SİYAH MEDENİYETİ
Bir damla çiğ, bir fiske tuz ve bir nefes yasemin karışır gecenin kadifesine.. Karanlığa ekilen özlem tohumları dış kabuğunu çatlatmaya başlar. Yürek tulumbası tatlı bir pınardan su çeker.. Mürekkep siyahıdır artık saçlar; omuzlardan sırt çukuruna kadar, elma kokulu yanaklardan tüm yıldızların sığabileceği göl duruluğundaki gerdana kadar..
Karakutular, her gece düşen uçaklardan özenle çıkartılır.. Omuriliğinden darbe alan aşk, ayaklarının tutmamasına aldırmadan yine saadeti düşünür. Kuşları kıskandırdığı, kanatlarında bulutları taşıdığı günleri yad eder.. Sevgilinin yumuşacık sesi, bir tavus kuşunu andıran endamı hastane anonsları arasında kulaklarında yankılanır.. Koridordan gelen yüksek ökçeler kalp atışlarını daha da hızlandırır. Gelen mutlaka o olmalıdır, başka kim olabilir ki..
Kulakları seste bir kurdun, simsiyah tüylerinin arasına kaç avın kan kokusu sinerse, bir aşığın kaburgalarının arasına da o kadar yas günü sığabilir.. Acı, mutluluktan çok daha güçlü bir duygudur. Ondan mıdır bilinmez aşkın bıraktığı izden daha derindir acının izi. İnsanlar mutluyken kıskanılır, eleştirilir, kınanır, gülmek bile içten olduğunda çevredekilerden hemen tekdir alınır. Ama ağlarken; dünyası başına yıkılmışken ve tek başına hissederken fark edilir insan, şefkat ve yardım talepleriyle karşılaşır, dilden dile bu kötü hali anlatılır oysa mutluyken tek çift lafa bile layık görülmemesi ne gariptir..
Ve konu şuraya gelir; var olan birinin, bir şeyin, mutlu zamanların kıymeti onu yitirince anlaşılır. Oysa mutluluk, sevinç asil bir duygudur; kıymetinin bilinmesi, takdir edilmesi ve devamlılığının sürmesi için gayret edilmesi gerekir..
Gece de karadır, gül de, elmas da karadır kömür de, ekşi de karadır pekmez de, itibar ve güç duyguları da karadır, çikolata da karadır ziftte.. Ama seçim yapmak ve anlamlandırmak yine insanın tasarrufundadır..
Mavi Yıldırım