğur da öyle..
Uğur Ülkü'yü kaybetme korkusu yaşıyordu içten içe;eski eşi ile çocuklarından dolayı görüşmek zorunda kaldığı için..
Dolayısıyla da bu durum onda hırçınlık yaratıyor,mesleği gereği ilgilenmesi gereken bir çevreden kıskanıyordu
Ülkü 'yü..
Ülkü ise Uğur'u eski eşinden kıskanıyordu.
Bütün sorunları da buydu ama;bu sorun da ayrılmalarına kâfi derecede yetmişti..
Aslında Uğur 'un bilmediği,Ülkü'nün sorun haline getirmediği bir sorun daha vardı ama o zaten sorunun içinde sorun muydu,yoksa sorunun içinde çözüm müydü onu da bilmiyordu Ülkü.
Hiç bir kavganın sonunda küs kalamayanlardandı onlar..
Hatta bazen,Uğur'dan uzak kaldığında, Uğur'u ne kadar özlediğini düşünüp,onun çocuklarına üzülürdü Ülkü,onlar da uzak kaldığı zamanlarda babaları için üzülüyordur diye..
Ama zaten çok sürmeyecekti ki bu ayrılık,neyse deyip kafasını bir sağa bir sola çevirip, işine devam ederdi böyle dalıp gittiği zamanlarda.
Evlenmeden altı ay önce öğrendiği hastalığı sebebiyle, kontrol için gittiği hastanede tanışmıştı Uğur 'la..
Kantinde otururken "bu gece uzun sürecek anlaşılan" diyen kahırlı ses birleştirmişti onların kaderini;bir telefon konuşmasının akabinde..
Uğur'un kardeşi ameliyat olmuş,onun refakatçiliğini yapıyordu Uğur o gece.
Birbirlerine geçmiş olsun diyerek tanışıp,üç gün sonra yeniden karşılaştıkları gün aşık oldular birbilerine..
O günden sonra kopamadılar bir daha;ne önlerindeki engeller,ne de Ülkü 'nün hastalığı koparamadı onları,ta ki Ülkü ölümü rüyalarında görene dek.
Beyninde ameliyat riskini arttıran bir ur taşıyan Ülkü,daha önce yaşadığı sağlık sorunlarında,azmiyle gösterdiği çabayı, bu defa cesaretiyle gösteriyordu.
Evli olarak ölmek istiyordu Ülkü!
Sevdiği adamın,sevdiği kadın olarak..
Kalan ömrünü sevdiği adamın ömrüne adayıp, gözlerini seyretmeye niyetlendiği her gece sahur yapardı,onun uykudaki gözlerine dalıp giderek,tüm evliliği süresince..
Bazen de, acizliğinin farkında,çaresiz bir şekilde ,yorganı ısırırdı ağlarken,sevdiği adam sesini duymasın diye..
İçi acısa da sevdiği adamı geride bırakacak olmasına,ondan ayrılacak olmayı kabullenerek;deli gibi sevmişti bu deli ruhlu adamı.
Lakin bu fani dünyadan ayrılacak olacağını bilmek bile Ugur'u kıskanmasına engel olamıyordu..
Ah bi tek onunla kalsa dedi;ruhu düşünce diyarlarında; şehirden şehire dolaşan bu deli kız..
Bir de Uğur'un kızının spor hocası çıkmıştı başına;birden Uğur 'un telefon rehberinde ismini görünce kendisini kaybetmesine sebep olan..
Bu konuyu Uğur 'a açtığında,
Uğur hoş karşılamıştı Ülkü'yü ve hemen siliverdi rehberden;sevildiği kadın tarafından kıskanılan bu yürekli adam,kıskançlığa vesile olan kadının adını hiç tereddüt etmeden..
Ve çok hoşuna gitmişti Ülkü tarafından kıskanılmak;bir çok çapkın erkeğin sorun haline getirmesinin aksine..
"BEN SENİ ŞİMDİ NEDEN SEVMİYEYİM KADIN!"
diyordu böyle duygusal anlar yaşayıp, sevdiği kadın tarafından benimsendiğinde..
Zaten tartışmalar Ülkü'nün yaptığı kıskançlıklardan kaynaklı değil, Uğur 'un yaptığı kıskançlıklardan kaynaklı çıkardı genellikle..
