
ANLAMAK ÇOK MU ZOR!
Cennet Vatan’ım Türkiye’mde bazı şeyler çok ters gidiyor.
Yaygın bir söz vardır biliriz; “eller aya, biz yaya” diye. Neden böyle bir
toplum haline geldik, diye de düşünüyoruz elbet. Cennet gibi bir ülkede birlik
ve dirlik içinde hak ve hakkaniyete bağlı olarak yaşamayı neden başaramıyoruz?
Çok mu zor? Zor ise neden zor? Kolay ise neden başaramıyoruz?
Bu sıralı soruların cevabı farklı olsa da aslında bir cevap
yeterli kanımca.
a-) Kibir,
b-) Çıkar,
c-) Maneviyat eksikliği.
d-) Fırkalara ayrılma dürtüleri,
-Kibir az veya çok her insanda vardır aslında. Ancak kibrin
insanlığı içten içe kemiren bir canavar olduğunu halen anlamış değiliz. Kibir,
sadece sahibine değil, cemiyete de ciddi zararlar verir ve cemiyet huzurunu
bozar. Acaba diyorum, kibir denilen zehirli yılanı insanoğlu içinde öldürmeyi
neden başaramıyor? Ülkemizde insanların %90’ı bu tür kötü duyguların
zararlarını hem dini yönden hem de sosyal yönden biliyorlar ancak bir türlü
kibrin esaretinden kurtulamıyor veya kurtulmak için bir çaba göstermiyor.
-Çıkar dediğimiz şeyin tam adı menfaattir. İnsanoğlunun
fıtratında çıkarcı olma hali vardır. Öyle insanlar var ki, çıkarı uğruna
anasını da, babasını da, kardeşlerini ve dostlarını da bir kalemde satar! Bu
tür insanlar defalarca suç işleyip, cezaevlerine girip çıkmalarına rağmen
çıkarcı karakterden bir türlü kendilerini kurtaramıyorlar veya işlerine
gelmiyor. Kolay hayat, kolay kazanç! Ancak düşünmez ki bu kolaycılık ve
ardından gelen menfaat, kendisini yıllarca mahpus damlarında çürütüyor!
Ülkemizde böyle olayların artış göstermesi aslında çok ürkütücü. Mahpus
damlarında yatmaya alışan bu tür insanlara nice telkinlerde bulunulsa da, nice
dini öğütler verilse de, nice sonu felaketle biten hikâyeler anlatılsa da
maalesef fayda etmiyor. Bu noktada bu tür insanlarda bir takım sıkıntılar var,
ama ne?
-Öyle insanlar var ki dışı insan, içi şeytan. Sohbet ettiğimizde din ve iman
üzerine öyle güzel konuşuyor, öyle güzel tarihi örnekler veriyor ki,
dinleyenler bir anda “âlim” zanneder. Dini fetvalardan tutun da, Hz.
Muhammed’in hayatından sayfalar açarak dinin insan üzerindeki etkilerini
anlatır. Anlatır da, bu tür insanların hayatına bakıldığında kepazelikle dolu.
Bu tür insanları dinleyince “ele verir talkını, kendi yutar salkımı” veya
“imamın dediğini yap ama gittiği yoldan gitme” gibi sözler aklımıza geliyor. Bu
noktada dinlerin insan olamamışlara hiçbir faydasının olmadığını düşünüyorum.
Yüce Allah, bizleri hata yapacak şekilde yarattığı gibi
hatalarımızdan dersler çıkaracak şekilde de yaratmıştır. Akıl, irade, empati,
vicdan ve düşünme gücü ile doğru ile yanlışı, hak ile batılı ayırabiliyoruz.
Ancak, bazı insanlar için bu sistem neden çalışmıyor, gerçekten anlamıyorum…
Oysa Yüce Allah, merhametinin bir neticesi olarak yarattığı insanlara temel
emirlerini ve yasaklarını bildirmiş; insanları iradeleriyle veya tercihleriyle
baş başa bırakmıştır. Kötü yola sapanlar hem bu dünyada hem diğer dünyada
karşılığını alacaklardır. Hâl böyle iken nefsin ve kibrin insana egemen
olmasını nasıl izah etmeliyiz! Bu nasıl bir inançtır! Normal akla sahip bir
Müslüman, bile isteye kendi cehennemini bu dünyada nasıl olur da hazırlar!
Maneviyat eksikliği, kişinin yetiştiği aile ortamının, arkadaş ve çevre
koşullarının bir sonucu mu acaba? Veya eğitimin yetersizliği mi? Diye
düşünüyoruz ister istemez.
-Fırkalara ayrıldık elhamdülillah! Kimimiz kavmimizin
üstünlüğüyle övündük ve kendi ırkımızı diğer kavimlerden üstün gördük. Kimimiz
Sünni oldu, kendi mezhebimizi diğer mezheplerden üstün gördük bu da yetmedi
diğerlerini “mürtet” olarak damgalayıp, kardeş kardeşi katletti!
Irki ve dini bölünmelerin ne kadar kötü olduğunu şu
ayetlerden anlamaya çalışalım:
Enam 159 ayet ne demek istiyor?
Dinlerini parça parça edip fırka fırka olanlar yok mu, senin
onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah,
yaptıklarını kendilerine bir bir haber verecektir.
Hucurat: 10
“Müminler Ancak Kardeştirler. Öyleyse Kardeşlerinizin
Arasını Düzeltin ve Allah’tan Korkun ki, Size Merhamet Edilsin.”
Müslümanlığı kimseye kaptırmayan, konuşmaya gelince ahlak
abidesi kesilenler bu ayetleri hiç mi okumadılar, hiç mi duymadılar? Şayet
okuyup anlasalardı bir nebze idrak etmeleri gerekmez miydi? Okuyup anlasalardı
bu cennet ülkemiz cehenneme döner miydi? Dönüyorsa düşünmemiz gerekir: Demek ki
din, sadece insan olmayı başaranlara öğütlerde bulunuyor. İnsanlıktan firar
edenlere din hiçbir şey vermez. Yüce Allah, insanları fıtrata uygun olarak
yaşamaya davet etmiştir. Üstünlüğün ırkta ve mezhepsel bölünmelerde değil
takvada olduğunu açıkça bizlere bildirmiştir. O takva ki; iyilikte ve barışta
yarışmaktır.
Siyasetçiler bir yandan, din adamları bir yandan, diğer
yapılar başka bir yandan bölünmeleri körüklemeye devam ediyorlar. Böylece
bölünmeler, toplumun fay hatlarını oluşturan unsurlar haline geliyor.
Düşmanların rahatlıkla yıkabileceği veya oyuncak haline çevirebileceği bir ülke
haline getiriyorlar.
Ülkem insanı sorunlarını şiddete başvurarak değil, anlayışla
ve akıllı davranarak çözmelidir. Bu hem Allah’ın emridir, hem de toplumsal
uzlaşmayı sağlamak için elzemdir.
Vesselam; “İnsan olmak zor zanaat” Ne dersiniz dostlar!