Bir 19 Mayıs Sabahı
Duvarın dibinde
öylece mahsun
Üstü başı perişan ayakları çıplak
Bir tarafta dağların tepesinden
Doğmakta olan güneş
Bandırma vapuru selamlarken Samsun’da doğan güneşi
Kendi de getirmiş başka bir güneş
İki güneş arasında kalmış mazlum
Karşısında gönderde dalgalanan nazlı gelin
Kanından almış rengini
Hilalden almış duvağını
Birde taç yerleştirmiş ki başına yıldızdan
Nazlı nazlı salınıp dalgalanıyor ufuklara
Ağlıyor, hıçkıra hıçkıra üstü başı perişan
Gözyaşları yıkıyor çıplak ayaklarını
Denizden çıkan güneş fark ediyor
Duvar dibinde gözyaşlarıyla ayak yıkayanı
Başına dikilip soruyor neden ağlamaktasın be çocuk
Çocuk bakıyor parlayan güneşe
Çocuk bakıyor
Çanakkale’de ben size hücum etmeyi değil
Ölmeyi emrediyorum diyebilen yüreğe
Çocuk bakıyor
Anafartalar’da elindeki kırbacı
Hücum emri verirken bacağına vuran bileye
İki gündür tek lokma geçmemiş gırtlağından
Üstü başı perişan ayakları çıplak
Yunan girdi İzmir’e askere verdiler teskere
Ne mavzer var karşı duracak ne tek atımlık mermi kaldı
mavzere
Güneş bakıyor karşısındaki güneşe
Dudaklarında tebessüm gözleri çakmak çakmak
Düş peşime diyor esas duruşta bekleyen nefere
Ayaklarında potin yeni urba giyinmiş çantası da var sırtında
Belinde kütüklük çapraz fişekler göğsünde
Elinde mavzer sual olmaz keyfine
Hele bir de takmış ki süngüyü mavzerin namlusuna
Nasılda benziyordu bozkurt yavrusuna
O 19 Mayıs sabahı Samsun’dan
Yürüdü gitti Mustafa Kemal’in ardından