
Sırlı bir
ada vardı ötelerde
Fark
edemediği çıplak gözlerin
Kadim
hazineleri tutmuş bir ada
Dumanlı
işaretlerin ardında beliren
Tutsak etmiş
bin yılların kalıntılarını
Martı
çığlıklarıyla lal olmuş ada...
Açılırdım
epey sallanan denize
Yansımasıyla
şafağın billur yüzünün
Geçip
esrarengiz dehlizlerinden suların
Geçerken
ahtapotlar
Sevgisiz
kollarıyla önümden
Yol alırdım
hazine adasına...
Neredeydi
gerçek hazine?
Bulutların
tütsüsüyle
Saklambaç
oynayan adada mı,
Kalbimin
kilitli odalarında mı
İnci gözlü
defineler gömülü
Diplerimdeki
mercanlara sokulmuş...
Çıkardım
hazineler adasına
Görüp
kâinatın tüm adalarını
Avuçlardım
çil çil altınları
Yarin tek
saçına değmeyen
Kapatarak
göz kapaklarımı geceler boyu
Ürkek aya
Düşleyip
mücevher yüzlü sevgiliyi
Hazine
adasında...