Çünkü Uğur, kontrol manyağı bir adam değildi ama çok seven bir adamdı, Ülkü 'nün ilgisi işine fazlaca kaydığı zaman çocuk gibi eksik hissederdi kendisini Ülkü'sünden uzaktayken..
Yanındayken bile özler,hep şımarık bir çocuk gibi sırnaşırdı Ülkü'ye..
Hele ki suç işlediği günlerde..
Mesleği, yöresi,yetişme tarzı ve karakteri gereği oldukça taş fırın olan bu adamı,Ülkü kıskançlık krizi geçirdiğinde görmeniz lazımdı;yeminler havada uçuşur,korkular çekinme duygusu ön plana çıkardı;"vallahi haberim yok ya,o kızın bana baktığından,eğer istemezsen bı daha arkadaşlarımın masasına bile uğramam hiç bir düğünde, madem beni yalnız görünce bana baktıklarını düşünüyorsun"diye sayıklar dururdu.😁
Ülkü de kontrol manyağı bir kadın değildi, Uğur 'da bu sebepten dolayı çözüm odaklı yaklaşırdı hep Ülkü'ye..
Ama ya o bu dünyaya veda edince..?
Acaba olur muydu korktuğu şey?
Başka birisiyle evlenir miydi Uğur?
Hatta Uğur 'un ikinci eşi olmasından dolayı ahirette bile;ya beni değil, ilk eşini isterse diye düşündükçe ödü kopardı Ülkü'nün zaman zaman..
O kadar çok seviyordu ve sevdiği kadar da kıskanıyordu.
Bu düşünceler içerisindeyken aradı Uğur onu..
Çok sinirliydi Uğur ve tüm ılımlılığına rağmen sakinleştiremiyordu Ülkü,Uğur'u..
Bu kavga her zamankinden farklı olmuştu bu defa çünkü.
Zaman zaman kıskançlık krizlerine girip,Ülkü'nün kendisine değer vermediğini savunan Uğur,bu defa;beni sevmiyorsun madem,ayrılalım gibi cümleler kuruyordu.
Ülkü'nün henüz yeni sayılan kurduğu reklam şirketinden ilk aldığı eşarp reklamındaki Aurası ve reklama gösterilen ilgi kıskandırmıştı Uğur'u.
Üç saatlik kavganın sonucunda, bir adım ilerleyemeyen Ülkü,bir anlık öfkeyle çıkarıverdi ağzından ayrılalım kelimesini.
Çünkü çok yaralamıştı yüreğini,Uğur'un onun büyük sevgisinden böylesine şüpheye düşmesine, ya da tribinde böylesine büyük bir sevgiyi kullanmasına..
Ama vardı her şerde bir hayır..
Bir gün zaten gidecekti Uğur 'dan ve nasıl gideceğine dair çeşitli planlar da yapardı zaman zaman..
Artık baş edilemez ağrılar baş göstermeye başlamıştı çünkü.
Dualarının marifeti olduğunu düşünüyordu ve bu kararın ardından bütün iletişim adreslerinden engelledi Uğur 'u,değiştirdiği adresiyle birlikte .
"Hep ben bunu ona söyleyemem Allah'ım!
Ama kalan üç günüm olsa, onunla geçirmek isterdim; lakin sen bana hayırlı olanı nasip et ve bana tüm zorlarımı kolaylaştır diye dua ederdi.."
Kimbilir,belkide yaklaşmıştı ayrılık vakti..
Temennisi ise Uğur 'un hayatına başka bir kadın girmesindense,eski eşi ve çocuklarıyla birlikte mutlu bir hayat sürmesiydi.
Boşanma sürecinde birbirleriyle muhatap olmamayı uygun gördüler,avukatlar boşanmaları için gerekeni yaptı ve onlar boşandılar..
Uğur Ülkü,nün bu karar sonrası kısıtladığı iletişim haklarına da bilenerek,intikamını spor hocasını rehberine tekrar ekeyerek aldı.
Tek celsede anlaşmalı boşandıkları o gün,mahkeme salonunun bahçesinde beklerlerken aradı Suna hocayı,bir şey sorma bahanesiyle..
Sevdiği adamdan,yine sevdiği adamın mutluluğu için ayrılan Ülkü'nün zaten yanan yüreğine gaz dökmüştü Uğur..
