Kapan


Artık öfkelenemiyordu bile. Hissizleşmişti. Sevinç, neşe, kahkaha, coşku, nefret ve öfke gibi duyguları hisseden bir adamın duyguları olurdu. Ama o bunlardan hiçbirini hissetmiyordu artık. Belki de o kadar yoğun bir duygunun derin dehlizlerindeydi ki başka hiçbir duyguyu göremiyor, duyamıyordu, duyumsayamıyordu. Önce mücadele etmiş, sonra kaybetmiş, sonra umut etmiş ve karanlığa düşmüş, depresyona girmiş; ruhsal çöküntü içerisinde hayatta kalmıştı. Ancak artık bu şekilde olmuyordu, olamıyordu. Bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Aslında geriye pek de fazla seçenek kalmamıştı. Tekrar en başından başlayabilir miydi? Mücadele etmeye tekrar başlayabilir miydi? Sisifos gibi tepenin en uç noktasına kadar ittiği kaya tekrar başladığı yere döndüğünde en başından itmeye devam edebilir miydi? Ama o Sisifos gibi ölümsüz değildi ki; güçlü de değildi. 

Kendini kapana kısılmış gibi hissediyordu, kapana kısılmış bir fare gibi. İki seçenek görüyordu bu kapandan kurtulmak için ve her iki seçeneğin de sonu pek hayırlı görünüyordu üstelik; ya bu kapandan kurtulmak için intihar edecek ya da kendini bu kapana kapatanları öldürecekti. Durumu kabul etmek ve kapanda kalmakta bir seçenek olabilirdi aslında. Ancak bunu bir seçenek olarak görmüyor, kabul etmiyor, edemiyordu. İntihar etmenin kendini kapana koyanların işine geleceğini tahmin ettiğinden ya da kendini kapana koyanların hiç umurunda bile olmayacağını düşündüğünden diğer seçeneği tercih edecekti. Kendini köşeye sıkıştıran bu adamların elinden en değerli şeylerini, yani hayatlarını alacaktı.

Peki, bu işi sessiz mi yapmalıydı yoksa oldukça gösterişli mi? Bu işi sessiz bir şekilde halledebilirse ki: bu pek de mümkün görünmüyordu; belki yakalanmayabilirdi. Bu işi sesli bir şekilde yaparsa zaten yakalanırdı. Her iki durumda da cinayet zanlısı olarak özgürlüğü elinden alınırdı. İntihar seçeneğinde toprağın altına girer, gün yüzü göremezdi. Cinayet seçeneğinde ise ya hapishaneye ya da tımarhaneye kapatılır, yine gün yüzü görmezdi. Aslında her iki seçeneğin de birbirinden farkı yok gibi görünüyordu. Ancak gerçek şu ki: yaşamak her zaman ölmekten iyiydi. Bu durumda elbette ölmemek ölmekten her zaman daha değerli oluyordu. Bu işi yapması gerekiyordu. Bu işi yapacaktı. Belki ağır tahrik indiriminin de faydalanırdı, belki de aklı dengesi yerinde bulunmayıp akıl hastanesine yatırılırdı. Kim bilir bu karanlık yolun sonunda kendini ne bekliyordu? 

Ruhsal çöküntü içerisindeki depresif ruh hâlinden tüm bunları düşündüğü için biraz da olsun gerginliği başardı. Tuhaf bir enerji hissetti tüm bedeninde. Karanlığın enerjisi bu olsa gerek diye düşündü. İntihar ederek hayatına son veren kişilerde de intihar öncesindeki süreçte böylesi bir huzur, böylesi bir enerji ortaya çıkarmış. Bu huzur karanlık bir huzur, bu enerji karanlık bir enerji olmalıydı muhtemelen. Bu olsa olsa insanın sırtındaki yükü boşaltmanın rahatlığı olmalıydı. Şöyle ki, insan kendisini intihara sürükleyen nedeni ya da nedenleri bir yük misali sırtında taşımaktayken bu yük insanın belini büktükçe bükmektedir. İnsan ne zaman ki bu yükü intihar kararıyla sırtından indirir, işte o zaman bükülen beli rahatlar ve düzelir, kasları kasılmaktan kurtulur. İşte intihardan önceki ferahlamanın durumu tam olarak budur. Lakin o intihar etmeyecek, cinayet işleyecekti.

Cinayet işlemeye karar vermişti. Sırtındaki belini büken yükü bu karar ile yere indirmiş gibiydi. Belki de dışarıdan göründüğü gibi olmayacaktı hiçbir şey. Belki de beceremeyecekti bu işi; öldürmeye giderken öldürülecekti. Bu da bir ihtimaldi. Ancak bu ihtimalde onu intihar seçeneğindeki sonuçlarla karşılaştıracaktı. Seçeneklerden biri değil de bir diğeri gerçekleşmiş olacaktı. Bu da iyiydi.

O sabah karar vermiş olmanın huzuruyla uyandı. Her sabah olduğu gibi önce tuvalete gitti. Elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı. Mide koruyucu ilacını içip balkona çıktı. Her sabah olduğu gibi günün ilk sigarasını içti. Sonra mutfağa döndü, kahvaltısını edip günlük kıyafetlerini giydi. Dairesinden çıktı ve bu kez asansörü kullanmadan aşağıya indi. Senelerdir her sabah aynı şeyleri yapıyordu. Belki de düşündükleri gerçekleşirse yarın sabah bu rutinden kurtulmuş olacaktı. Belki nezarethanede uyanacak, belki de hiç uyanmayıp bir morgda bulunacaktı. Her zaman olduğu gibi arabasını işyerinin otoparkına park etti. Çalışanlarla selamlaşa selamlaşa odasına kadar çıktı. Bilgisayarını açtı. Bilgisayar açılana kadar pencereden dışarıyı izledi. Hava oldukça kapalıydı. Gri bulutlar gökyüzünü kaplamışlardı. Ne karanlık bir gün diye geçirdi içinden. Bilgisayar açılınca ilk işi: kendine bir word sayfası açmak oldu ve yazmaya koyuldu;

“Artık öfkelenemiyordu bile. Hissizleşmişti. Sevinç, neşe, kahkaha, coşku, nefret ve öfke gibi duyguları hisseden bir adamın duyguları olurdu. Ama o bunlardan hiçbirini hissetmiyordu artık. Belki de o kadar yoğun bir duygunun derin dehlizlerindeydi ki başka hiçbir duyguyu göremiyor, duyamıyordu, duyumsayamıyordu. Önce mücadele etmiş, sonra kaybetmiş, sonra umut etmiş ve karanlığa düşmüş, depresyona girmiş; ruhsal çöküntü içerisinde hayatta kalmıştı. Ancak artık bu şekilde olmuyordu, olamıyordu. Bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Aslında geriye pek de fazla seçenek kalmamıştı. Tekrar en başından başlayabilir miydi? Mücadele etmeye tekrar başlayabilir miydi? Sisifos gibi tepenin en uç noktasına kadar ittiği kaya tekrar başladığı yere döndüğünde en başından itmeye devam edebilir miydi? Ama o Sisifos gibi ölümsüz değildi ki; güçlü de değildi. 

Kendini kapana kısılmış gibi hissediyordu….”


( Kapan başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 28.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu