Dağlara çıkarız bir arkadaş gurubuyla. Kendimizi yormadan. Defalarca veririz mola. Bir cumartesi çıktık yine yola...
Haydi bakalım hayrola!
Bu sefer daha yüksek bir dağa çıkmaya çalışıyoruz. Git git bitmiyor. Patikaları takip ediyoruz. Bir düzlüge vardık. Hepimiz soluk soluğaydık. Yayla burası. İleride bir koyun sürüsü , köpekler ve bir çoban. Köpekleri durdurdu Hasan. Sonradan öğrendik çobanın adıydı. Sanki evine vardık. Bize hoşgeldinler, gülücükler, elimize sarılmalar...
Bu dağlarda gurbet, insana hasret... Çoban Hasan bizi bırakmaz, ekmegini yedirmeden göndermez.
Bir sofra ki beş yıldız, abartısız. Süper serpme kahvaltı, sönük kalır yanında. Bu dağ başında bu kadar çeşit yiyecek nereden çıktı. Kavurmalar, börekler, çörekler, katmerler, peynirler, yağ, bal...
Bitmedi yaprak- biber dolması, yoğurt, yumurta...hepsi mis gibi taze.
Çoban Hasan bakarsanız çullar içinde. Ama en temiz kullar içinde. Ve düşündüm şöyle bir ; kim fakir ,kim zengin. Kimse olamaz sen gibi gönlü zengin. Ah Çoban Hasan son örneklerdensin ...
Aradan yıllar geçse de unutmam artık seni.
Sen gibi olamaz inan, her insan...
Kepeneginde rahat uyu.
Bize karşılıksız her şeyini döktün ortaya , şehre gelsen biz bir şey vermeyiz sana. Dağlarda kal , bozulma sen Hasan...
(
Çoban Hasan başlıklı yazı
maviye-surgun tarafından
18.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.