Hem farkındaydı Ülkü, bunun bir kıskançlık intikamı olduğunun,hem de elinde olmamaksızın kıskanıyordu Uğur'u..
O günden sonra ikisi de hiç komedi filmi izlemedi.
Hiç birlikte ettikleri sohbete güldükleri kadar gülmediler,hiç hayatı acısıyla,tatlısıyla,kavgasıyla paylaştıkları zamanlardaki kadar mutlu olamadılar..
Kısa süren evliliklerinde o mutluluğu doyasıya yaşamıştı zaten Ülkü ama; huzuru yakalayamamıştı..
Kâh Uğur 'un çocuklarına üzülürdü;kâh Uğur 'dan sakladığı hastalığına,kâh Uğur 'un Ülkü'yü kaybetme korkusuyla başlattığı kıskançlık kavgalarına..
İkisi de sanat insanıydı,sanatlarını konuşturdular yüreklerindeki acıyı bastırmak için;acılarını çizdiler resimlere,özlemlerini yazdılar şiirlere,ayrılıklarını anlattılar türkülere..
Çok çocuk ruhluydu ikisi de..
Bu yüzden hem çok mutluydular birbirleriyle,hem de çok mutsuz ediyorlardı birbirlerini kavga ederken.
İkisinin de içinde yaşayamadığı çocuklukları,bastırılmış duyguları,ellerinden alınan hakları vardı;o yüzden ortası yoktu sevgilerinin de,kavgalarının da..
Buna rağmen asla hakaret etmezlerdi birbirlerine..
Bilakis;Uğur'un Ülkü 'yü kaybetme korkusuyla yüzleştiği;o sevmiyorsun sen beni,değer vermiyorsun sen bana,sevmiyorsan boşanalım tripli saçma kavga sahnelerinde bile Ülkü her zaman;seviyorum ben seni,kahrın da hoş,lütfun da diye sevdiğimsin sen benim sözleriyle cevap verir;Ülkü'nün de Uğur 'a;sen beni neden bu kadar incitiyorsun,seven incitir mi diye sorduğu soruya Uğur;amacım seni incitmek değil diye cevap verirdi her zaman.
İşte bu bile ikisinin birbirini ne kadar çok sevdiğini gösteriyordu ki;İnsanların sizi sevip sevmediğini anlamanın en iyi iletişim yoludur tartışma..
Sâkinken düşündüğünüz şeyler dile dökülür çünkü tartışma anında.
Bir de gelirken değil ,giderken belli eder insan kendisini..
Tıpkı Uğur'un boşandıkları gün, spor hocası Suna'yı mahkeme salonunun bahçesinde arayıp,mahkeme bittikten sonra,rehberinden Suna'nın adını silerken,Ülkü'ye bunun ekran kaydını atması gibi..
Tüm bu yaşananların ardından,ayrılığının üç buçuk ayına doğru hızla ilerlerken Ülkü ile Uğur,arkadaşının evinin misafir odasında yazdı son notunu Uğur 'a..
Bu defa seninle ahirette kavuşana kadar görüşmemek üzere gidiyorum Uğur!
Hani son kavgamızda bana;beni sevmiyorsun demiştin ya!
Ben seni, senden vazgeçecek kadar çok sevdim..
Seni seviyorum ADAM!
Ertesi günü,odanın duvarlarının bile adeta yasa bürünmüş hüznü içerisinde,balkondaki kuşlarınsa tam tersi bir ruh haliyle ötüştükleri,mevsimdeki yazın güneşiyle aydınlanan bir cesedin yüzündeki gülümseme çarptı odaya giren ambulans doktorlarının gözüne.. Ülkü'nün henüz kurumamış olan gözyaşlarıyla ıslattığı yastığının altında değil,buz tutmuş avuçlarının içinde buldular 101.ci notu.
Evli olarak ölmek istemişti Ülkü..
Uğur'la her ne kadar resmi olarak boşansalar da,Allah katında sevdiği adamın eşi olarak Rabbinin huzuruna vardı bu Şerife Bacı yürekli kadın..
Öyle ya!
Harama bulaşmadan sevmek de bir savaş,bir cihat değil miydi ki,böylesine kara sevdaların,kara topraklara gömüldüğü coğrafyalarda?
07.04.2024
Kayaşehir/İstanbul