Biricik
mâhitâbım, dildâdem, zaaf çiçeğim
Vecd
ve istiğrak nöbetlerimde adını hecelerim
Gözlerimden
nice tasvirler ve tablolar geçiyor
Bu siluetler
istilası sel gibi bendimi biçiyor
Hayal
ve gerçek arasında bir yerlerdeyim
Yüzyıllar
önceki bir başka ömrümün hayaletleri
Zamanın
harcıyla örülü freskler gibiyim geceleri
Fikret
Mualla’nın serseri ve yalnız kalabalıkları
Ve melankolik
ve dumanlı Paris meyhaneleri
Şeker
Ahmet Paşa’nın natürmortları sabrın fırçadaki ahvali
Görüyorum,
Goya’nın’nın kara resimlerinde savaşın felaketleri
İşte
geçiyor Rafael öncesi ve Dante Gabriel Rossetti
Ve cananı
Elizabeth’in mezarına gömdüğü sayfalar
Lady
Lilith aynada kızıl ışıltılı saçlarını tarar
Küf
tutmuş çivilere asılmıştır melûl hatıralar
Gözlerimde
terk edilmiş atölye kokusu birikiyor
İşte
sisten çıkan sokaklar gibi bir bir sökün ediyor
Tenhalıkla
sınanmış tuvallerde sesler yankılanmakta
Bazıları
konuşuyor, kimileriyse yalnız susuyor
Rubens’in
tombul bedenli barok kadınları
Watteau’nun
zarif şenlikleri ve canı sıkkın çobanları
Ardından
usul ve derinden sis tüllerinden sıyrılıyor
Greuze’ün
tablolarındaki erdemli nazarlar
Philip
de Champagne’in yüzlerine sinmiş kederli havalar
Ahşap
çerçevelerde unutulmuş iç çekişleri var
Bu
hatıralar mabedinde yorgun ve bitkinim
Çürümüş
müzelerde kaybolmuştur siluetim
Lenain’in
açık düşünceli ve berrak yüzlü işçileri ve köylüleri
Utrillo’da
sensiz bensiz boynu bükük caddeler
Rafaello
öncesinin kansız, yapay ve aşınmış Venüs’leri
Boecklin’de
el ele çardakta uyuklayan eşler
Çatlamış
tuvallerin kıyısında bekliyor gölgeler
Göründü
sonunda selde boğulan Prenses Tarakanova
Ve
ölümsüzce yerleşti Flavitsky’nin tablosuna
Nerede
beni avutacak Lorrain, Corot, Hobbema ve Guardi?
Hani
ruh bahçemin türlü rayihalı çiçekleri?
Derin
duyguların karanlık patikalarında
Asla
var olmayacak olan şey
Benim
için ışıl ışıl parlamakta
Muhtemel
ve hafızalı peyzajların
Erken
bastıran yorgunluğunda
Nice
yıllar önce solan bir kalp çiçeğini
Nobran
bir Boreas hırpalıyor şafak kızıllığında
Yazarın
Sonraki Yazısı