Yalnızlığın o tanıdık, çoğu zaman hüzünlü ama bir o kadar da içe dönük davetkar kıyısında dururken, dar aralığa örülen bir çitin üzerinden atlamak gibiydi ,zihnimde göğü ikiye yarmak. Beklemenin o durağan ama içten içe gerilimle dolu durağında, seninle birlikte engebeli, bilinmezliklerle dolu bir yola adım atarken, içimde hem kırılgan bir umut filizleniyor hem de derin bir endişenin soğuk nefesi hissediliyordu. Ya o içimi ürperten "deli kıyamet" zihnime kazınan o amansız, beklenmedik ve her şeyi yerle bir edebilecek fırtına ellerimizi ansızın bir buz gibi pençeyle kavrasaydı? O zaman, en mahremimizde sakladığımız utancın o zehirli gölgesi, gözlerime ebediyen kazınan, silinmez bir tablo gibi kalacaktı. Biz, var olmanın, bu karmaşık ve çetrefilli dünyada "insan" olmanın ağır bedelini ödercesine, her adımda bir iç muhasebe yapmaya çalışırken, içimizdeki o en saf, en savunmasız ses, yabancı ve soğuk bir el tarafından hoyratça susturulsaydı, içimin o derin, sonsuz maviliği, umudun ve huzurun rengi, ebediyete dek solacaktı. Oysa bu aşk, tüm belirsizliklerin o karanlık örtüsüne rağmen, sonucundan şaşmayan, kalbimin en derin, en ücra köşelerinde yeşeren sarsılmaz bir inancın, koşulsuz bir teslimiyetin ifadesiydi. Tüm bu içsel ve dışsal karmaşanın ortasında, ruhumun en derininden fısıldıyorum: Sevmek, tüm yaralara, tüm kayıplara rağmen, yine de güzeldi.
Ancak, bu idealize edilmiş, neredeyse masalsı tabloya ansızın keskin bir gölge düşüyor: "Lakin". Ruhumu derinden ıslatan o beklenmedik, iliklere işleyen yağmur, sanki ayaklarımı yerden kesiyor, beni camdan bir heykel gibi kırılgan bir hale getiriyordu. Bu tarifsiz acının kaynağı zihnimde bir muamma olarak kalmaya devam ediyor: Seni fazlaca öptüğüm için mi ısındı o kara, uğursuz bulutlar ve üzerime boşaldılar tüm ağırlıklarıyla, yoksa tarih mi, o acımasız ve kayıtsız tanık, avuçlarımın içine o hüzünlü bulut şeklini verirken, geçmişin onulmaz ağırlığıyla, kaçınılmaz bir yazgının o derin hüznüyle mi sessizce ağladı? Öyle bir kırılma ânı ki, ruhuma sahte, ruhsuz bir kefen giydirmemenin o nadir ve saf huzurunu, o dürüstlüğün dinginliğini yaşarken bile, beklenmedik, sinsi bir yenilginin soğuk ağırlığı çöküyor omuzlarıma. Tam da bu en savunmasız, en çıplak anda, bir umut kırıntısı beliriyor: Köşeden usulca tebessüm edecek o tanıdık, sıcak bakışları bekliyorum çaresiz bir özlemle. Günün o yağmur sonrası yıkanmış, ferahlatıcı tazeliğinde, kanatları kurumuş, yağmursuz kalmış kuşlar gibi ellerimde kenetlenecek o canlandırıcı sıcaklığı hayal ediyorum. Ama dilim, içimde kopan o fırtınayı anlatmaya yetersiz kalan, kelimelerin boğazımda düğümlendiği, suskun, yapraklarını dökmüş bir sonbahar gibiydi.
İçimin o dayanılmaz, adeta ruhumu kavuran karışıklığı neydi böyle? Şimdi daha iyi anlıyorum sanırım, yalnızlığın o boğuk, ciğerlerimi yakan öksürüğünde, kaybedilen, artık geri gelmeyecek sevgilerin ardından kazanılmaya meyilli o çaresiz, baştan kaybedilmiş davaları. Sevda harmanlı, hüzünle yoğrulmuş o tanıdık türküler, geçmişin tatlı ve acı hatıralarını fısıldıyor usulca. Ve gece gözlü, derin anlamlarıyla ruhumu okşayan harfler, soluğumuzu yalarken, git git bitmeyen o uzun, dolambaçlı, umutsuz yolları, sonunda o basit, huzurlu, sakin bir varış noktasına ulaşmak adına artık her şeyi daha net, daha acı bir berraklıkla anlıyorum.
Biliyor musun? Dizlerim çözülürken, tüm takatim, tüm direncim tükenirken bile, içimde böylesine derin, böylesine katmanlı bir acıyla tarifsiz bir buruk güzelliğin iç içe geçtiği bir an yaşamamıştım. Sakın öldüğümü fısıldamayın; çünkü kalbimdeki bu yoğun, bu kıskanılası duygu yoğunluğuyla, bu hayata olan inatçı bağlılıkla ölüm bile kendi soğuk varlığını kıskanacaktır. Uzanırken ellerim umutsuzca o uzak, erişilmez göğe, sarı bir hüzünle yağan yağmura tutunamayan çaresiz uçurtmalar gibiydim. Çekin artık şu üşüyen yanlarımı, bu kemiklerime işleyen yalnızlığın ve çaresizliğin dondurucu soğuğunu...
(
Sarı Yağmurda Uçurtma Hüznü başlıklı yazı
Moonlight tarafından
10.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.